- 580 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Tapınak
Tapınak
Medeniyetin belki de ilk sosyal mekanlarındandır tapınaklar. İnsanın özünde zaten var olan tapınma eylemi dinlerin marifetiyle standart hale getirilmiştir. İnsanlık nasıl gelişiyor, terakki ediyor ise dinler de gelişip tekamül ediyor. İlk çağlarda çok tanrılı olan dinler gelişiyor ve tek tanrılı hale geliyor. Yazının bulunması ile yazılı hale geliyor. Batıl ve semavi olarak ayrılması tahlil ve öğrenim amaçlıdır.
Çok tanrıdan tek tanrıya gelişen inanç, son peygamber ile Allah inancı üzerinde odaklanmıştır. Şöyle ki “La ilahe illallah” açarsak; ilah(tanrı) yoktur, Allah vardır. Zaten tek tanrıya gelişen inanç sisteminde bu hakikat şu şekilde anlaşılmalı derim. “Tanrı” kavramı ile “Allah” kavramı aynı değildir. O halde tarihsel süreçteki yerleşik tanrı algısı ile aynı olan Allah inancı geçerli olmayacak. Tanrı inancı tam olarak silinecek, Allah inancı ise sıfırdan inşa edilecek. Bireysel algılarla oluşturulacak olan inanç, tarihsel ezber edilenden farklı olacak. Müşriklerin atalarımızın dinini terk etmeyiz demesi bundandır.
Dinin insanlar arsında tebliğ ve uygulanmasında en önemli vazife peygamberlerce yapılmış. Hatta peygamberler tek başlarına dini omuzlamış. Kendinden başka kimsesi olmayan peygamberler olduğu gibi büyük kitlelere tebliğini ulaştıranlar da olmuştur.
Son dönem dinler yani yazılı kaynağı olan dinler tekamül ederek en son halini, kuran ve son peygamber Hz.Muhammed (ASM) ile “İslam” olarak almıştır. Tarihsel süreç içinde dinler yozlaşmış ve aslını kaybetmiştir. Bu nedenle yenilenmiş ve son şekli “kuran” ile orijinal olarak mahfuz kalmıştır. Bunun dışındaki tüm nakiller orijin olmaktan uzaktır. Yüz binlerce dini eser kaleme alınmış, alınmakta ama asıl orijin kaynak önemlidir. Bundan sonra yeni kitap ve peygamber olmayacak ama terakki, gelişim devam ediyor. O halde elde olanı doğru ve aslına sadık olarak güncelleyerek anlamalıyız derim. Kuranda açığa çıkarılmayı bekleyen çok hazine var. Huruf-u Mukatta konusuna dikkat çekmek isterim. Yusuf Suresinde “elif, lâm, râ” buradaki “râ” neye işaret olabilir?
Yusuf (AS) ’un tapınakla olan mücadelesi çok manidardır. O dönem tapınak kahinleri ve muhafızları kutsalı alet edip muazzam güç ve servete sahip olmuşlar. Öylesine azmışlar ki güzel kızları zorla tapınakta alıkoyup, halktan haraç almaya başlamışlar. Bunları da tanrılar ve kutsal adına yapmışlar. Halk ise kendilerine öğretilen kutsala saygı ve itaat üzerinde sabır ve kanaat içinde! Yusuf (AS) tapınağa askeri harekat yapıp, tapınaktaki putları kırıp, kahinleri zindana atana dek sürer bu hal. O zamanlar Yusuf (AS)’a “kafir” diyorlar, putları ve “kutsal”ı inkar ettiği için. Son peygamber Hz. Muhammed (ASM)’ in de Kabe’deki putları kırması çok iyi anlaşılmalı. Put çok şeyi sembolize eder elbet.
O halde tapınakların putlardan ve kahinlerden temizlenmesi esastır. Şimdi düşünelim, tapınaklar ve kahinlerle mücadele eden peygamberler şimdi günümüzde nasıl davranırlardı?
Buyurun düşünelim.
Tapınaklar,
Kahinler,
Peygamber varisleri konusunda, taşları yerine koyalım.
Saygılar
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Tapınaklar...
Yazının başlığı çarpıcı, tabii her insanın "din" anlayışı farklı.
Dinimiz bir bile olsa farklı yollarla Allaha ulaşmak çabasındayızz.
Mesele nedir?
Eğer yol Allah ise ki bana göre doğru budur, yer mekan şekil yok...
"Enel hak" Ben Tanrıyım diyen bir çok "alim" ya asıldı ya derisi yüzüldü.
Burada ifade edilmek istenilen neydi bakılmadı...
O insanlar (HALLAÇ MANSUR) bunu neden dedi?
Kıblem benim yüreğimde diyen gönül deryaları kıbleyi mi inkar etti??
Yoksa?????????????????
Yani bu konu kıyamete kadar yazılır Ahmet Bey, anlaşılır mı?
Sanmam...
Tebrikler.