Mavi'nin Sessizliği
Gece koynundan atmıştı o sabaha karşı. Git dedi. Beni bırak ve git.
Hüzünle kalktım yataktan, garip bir heyecanda yok değildi.
Bir yandan heyecanıma tutundum, martının kanatlarına tutunur gibi. Bir yandan da hüznün kollarında kalmak istedim. Tıpkı sevgilinin kolları gibi.
Heyecan. Ne yazık ki tüm insanoğlunu peşinde sürükleyen bu duyguya, bende kapılmak için hüznümün kollarından sıyrıldım sessizce.
Giyinmeliydim her ne kadar mevsim yaza dönmüş bahar aylarının son günlerinde dolansada, ben sürprizlere karşı kendimi biraz olsun bu heyecan dalgasına kapılırken kendimi korumalıydım,
Sıkıca giyindim. Seni giyer gibi.
Atkıma sarındım kolların niyetine
Yavaşça çıktım evden korunmasız sokaklara koyuldum.
Tıpkı yüreğine yüreğimi bırakır gibi.
Savunmasız ve korunmasızdım.
Gecenin karanlığa vedalaşmasını izleyecektim ya o sabah, seninle vedalaşır gibi olsun istedim.
içimden gecenin karanlığını atmak ister gibi seni atmak istedim o sabah.
Adımlarım sert ve güçlüydü. Sokakta bir hayli ses çıkartıyordu.
Oysa bir ceylan kadar sessiz yürümeyi öğrenmiştim yanında.
Tüm heybetinin gölgesinde kalmak pahasına, savunmasız bir serçe misali.
Yaza dönmüş bahar yüzünü. Çiğ inmiş yeni yetme çimlere.
Gençlerin bıyıklarının terlemesi gibi çimlerde yer yer terlemiş.
Br çiğ tanesine dokundum.
Yüreğine dokunmak ister gibi. Narin, hassas, kırılgan ve bir o kadar sevgi dolu diyerek.
Buz gibiydi. Üşüdüm. Sarındım kendi kollarımla. Sensiz sessizliğin karanlıktaki çığlığını duydum. Çıt çıkmadı.
Denize yaklaştığımda serin suların sesi kulağımdan başlayarak yüzümü yalayıp geçti.
Dudakların gibiydi. Buz gibi.
Gece vedaya başlamıştı deniz kenarına ulaştığımda. Siyahi karanlık daha bir açılmıştı. Fırıncının sesi geldi deniz suyundan.
Sıcak ekmek kokusu içimi kapladı. Sımsıcaktı.
Sensizlik gibi.
Ufka baktığımda karanlığın geceyi terk edişine şahit oldum o sabah.
O sabah sen benden gitmiştin.
Gecenin karanlık örtsünün kalkması gibi sen de benim yüreğimden kalkıp gitmiştin.
Hem sıcacık hemde buz gibiydin.
Bulutlar içinde olmayı istediğim o bulutlar bile yer yer soğuk bakıyordu o sabahın nem dolu rutubet kokulu havasına.
İçinde sadece ben varmışım gibi boğuldum.
Sensizliğin yalnızlığında İstanbul a gün doğuyordu. Sessiz mavi bir renk içindeydim. Huzurlu mutlu ve yapayalnız.
Yanımda ne sen vardın nede ben oradaydım.
Orada sadece İstanbul un sessiz mavisi nefes almaya başlamıştı...