- 723 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEÇİMLER VE SONUÇLARDAN OLUŞAN BİR OYUN…
Seçimler… Bireysel serüvenimizin uzanacağı yolları belirleyen seçimler… Hayatımızı ya bir cehenneme çevirirler , ya da her insanın yaşamak istediği mutlu bir yere . Peki , seçimlerimizi neye göre yapacağız ? Bu soru , her insanın yanıtını merak ettiği , önemli sorulardan biridir .
Pek çok insan seçimlerin o kadar da önemli olmadığını düşünür ve beş harfli bir sözcüğün arkasına sığınır: Yazgı . Bu aşırı kaderci yaklaşımı hiçbir zaman benimsemediğimi belirtmeliyim . Benim düşünceme göre , insan belli bir dozda kaderci olmalı , kendi gücünün sınırlarının farkına varmalı ve bundan sonra Tanrının sonsuz bilgisine boyun eğmelidir . Ama bu asla insan iradesinin dünyada gerçekleşen hiçbir olayda etkili olmadığı sonucuna götürmemelidir insanı . İnsanoğlu var olduğu günden beri , pek çok şeyi kendi iradesi , kendi seçimleri ile değiştirmiştir ve değiştirmeye devam etmektedir . Ancak insanı zayıf kılan , değişimi fark edebilme gücüdür . Kişiye göre farklılık gösteren bu güç , Tanrının “sınırsız” olan değişimi fark edebilme gücü karşısında bir hiçtir belki de . Fakat yine de az da olsa , böyle bir güce sahibiz . Seçimlerimizin bizi nereye götüreceğini az çok kestirebiliriz . “Kader” kavramı , bir yolun nereye gideceğini kestiremediğimiz , “belirsizlik” kavramı ile karşı karşıya kaldığımız zaman bize yüzünü gösterir . Ya da İslâm dininde karşılaştığımız “tevekkül” kavramına göre , insan elinden gelen çabayı gösterdikten sonra , ulaşacağı sonuca giden yolda işin gerisini Allah’a bırakır . İşte insan bu anda kadere , Allah’ın takdirine boyun eğmiş olur . İnsanlığa gönderilen son dinde bile böyle bir kavram olduğuna göre , öncelikle aşırı fatalist yaklaşımlardan kaçınmalı , tümüyle eli kolu bağlı , çaresiz varlıklar olduğumuz yönündeki kötü inancımızdan kurtulmalıyız…
Kartlarını doğru oynamak… Bir kumarhanede büyük bir masanın etrafında iskambil kâğıtlarıyla oynanan bir oyunun içinde birer oyuncuyuz hepimiz… Coen kardeşlerin başyapıtı , 2001 yapımı “The Man Who Wasn’t There ( Orada Olmayan Adam) “ filminde , kendisini elektrikli sandalyede idama kadar sürükleyen kötü olaylar zincirinden dolayı kendisini suçlayan Ed Crane şöyle diyor bir repliğinde : “ … Bilmiyorum , belki de kartlarımı doğru oynamadım…” Hayatın tamamıyla bir şans oyunu olduğunu düşünmüyorum , fakat hayatın bir yönüyle bir şans oyunu olduğuna inanıyorum . Kartlarını doğru oynama konusunda , bazı sonuçlara ulaşmak için felsefe ve dinin dışında matematik biliminden de yardım alabileceğimizi Ali Nesin’in İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan “Matematik ve Doğa” adlı kitabında “Matematik ve Özgürlük” adını taşıyan 15.bölümde okuduğum şu cümlelerden anladım : “ Seçimin iki prensibi vardır : Beklenti ilkesi ve üstünlük ilkesi .
Amerikalı fizikçi William Newcomb 1960’da bir oyunla birlikte bu görüşü ortaya koyuyor :
Önünüzde içini göremediğiniz iki kapalı kutu duruyor . Birinci kutuda 100 bin lira var . İkinci kutu ya boş , ya da içinde 100 milyon lira var . İki seçeneğiniz var :
1. Her iki kutuyu birden açabilirsiniz ve bu kutularda bulduğunuz paralar ( ya 100 bin lira , ya da 100 milyon 100 bin lira ) sizin olur ( Üstünlük ilkesi ) .
2. Salt ikinci kutuyu açabilirsiniz . Kutuda para varsa ( 100 milyon lira )
parayı cebinize atarsınız ( Beklenti ilkesi ) .
Galiba yapacağımız her seçimden önce , yapmamız gereken başka bir seçim var : Üstünlük ilkesine göre mi seçim yapacağız , yoksa beklenti ilkesine göre mi ? Bu soruya vereceğimiz yanıt , yapacağımız seçimleri ve dolayısıyla kaderimizi daha belirgin , daha anlaşılır hâle getirecektir…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.