- 841 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
VİCDAN VE MODERNİTE
Bir çocuğun kırılgan bakışlarında tecessüm eden bir kelebeğin incecik toz kanatlarından gezinen büyülü bir tılsımdır, vicdan. Kıldan inceyse, kılıçtan da keskindir vicdan. Belki sol yanımızdan kopan bir şeydir, belki de canımızın bir yerine isabet eden acı bir çizgidir vicdan. Kah ağlayabilmektir, kah anlayabilmektir. Yani ‘ağlayabilseydin anlayabilirdin’ sözünün anlattığının ta kendisidir neremizde taşıdığımızı ya da sakladığımızı bilmediğimiz vicdan.
Tutunuruz onunla yaşamın dallarına sımsıkı ve gevşedikçe ellerimiz kayıverir takatsiz kalan parmaklarımızdan o dal. Bazen bir öfke misali belirir yüzlerde bazen iki damla gözyaşı olur göz pınarından kopup gelen. Biz onunla insanız, yani vicdanla. Onsuz da yaşarız belki ama bir frenkeştayn olarak, bize dikilen korku dolu melül mahzun gözlerde.
Vicdanımızı yitirdiğimiz gün deruhte edebiliriz en vahşi ve en korkunç veballeri. Hilkat garibesi siretimiz hemhal olur acımazsızlığın soğuk yüzüyle. Korkular büyür içimizde ve gittikçe taştan bir kütleye dönüşür kalbimiz. Duyarsızızdır artık bütün alemin elemine, kederine. Öyle ki, bazen inceden inceye bir rahatlama, bir sevinç hissederiz başkasının hüznüyle. Sürgündedir böylesi durumlarda vicdan, bizden çok uzaklarda bir yerde.
Yanı başımızda bir insan, belki bir çocuk, hatta bir bebek ölür ya da öldürülür, biz seyre dalarız o ölümleri veya ölümden yüreği yanıp ateşe düşenleri. Birileri yanarken biz onları ateşleriyle ya ısınmayı yeğleriz ya da serinlemeyi. Aymazlığın böylesi içimize girip kemirmiştir bütün insani hassamızı. Sureti insandandır bakıldığında görülenler ama hakikat hiç de öyle değildir. Lakin insanı, insan yapan suret değildir hakikatin neşvünema bulduğu vicdandır.
Sıradanlaştı kan, gözyaşı ve ölüm. Günün her saati evlerimizde kanlı ölümler temaşaya koyuluruz mübtelası olduğumuz ekranlarda. Her ölümle biraz daha heyecan, biraz daha öcü alınmamış bastırılmış duyguları tatmin ve biraz daha haz alma hissini yaşama bekliyoruz. O kadar çok kanıksadık ki ölümü, hiçbir ürperti yaşamıyoruz ekranlardan akan ölümleri seyrederken.
Modernitenin insanoğluna yaptığı en büyük acımasızlık insanın içindeki vicdanı söküp almasıdır. Modernite insan yaşamına bireyselliği, aklı, laikliği ve özgürlüğü getirirken bize insan olmayı unutturdu. Ben’imizi, dünyanın merkezinin en önemli unsuru haline getiren modern anlayış, ‘öteki’nin hayatını hiçe saymayı ve ‘öteki’ hayatlardan ‘ben’imize bir şeyler çalmayı ya da zorla almayı öğretti bize. İnsanlar sömürgecilik konusunda hastalıklı bir algıya sahip. Sömürgecilik denince akla bir güçlü bir devletin, zayıf olan bir devletin gelir kaynaklarına ve emeğine el koyması gelir. Halbuki sömürgecilik gerek ulusal ölçekte gerekse cemaat niteliği arz eden toplumsal yapıda kendine hayat şansı bulur. Çünkü kendini güçlü hissedenler zayıf olarak gördükleri kimseleri rahatlıkla sömürmektedir.
İnsani olmayan bu modernist anlayışa toplumsal onay verilmesiyle birlikte vicdani değerler hem toplumsal hayattan hem de bireysel hayatlardan kopmuştur. Özellikle yine modernitenin ürünü olan kitle iletişim araçlarında bireyin insani yönünü körelten yayınların sıradanlaştırılarak ve normalleştirilerek artan tekrarlarla gösterilmesi bireyin dünyayı ve olayları algılamasını değiştirmiştir.
İnsanlar yaşadıkları toplumların birer ürünüdür. Dolayısıyla modernitenin zorunlu kıldığı koşulların yarattığı toplumda, hayat bulan her türlü sonuç modernist anlayışın vebalidir dersek, haksızlık etmemiş oluruz bu kavrama. Bireyi kutsayan, Anthony Giddens’in deyişiyle, bir toplamsal olanda ‘devamsızlık’ı teşvik eden ve kutsal olan değerleri yadsıyan bir anlayışın ifadesi olan modernite, vicdanı insanın içinden, tereyağından kıl çeker gibi, çekip almıştır. Her gün biraz daha vicdansızlaşıyoruz ve yaygınlaşıyor bu kötü hasletimiz.
YORUMLAR
"Sömürgecilik denince akla bir güçlü bir devletin, zayıf olan bir devletin gelir kaynaklarına ve emeğine el koyması gelir. Halbuki sömürgecilik gerek ulusal ölçekte gerekse cemaat niteliği arz eden toplumsal yapıda kendine hayat şansı bulur. Çünkü kendini güçlü hissedenler zayıf olarak gördükleri kimseleri rahatlıkla sömürmektedir. "
Burayı anlamadım, yanlış anlamakta istemem, bunu biraz açabilir miyiz lütfen?
Sadece ulusal ve cemaatsal yapıları sömürebilir, derkeni kastediyorum ?
Bir de Modernizmin yerine ne önerdiniz, bireysel öneri ki, toplumsalı kapsayarak gider. Postmodernite mi önerdiniz... Sadece vicdan, bir çok şekilde tevil edilebilir de; o nedenle sordum ?
Saygılar...
Göktürkmen tarafından 10/1/2009 11:22:38 PM zamanında düzenlenmiştir.