4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1532
Okunma
Tüm günahların örtüldüğü yine bir akşam ve gece.."Beyoğlu tepinirken Karacaahmet’in ağladığı" bir gece daha ...Tüm benliğime sinmiş hasret rüzgarları ta içime kadar işlemişken,sahilde iri bir kayanın üzerinde oturmuş,alacakaranlıkta,mehtabın doğmasını beklerken yakamozları seyrediyorum.Soğuk daha da işliyor ta içime...Böylesine soğuk,havadan mı,ruhumdan mı...bilemiyorum.ama içimde bir fırtına var.Bildiğim sadece ellerimin çok üşüdüğü.içim ürperiyor,çenelerimin birbirine vurduğunu hissediyorum.Çaycı servis yapıyor bir balıkçı barınağından..İstiyorum.İçimi ısıtırmı bilmiyorum.Dururmu takırdamam?Ama yudum yudum içmek istiyorum.Sevda gibi...Yaşanmamış duyguların özlemi ve isyanı içinde...Günümüzde aşka aşık olanlar gibi...Aşıktırlar...Sevmişlerdir...Ne varki arkalarını döndüklerinde o sevip sevildikleri kişiyi yanlarında bulamazlarsa ve yürekleri yanmışsa ve giden gitmişse,kişinin elinde ,yüreğinde birtek o yaşanmamış,yarım kalan aşk kalmışsa..Ve kişi de o aşkı,hayatısevgilide aramışsa ne yapsın...Ya sen,ya hiç demekten başka ...Oysa onun sevgisi,aşkı bir heves değildir.O olmadığında nefes alamayacağını sanırdı.O olmayınca yaşam duracak,ölecekmiş gibi nannediyordu...Öyle gelirdi ona...Onun yüreğinde artık sadece yaşamak isteyip yaşayamadığı aşkı kalmıştı.Ve o artık aşka aşıktı.Sevmeyi seviyordu.Tek tesellisi dönmeyeceğini bildiği ümitsiz aşkını mehtaplı gecelerde bir deniz kenarında kaya üzerinde oturup beklemekti...Dalgaların sesinde onu bulmuştu.Yetermi aşk için yetmez ama ne yapsındı ki...Seviyordu...Denize hasret gemiler gibi limanlarda ...Bekliyordu işte...