- 2123 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
YEDİ
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
Bu yazı intihar etmiştir
Ruhuna el fatiha...
YORUMLAR
Konuya Genel Bakış ve Öneriler:
Kürt olgusu (olsa olsa yapay/zorlama ulusal) ulusal değil, etnik bir sorundur.
Sorunsallığı, Türk uluslaşması içinde çözülmek üzereyken,1940 ve özellikle 1960 sonrası Türkiye sosyo-politik çizgisinin tercihi olan, Ab ve Abd merkezli emperyal/tarihsel politikalar güdümüne girmesindendir.
Ve sonrasında da; bu emperyal tasarımların payandası ve destekçisi olan Türkiyeli ve Türki yönetsel işbirlikçilik ( oligarşik yapısı)tarafından iş, içinden çıkılmaz bir hale getirilmiştir.
Bu noktadan sonra etnik sorunu, maalesef din ağırlıklı bir süperetno içinde düşünerek halletmek konumu ve tehlikesi ortaya çıkmıştır. Önerileni, Neo Osmanist ve İslamist bir sentez gibi anlayabilirsiniz.
Dinsel temelli ulus olmayı ise emperyalizm; etnik ve mezhep temellilik gibi, multikültüralizasyon gibi, demokra(t)si öncül ve önemsemeli ulus/yapılar gibi albenili türevleriyle zaten dayatıyor.
Umarım dinsel temelli ulus olmanın (!) ve bu tür çözümlerin getireceği büyük riskler, bu makaleyi kaleme alan dostumuzun "Türk Ulusal Sorunu" bağlamında ilgi alanına girmektedir?
Bu makaleler dizinindeki en büyük yanlış etniyi, dinsel ve inançsal motifler benzeşliği ile açıklamaya çalışmak ve bu temelden başlattığı bir ulus tanımına varmayı amaçlamış olmasıdır. Bunun büyük riskine dikkat çekiyorum.
Kaldı ki, Zazalar (Sorani, Goranilik) özelinde Kürtleşen Türkmenlerin, kendi kültürlerine ait ögeleri; o kültürlere taşıyıcılığı da bilinen bir olgudur.
Kürt (Zaza) Hanefiliği ve Aleviliği ile Kürt Eş'ari Şafiliği çelişkisine burada ayrıca dikkat edilmelidir.
Türk ulusu ve Kürt etnisi arasındaki en büyük fark, tarihsel olmaktan ziyade sosyolojik başkalaşmalardan kaynaklanmaktadır. Aşiretlerden öte gidememiş Kürt yönetselliği, emperyalist yazım bir derlemeyle ve onun verdiği inanılması güç büyük bir destekle, ulus ve devlet olmaya gideceğini sanıp/düşünebilmektedir !
Ulus olmanın Oliver Roy deyimiyle; yapaylığı ve doğallığına, tam da burada, önemle dikkat çekmek istiyorum. Batı merkezli “Kürdoloji”, aslında Kürdizm veya siyasi Kürtçülüktür. Bilim ve izm farkını bilenler için söylüyorum; durumu ve konumu bu iki kavram temelinde açıklamak, ayrıştırılması zor bir tanımsızlık ve imkansızlığı içinde taşıdığından dolayı kargaşa yaratmaktadır.
Şimdilik bu kadar...Esenlikler dilerim.
Göktürkmen tarafından 9/30/2009 4:04:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
Benim anlamadığım bu geleneklerin ki bahsettiğinizin hepsi birebir ölçişmüyor. Nasıl türklere ait gelenekler olduğu kanısına varmanızdır... Zira kürtle bu topraklar üzerinde türklerden daha önce yaşamakta olup kendi geleneklerini sürdürmüşlerdir... Oysaki türkler göçebe bir toplumdur ve eğer bir etkileşim varsa bu durumdan türklerin etkilendiği kanatindeğim... Saygılar...
1.
Bilinen o ki; Kürtler en yakın tarih itibariyle M.Ö. 7000 (yedibin de bölgede yaşamakta olduğudur. ve söz ettiğiniz bazı gelenekleriyle.
Bizler adil, eşit, hakkaniyete uygun olarak Türk kardeşlerimizle beraber yaşamaya her zaman "evet" diyoruz. Ancak; ayırım, eşitsizlik ve diğer olumsuz uygulama ve anlayışları da kabul etmemizi kimse beklemesin.
2.
"..... Ölülerin mezarları üzerine kadınsa koyun, erkekse koç heykeli dikmek, köklü bir Türk geleneğidir."
"....... Tori, “Ari halkta tanık olunan bir diğer özelliği ölünün sevdiği eşyanın ölü ile birlikte mezara konulması geleneğidir. Bu gelenek yoğun şekilde Zagroslar’da ve Urartularda görülür.” gibi gelenek-örf ve adetler karşılıklı etkileşimle olabilir.
Ahmet AY 21 tarafından 9/30/2009 10:20:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
Emeğinize teşekkürler üstadım...
Mükemmel bir çalışma olmuş araştırmanız, yürekten tebrik ediyorum... Ahmet Akgündüz hocamın, Ahmet Arvasi hocamın da araştırmaları var doğudaki aşiretlerimizle ilgili.. O araştırmalada çok bilgiler var... Bir yazar arkadaşım Enver Altaylı bey, (kazakistan devlet başkanının danışmanı olmuştu bir dönem) bu konu ile çok yakından işgilenmiş ve bir kitabında da yer vermişti...
Çalışmalarınızı takdirle takip ediyorum...
1979-80 yılları arasında Almanya'da seminerler vermiştim bu konularla ilgili...
Bizlerin etle tırnak gibi birbirimize yapışık olduğumuzu bu güne kadar söyledik, bundan sonrada söylemeye devam edeceğiz...
Kimse kimseyi kandırmasın! Gelenek ve görenekler birdir. Konuşulan şivede OGUZ TÜRKÇESİDİR...
Amerikalıların çıban başlığı yaptığı ayrılıkçı hareketleri,kardeşleri birbirine kırdırtma oyunları da bir gün mutlak kendilerine dönecektir...
Akıttıkları kanda boğulacaklardır..
İslam daki adetleri anlatmama gerek yok bunu zaten herkes siz dahil olmak üzere bu konuya hakimsinizidir.
Matemde karalar giyilir demişsiniz; Ona bakarsanız M.Jacksen ın cenaze töreninde birçok kişi karalara giyinmişti, oysa bunlar ne Kürttü ne de Türk.
Mezar taşları ile ilgili pek bir bilgim yok ama mantığa uygun olmayan bir bilgi diye düşünüyorum.
Ağıtlara gelince gittiğim Kürt cenazelerin hepsi o kadar güzel ağıtlar dinledimki baştan aşağı ve geçmişi ile ölü destanlaştırılır, betimlemeler o kadar güzel kurulur ki insanın yüreğine işliyor.
Türklerin cenazelerinde şahit oldum, ama ağıtlara pek şahit olmadım söylenen birkaç söz hariç...............
ama şu bir gerçek ki hangi toplum ölünün arkasından ağlamaz ki, hangi toplum yas tutmaz ki, hangi toplum üzülmez ki..............
bunlar şunundur, şunlar bunundur diye ayırmak sadece insanlar arasına nefret tohumları eker......................
araştırmalarınıza katılmıyorum........emeğinize sağlık
Ölüm merasimleri İslami adaba ve kurala göre yapılır.Ben kürtlerin özel eşyaları ölü gömdüklerini ilk defa sizde görüyorum.Onca kişinin defnine gittim toprak ve kefenden başka mezarın içine birşeyler gömdüklerini görmedim.
Göktanrı dinine göre gidiyorsunuz, Türklerde tek tanrı inanışı vardı diye bunu İslamla ya da Kürtlerle bağdaştıramazsınız İslamdan önce Kürtler tamamen Zerdüşt dinine mensuptu.
ZERDÜŞTLÜKTE ÖLÜM VE SONRASI
"Aryan mitolojisini incelerken, hemen nihai büyük hesaplaşmaya geçemeyiz. Bu mitolojide büyük hesaplaşmadan önce ferdi hesaplaşma durağı vardır. Birey olarak insanın, bilinen hayat sürecinin sona ermesi. Diğer bir deyimle insanın ölümü ile başlayan ferdi hesaplaşma süreci, Aryan mitolojisinde değişik zaman dilimlerinde değişik şekillerde yorumlanmıştır.
Aryanlar'da ölüm son değildir. Buna göre insanlar öldüklerinde, ruhlarının yeraltı ülkesine doğru "seyahatı" başlar. Gitmek durumundaki bu ülke, "ölümlü ilk insan" olan Yima'nın yönettiği yeraltı krallığıdır. Fakat ruhların bu krallığa seyahati hemen başlamadığı gibi kolay da değildir. ?nsanın ruhu (urvan-avdenak. Urvan teni şekillendiren, onun belli bir şekle girmesini sağlayan ruhsal öğedir) ayrıştığı cesedin başından, üç gün boyunca ayrılmaz. Bu üç günlük süre ölünün aşağıya doğru seyahatinde hayati öneme sahiptir. Çünkü bu süre boyunca şeytani güçler tetikte beklemektedir. Bu savunmasız ruha saldırmak için fırsat kollamaktadır. Bunu önlemek için bütün iş, ölünün geride kalan yakınlarına düşmektedir. Onlar bu süre boyunca mezarı başında ağlaşır, dua ederler. Üç gün boyunca oruç tutarlar. Kurban keserler. Bu kurbanı kutsal ateşe sundukları törenler eşliğinde kutsarlar. Din adamı bu süre boyunca ölünün başında dualar okur, sunulan gıdaların tümünü eti kutsadığı gibi kutsardı.
Aryanlar ayrıca ölülerine bu süre boyunca, temsili olarak yiyecek sağladığı gibi onların mezarları başına giyim eşyası elbise taşımayı da ihmal etmezlerdi. Böylece kendilerine bağımlı olan ölülerini hem beslemiş hem de giydirmiş olurlardı. Ölüler sonradan başlamış olan yolculuğu için güçlenmiş olurlardı. Üçüncü günün sonunda ölü artık yalnız olarak çıkacağı seyahate hazır sayılırdı.
Kimbilir belki de ölünün kendisinden önce giden yakınları onun yolunu beklemeye ve kucaklamaya hazırdır yeraltı krallığında. Ama kucaklamak için aceleye gerek yok. Daha kat edecek çok yol var.Yer altından uzunca bir kanal karanlık. ?lk dönemeç, ilk tehlike bir yer altı nehri. Bu karanlık nehri geçmek için ya bir su taşıtı veya geçit vasıtası ile geçilir.
Zerdüşt bunu daha da mükemmelleştirmiş. Bir köprü "Çinvato pereto".
Köprünün sağında solunda birer yırtıcı köpek. Geç de geçesin. Bu güçlü ve tehlike karşısında ölünün yapacağı hiçbir şey yok. Görev dünyada kalan yakınlarına bilhassa büyük oğula düşmektedir. Dua edecek her gün bir kap yemek pişirip yoksullara verecek. Bir din adamına dua ettirecek. Yiyecek sunma üçüncü gününden otuzuncu gününe kadar devam edecek. Otuzuncu gün bir kurban kesilip, yine dinsel bir tören düzenlenir. Böylece ölü yer altı dünyasına daha da adepte olduğu varsayılır.
Ama onun hâlâ desteğe ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç tereddütsüz yerine getirilir. Bundan sonraki dönemde her ay onun ruhuna adanacak bir kurban bu destek için yeterli sayılır. Aylık kurban kesimi bir yıl boyunca sürdürülecektir.
Birinci yıldan sonra dünyevi gıdaya olan sembolik bağımlılığı daha da azaldığına hükmolunur. Bundan sonra kurbanlar yılda bir kez kesilir. Bu işlem otuz yıl devam ederdi. (M. Siraç Bilgin, Aryan mitolojisi, sf. 93-94)
Eski Aryanlardan Dersim Alevi Kürtlerine Kalan Miras Yukarıdaki yazılı kaynağını Zerdüşt'ün gathalarından alan ve günümüze kadar değişik biçimlerde ve değişik din ve inançların egemenliğine nazaran değişik dinler adına günümüz Dersim'inde hâlâ yaşamaktadır.
?öyleki, Dersim Alevilerinde yaşadığımız asırda, ölü gönderme geleneği. Birinci gün kurban kesilir, dualar deyişler okunur. Sonrası islami kurallara göre yıkanır. Yıkama işlemi de Zerdüştilerdeki gibidir. Ancak Zerdüşt Mazda inancında ölünün başı kuzeye, ayaklara güneye, yüzü güneşe dönük yıkanır ve defnedilir. Alevi geleneğine göre yön kıbledir.
Definden sonra, ikinci gün ölünün elbiseleri yıkanır, kişisel eşyaları toplanır, hayır için fakirlere verilmek üzere hazırlanır. Üçüncü gün kurban tığlanır. Yemek yapılıp gelen misafirlere yedirilir. Tarımsal gıdalardan helva, kömbe yapılıp mezarı ziyaret edilir, lokma dağıtılır.
Üçüncü günden sonra, kırk günlük yas başlar. Kırk gün boyunca Kuran okuyabilen bir hocaya her gün Kuran okutulur. Her akşam bir kap yemek hazırlanıp bir yoksul aileye götürülür.
Kırk gün dolduktan sonra, bir kurban daha kesilir. Yemek yapılıp yedirilir. Kuran okutulur ve yas sona erer. Ama işlem bitmez. Daha bir yıl Kuran okunur. Buna hatim diyoruz.
Kuranı hatm etmek. Bir yıl sonra bir kurban tığlanır. Mezarı ziyaret edilir. Üzerinde yasin okunarak üç kez Allah, Muhammed ya Ali denilerek ilk kazma vurulur ve mezarı yaptırılır.
Bundan sonra da, her yıl sonbaharda ölü aşı diye bir gelenekleri var Dersimlilerin. Göçen ölülerin ruhlarına kurban kesip yemek çekme ve Kuran okutma. Bu işlem hemen hemen her yıl tekrarlanır Dersim'in dindar ve hali vakti yerinde olanlarda.
Dikkat edilirse ruhun yer altı krallığına yolculuğunda, bir köprü önüne çıkar (Cinvato-pıreto). Bu köprü, ?slam inanışında "Sırat köprüsü" olarak yerini alır.
Ve müminleri o köprüden Cennet'e taşır.
Zerdüşt öğretisine ve Mazda inancına göre ilkel insan (Gayo Maretan) Zerdüşti takvimine göre (Before Religion) dinden önce 6000 Milattan önce 6630 yıl önceye rastlar. Günümüze göre 8628 yıldır. Zerdüşt dini ?sa'dan 630 yıl öncedir.
Zerdüşt öğretisinde ve Mazda inancında Kelime-i şahadet Zerdüştiler'in Fravarane (itikat) dedikleri ve bir nevi kendilerini tanıttıkları bir temel dini cümleleri vardır: "Ben kendimi Mazda'nın tapıcısı ve Zarahustra'nın takipçisi olarak açıklıyorum. Kötü güçlerin düşmanı iyi güçlerin dostuyum. Ahüra Mazda'nın kurallarına bağlıyım." (M. Siraç Bilgin, age Sf. 155)
?slamdaki Kelime-i şahadet de anlam bakımından aynıdır. ?öyleki; "Ben Allah'ın birliğine, Muhammed'in onun kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederim." Görülüyor ki, birinde tanrı Ahura Mazda'dır. ?kincisinde tanrı Allah'tır. Birinde peygamber Zerdüşt'tür. ?kincisinde peygamber Hz Muhammed'dir. Kötü güçlerin düşmanı, iyilerin ise dostu."