- 864 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
KUZULAR VE İNEKLER
“Her insan kendisinde “insanlığı” taşır .”
MONTAIGNE
Aslında pek çok kişinin daha önceden yapmış olduğu , insanlık tarihi boyunca yapılmış , yani kısacası “geleneksel” olan bir şey yapıyorum ve insanları gruplara ayırıyorum : İnsanların günümüzde iki gruba ayrıldığını söylüyorum : Kuzular ve inekler…
İnsanları gruplara ya da sınıflara ayırmak yalnızca geçmişe ait olan bir şey değil aslında , günümüz dünyasında da çok yaygın bir şekilde insanların gruplara ayrıldığını , sınıfsal ayrımların ise kaçınılmaz birer gerçek olduğunu anlamak pek de zor olmasa gerek . Ama benim burada dikkati çekmek istediğim , “zengin , fakir” veya “efendi , köle” şeklinde karşımıza çıkan sınıfsal ayrımlardan çok , insanların hayat karşısındaki duruşlarını ifade eden “iyi , kötü” gibi gruplandırmalardır . İlk akla gelen gruplandırma şekli , az önce de örnek verdiğimiz gibi , “iyi , kötü” şeklinde karşımıza çıkan gruplandırma şeklidir . 21.yüzyılda bile popülaritesini koruyan bu gruplandırmaya göre dünyada iki tip insan vardır : İyiler ve kötüler . Gerçi dahi yönetmen Sergio Leone , 1966 yapımı olağanüstü western filminde iyi ve kötünün yanına bir de “çirkini” eklemişti ama , yine de pek çok kişi dünya üzerinde yaşayan insanları ikiye ayırır , ya da ayırmak ister : İyiler ve kötüler . Bilineceği üzere , geçmişte ortaya konulan pek çok sanat eserinde ve günümüzün sanat eserlerinde de iyi ve kötünün kıyasıya savaşına rastlamak mümkündür .
Liberal demokrasinin yalnızca kuramsal alanda kalmadığını , gerçekte de var olduğunu düşünenler , ya da daha anlaşılır bir şekilde söylersek , “grinin” varlığına gerçekten inananlar için bu gruplandırma şekli koca bir yalandır belki , fakat 20.yüzyıl ve 21.yüzyılda yaşananlar benim kanımca insan söz konusu olduğunda “gri” renginin pek de var olmadığını gösteriyor . Evet , insan doğduğunda iyi ve kötü özellikleri bünyesinde bir arada bulunduruyor,yani “gri” renkli olarak doğuyoruz . Ancak bireysel yaşantılarımız bizi “beyaz” veya “siyah” olmaya zorluyor , yani iyi yanları ağır basan insan beyaz , kötü yanları ağır basan ise siyah rengine yaklaşıyor . Dolayısıyla o binlerce yılın basit gerçeği yine karşımızda , dimdik ayakta duruyor : İyi ve kötü . Günümüzde hâlâ süper kahraman hikâyelerinin veya kahraman odaklı hikâyelerin çok sevildiğini düşünürsek , sanırım bu basit gruplandırmayı insanoğlunun hâlâ kabul ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz .
Ben neo-liberal politikaların , küreselleşmenin insanları bir araya getirmekten çok , birbirinden uzaklaştırdığını , hatta kutuplaştırdığını düşünenlerdenim . Lâkin bu kutuplaşmaları “iyi , kötü” , “ilerici , gerici” , liberal ,muhafazakâr” gibi “genel” sayılan gruplandırmalardan çok daha genel gruplandırmalarla ifade edebileceğimizi düşünüyorum . Ya da şöyle ifade edeyim : Ben bu gruplandırmaları dünyamızın geldiği noktayı düşündüğümde , çok yüzeysel ve çok kuramsal buluyorum . Böyle sığ ve teorik kutuplaşma alanları yaratacağımıza , dünyamızın gerçeklerine daha uygun gruplandırmalar yapabileceğimizi düşünüyorum…
Tabii ki bir öneriyle beraber , hem de çok ilginç bir öneriyle beraber geliyorum : Kuzular ve inekler . Evet , ben yaşadığımız dünyadaki insanları böyle görüyorum . Bir tarafta küresel ısınma , terör , yoksulluk , işsizlik ve suç gibi çok büyük sorunlarla boğuşan dünyanın olup bitenlerin tam da farkında olmayan , dikkati dağılmış , kafası karışmış , çaresiz , sürekli uyutulan , başka şeylerle oyalanan insanları ; diğer tarafta bu sorunların çözümünde bireysel anlamda neler yapabileceğini sorgulayan , sorunları derinlemesine irdeleyen , tanımaya çalışan ve küçük de olsa çözümler üreten ve uygulayan insanları . Yani ya şu ünlü sürü psikolojisindeki sürünün içerisinde yer alacaksınız , ya da sürünün dışında . Şimdi bu gruplandırmanın zaten yapıldığını söyleyeceksiniz . Evet , bu gruplandırmayı yaparken sürü psikolojisi benim en büyük esin kaynağım oldu . Yalnız burada aslında “ironik” de sayılabilecek bir yaklaşım var . Şimdi bu yaklaşımı açıklayayım : Herkes öğrencilik yıllarında duymuştur ilk kez bazı insanlara yakıştırılan “inek” sıfatını . Yani normalden fazla çalışan , hatta hayatının büyük bir bölümünü çalışmaya ayıran insanlar için kullanılmaktadır bu sıfat . Gerçi iş hayatında aktif olarak yer alan çoğu insan , yani dünyadaki çoğu insan hayatının önemli bir bölümünü çalışarak geçirdiğini bilir . Fakat tabii ki , çalışma ortamındayken zamanın ne kadar verimli geçirildiğidir asıl önemli olan . Yani üretimin ne kadar fazla olduğuna bakılması gerekir . İşte bu çalışma süresini en verimli şekilde üretime dönüştüren insanlara “inek” sıfatı yakıştırılır . Günümüzde gelinen nokta , bu insanların daha da fazla çalışması gerektiğidir . Hatta bence bu insanların hepsi birer süper kahramandır . Onların aklı ve yüreği o kadar güçlüdür ki , birer süper kahraman gibi düşünülmeleri hiç de yanlış olmaz . Dünyamızın devasa sorunları düşünüldüğünde , çok daha fazla süper kahramana ihtiyacımız olduğunu söyleyebiliriz .
Şimdi herkes kendine şu soruyu sorsun : “Sorunlar karşısında getireceğim küçük , ama önemli çözümlerle bir “süper kahraman” olmaya mı soyunacağım ; yoksa büyük bir sürünün içerisinde , süper kahramanın normal bir insan olarak yaşayan , sıradan kişiliğine bürünüp dünyanın sorunlarına boyun mu eğeceğim ?