- 1263 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
GARSON KIZ ( 1 )
Ders yoğunluğu çok oluyordu lisede. Hep son ders çıkışında ben ve arkadaşlarım Aykut Suat ve behmen devamlı gittiğimiz bi cafe olurdu. Hep klima altında serinleyip çaylarımızı içerdik, sonra orda o serin ortamında kitaplarımızı açıp öğretmenlerin verdiği dersleri çalışıyor kendimize ÖSS soruları çözüyorduk. Bazen de tam sıkıldığımızda da cafenin arka bölümünde bulunan langırt ve bilardo oynuyorduk .
Onu da orda görmüştüm cafe de çalışıyordu uzun boylu sarısaçlı mavi gözlü kızdı garson olarak ordaydı. Masamıza siparişleri almaya hep o geliyordu bir kaç kez normal bir müşteri davranışından sonra bizim devamlı gittiğimizi öğrenince biraz daha ilgi göstermeye başlamıştı tabi ki bu ilgi beni çileden çıkarıyor adeta beni ona âşık ediyordu. ---bu ilgisi gün gittikçe artıyor içimde ki aşk ateşi de alevleniyordu. Bu durumu arkadaşım Aykut fark etmişti ama ses etmiyordu belki bir yanılgı yaşarım diye hep içinde saklıyordu. Oysaki Aykut doğru tahmin etmişti ben ona âşık olmuştum onu seviyordum ondan habersizce. Onu sevgimden haberi yoktu. Kim bilir belki oda bana âşıktır diye kendimi avutup duruyordum.
Artık ders çalışmak serin bir ortam için değil, onun için gidiyordum siparişlerimiz ikiye katlanmıştı katlanmanın sebebi ise onun daha çok masamıza gelip ve onu daha çok yakında görmemdi. Bu durum kızda biraz fark etmişti ama âşık olduğumu bilmiyordu sadece biraz daha siparişlerimizin çoğaldığını biliyor ve sebebini işyerin sahibine soruyordu sahibi de bende bilmiyorum diyordu. günlerimiz böyle devam etmesiyle tam bir yılımızı tamamlamıştık o zaman biz lise ikideydik lise iki bitmek üzereyken sıkıntılarım ve stresim iki üçe katmamıştı artık onu göremem okul bitti işten çıkartacak diye birçok sorular kafamı aynen fareler gibi kemiriyordu onunla tanışmadan önce en büyük isteğim bir an önce lise üçüncü sınıfa geçip ÖSS ye daha çok çalışmamdı ama gördükten sonra hiç ama hiç lise iki bitsin istemezdim ama ne yapsam ne etsem yine bitecekti çünkü okulun kuralları ve okumamın şartları böyleydi. iki bitecek üçe gececeğiz beklediğim o ıstırap dolu gün yani karne günü gelmişti artık üç aylık yaz tatiline çıkacaktık ama o tatil benim için bir işkence olacaktı bundan emindim çünkü tam üç ay onu görmeyecektim tatilde evde kalsam belki görürüm ama annem ve babamın adet ettiği gibi her yaz tatilinde de köye gidiyorduk bu duruma bu kez çok ama çok rahatsız olmuştum çünkü gitmek istemiyordum hep o mahallede kalmak istiyordum ona yakın olmak isterdim ama her ne kadar ben bunu yapmak istesem de ailem buna izin vermezdi beni köye götürecekti
Bende bu acı ayrılık gününü bekliyordum artık köye gideceğimiz tarihte belli etmişti bir zamanlar o tarihi merakla beklerken artık o tarihi merakla beklemiyordum o tarihe artık lanet yağdırıyorum bir diğer yandan da gitmemek için babama baba gitmeyelim diye ikna etmeye çalışıyordum ama nafile babamın dediği iki olmamıştı ve olamazda bu bir aile geleneğimizdi aile reisi ne dese o olurdu fazla söz tüketilmezdi sözcükler harcanmazdı bende her ne kadar ısrar ettiysem nafile 20 Temmuz da gidecektik gitmeden önce arkadaşım Aykut’a gittim onu güzelce tembih ettim işten çıksa çıkmasa bile benim her şeyden haberim olsun beni haberdar et dedim. arkadaşımda sen hiç merak etme elbet her şeyden haberin olacaktır diye bana büyük bir moral vermişti ve beklediğimiz 20 Temmuza yaklaşmıştı ben ve arkadaşlarımız gitmeden önce bir gün yani 19 Temmuzda. gece saatlerin de son bir kez gittik cafeye,ve onu gitmeden önce son bir kez daha görmüştüm içim her ne kadar yanmışsa bile bir o kadar da sevinmiştim çünkü gitmeden önce onu son bir kez daha görme fırsatım olmuştu. o henüz işten çıkmamıştı yâda çıkarılmamıştı ve o kadar sevinmiştim ki o gece sevincim tarifi edilmezdi ama sevincimin sabaha kadar süreceğini iyi biliyordum çünkü sabah saat 6 da yola çıkacaktık ve tahmin ettiğim gibi olmuştu sabah gözyaşlarımla ayrılmıştım ailem bu yaşlarımın niye neden niçin hiç sormuyordu çünkü bana hiç karışmıyorlardı ama benim bir kıza da âşık olduğumu bilmiyorlardı,sadece yolda annem bir kez bana sordu
—Oğlum ne bu gözyaşların neden ağlarsın? sen hiç bir tatil köye gidiyoruz diye ağlamıyordun? bu sefer hiç gözyaşların dinmiyor hep ağlıyorsun.?
Bende ..
—bu sefer böyle icap etti. ben bir kere size bu sefer köye gitmeyelim dedim siz yok dediniz bana fazla karışmayın lütfen ne olursunuz karışmayın sadece gidelim ve ne kadar kalacaksanız kalın bir an önce tekrar dönemlim, dedim
DEĞERLİ ARKADAŞLAR BU ÖYKÜMÜ TAM BİTİRMİŞİM LAKİN BİRAZ UZUN OLDUĞU İÇİN OKUMAKTAN SIKILMAYASINIZ DİYE PARÇA PARÇA EKLEMEK İSTERİM İŞALLAH İKİ ÜÇ BÖLÜM OLARAK FİNALE KAVUŞURUZ
İYİ OKUMALAR