- 1495 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Kleopatra'nın Dirilişi 2
Ve Müslüman olarak Zeyna Muhammed adını alır 51 yaşındaki büyükanne Jane Felix-Brown.
Kadın çok akıllı… Sadece Kleopatra olmakla kalmaz, mitolojik savaşçı prenses Zeyna’nın adını da alır. Bu şekilde mitolojik bir gücü de kendinde barındırmış olacaktır. Zeyno deyince de, elbette yine savaşçı Amazonlar gelmektedir akla.
Evet, Mısır’da, piramitlerin altında, at binmiş bir Kleopatra’nın bakışlarına hiçbir erkek dayanamazdı. Bu açıdan bakıldığında Ömer bin Ladin’in diğer erkeklerden hiçbir farkı yoktu.
Ama Zeyna Muhammed için bu böyle miydi? Bakışları altında eriyen herhangi bir erkek miydi Ömer onun için?
"Ben sadece aşık olduğum bir adamla evlendim. O benim için sadece Ömer. Şimdiye dek tanıdığım en güzel insan o. Kalbi saf, dindar, sessiz, gerçek bir beyefendi ve de benim en iyi arkadaşım" diye konuşsa da Zeyna Kleopatra, buna aklı başında hiçbir insan inanmazdı.
The Times gazetesinin haberine göre gelin, Bin Ladin ailesini 70’li yıllardan bu yana tanıyor. Ve şimdiki eşinin babası Usame Bin Ladin’le de 70’li yıllarda bir davette tanıştığını iddia ediliyor.
70’li yıllardan bu yana tanıdığı bir aileye gelin gitmenin bir tesadüf olduğunu söylemek ne derece inandırıcı gelir ki? Düşünün ki şimdiki kocası Ömer, ancak 10 yıl sonra dünyaya gelecektir.
Kadın daima gücün peşinde olduğuna göre, Zeyna Kleopatra kesinlikle Bin Ladin ailesinin gücünün peşindeydi. Güç kimdeyse kadın ona gider çünkü. Güç sahibi haklı, ya da haksız olsun; zorba, ya da adaletli olsun bu fark etmez. Çünkü güce karşı yöneliş, o gücü ele geçirmek isteyiş bilinçaltında yatan ve bastırılamayan bir dürtüdür. Mitolojik çağlarda ve duvar kabartmalarında bunu rahatlıkla görebiliriz. Yanında bir kedi gibi oturmuş aslan bulunan kadın gücü elinde bulundurmakta ve âdeta “Güç bende!” diye haykırmaktadır.
Bin Ladin güçlü mü peki? Ne kadar iğrenç bir şekilde de olsa maalesef güç onda. Öyle olmasa şimdiye dek onu ele geçiremez miydi Amerika?
Zeyna Kleopatra bunların hepsini biliyordu elbette. Ve bu bilinç onu, o aileye yaklaştırdı.
Tabii bütün bunların yanında bir de meşhur olma isteği… Düşünsenize bir… Birkaç yıl sonra anılarını yazacağı kitaplar çıkartacak Zeyna Kleopatra ve milyon dolarlar kazanacak bu işten; kazandığı ün de cabası.
Bu örneğin küçük bir versiyonu da Türkiye’de görülmedi mi? Rabia Özden Kazan isminde Kleopatra kadar güzel bir genç kız önce M.Ali Ağca ile nişanlanıyor, bir süre nişanlı kaldıktan sonra…
Ne yapıyor peki? Bırakıyor M.Ali Ağca’yı, nişanlısının düşmanına gidiyor. 46 yaşındaki İtalyan hukukçu Giocinto Licursi ile şimdi evlilik hazırlığı yapıyor. Kadın bir taraftan öte yana geçiyor yani. Haklı ya da haksız olmak önemli değil burada; güç söz konusu ve kafasındaki gücü takip eden kurgu.
Kim olsa anlardı zaten yıllar önce Rabia Özden Kazan’nın M.Ali Ağca ile nişanlanmasını, onun meşhur olama hevesinden kaynaklanmış olduğunu. Nihayet anılarını kitaplaştırmaya yoluna girdi bile yerli Kleopatra’mız.
Ve kadınının gücü ortaya çıkıyor bir kez daha. Katolik olan 46 yaşındaki damat adayı, ceza hukukçusu Giocinto Licursi Müslüman oluyor ve sünnet olmaya hazırlanıyor. Damat adayı aynı zamanda İtalya’daki Komünist Parti’ye üye. Hani ülkücü camiadan biriydi Türkiye’de Rabia? Yakında İtalyan hukukçu eniştemiz ülkücü olarak ortaya çıkıp bozkurt işareti yaparsa şaşırmamak gerek.
Neydi erkeklerin kadınlardan bu çektiği? Kadındaki karşı konulamaz tanrısal güç nerden gelmekteydi?
Biz onu bilemeyiz; ancak bunu bilen kadınlar, Rabia Özden Kazan’lar, Jane Felix-Brown’lar atları üzerine atlayıp kovboylar misali ipleri başları üzerinde çevirerek ilmeği boyunlarına geçireceği erkeklerin peşindedir. Jane Felix-Brown, ipi Ömer’in boynuna Mısır’da, Rabia Özden Kazan ise ceza hukukçusu Giocinto Licursi’un başına Roma’da geçirir. Birisi Sezar’ı Mısır’da, diğeri ise Mısır’a gitmesine fırsat bırakmadan henüz Roma’dayken dize getirir.
Yıllar önce Usame Bin Ladin ise güç ve kudret hakkında şu sözleri söylüyordu:
“İnsanlar doğal olarak güçlü atları tercih ediyor.”
YORUMLAR
Bence kadınların güçlü olduğu bu iki örneğinin yanında, erkeklerin hükümdarlığını anlatığı daha nice hikayeler var. Ama ben akıllı ve güçlü kadınları severim...Bana böyle bir şey yaparmıydın desen, mümkün değil yapamazdım...
Anlatımında ki akıcılığı sevdim...Ellerine sağlık...
Ben pek ustaca yorumlar yazamam ama, idare et artık..