- 755 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GÖMLEK PATLADI HIRSIZI YAKALADIK
Şiirlerini çok sevdiğim bir hocamın bir cümlesi ile yazıma başlamak istiyorum
(İnsan ruhunun inişli-çıkışlı haritasında gezindim, düşman aramaya çıkmadım)
Çocukluk yıllarına gittim birden. Mahallenin tüm civcivlerini haince yediği için kuyruğundan yakaladığımız kedinin kuyruğuna teneke bağlar ve gömlek patladı diye koşarken hırsız kediyi kovalardık. Ayrıca elimizde sopalarla gece kümesi patlatan sansarları avlamak için ilçede bulunan kalenin burçlarına çıkardık. Elimizden hiçbir şey kaçmazdı. Malum o yıllarda insanların bir şey çaldığını duymazdık. Tek hırsız kedi ve sansardı. Şimdi ülke satlığa çıkarıldı neredeyse…
Yıllar su gibi akıp giderken birden bire kuyruklarına teneke bağlayıp sürüklediğim kedilerin mi, yoksa kalenin burçlarındaki kovuğuna saklanan sansarları yakalamak için yaktığımız ateş yüzünden boğulan veya kavrulan sansarların ahi yüzünden midir nedir, benim de arkamdan bir teneke bağladılar, sürükleyen sürükleyene.
Edebiyat Defteri Sitesinin Yöneticisi Sayın Habip Dağ beyefendiye önce saygılarımı sunarken engin hoşgörüsüne sığınırım. Bu yazıyı okuduktan sonra umarım bazı düzetmeler yapacaklardır.
Edebiyat en büyük tutkumdu. Öğretmen okuluna gidecektim. İyi bir edebiyatçı olacaktım. 2 gün arayla ilçede ilk lise açılınca valizimi geri boşalttım. Hemen lise başladım. Valiz dediysem de babamın ihtiyatlıktan dönerken yıllar önce aldığı tahta kutu. Kapağı hatıra asker arkadaşlarının imzası doluydu. Şimdi herkes sahte rapor alıp askere gitmekten kaçarken 2. Cihan harbinin olduğu yıllarda babam 48 ay askerlik yapmıştı.
Yeni açılan liseyi 1.olarak bitiren ve ilçeden bayan olarak ilk üniversiteye giden biriyim. Edebiyat yerine faklı bir dalda tam 32 yıl çalıştım. Bu yıllar hep takdir ve teşekkürle geçti. Bu yazı sizin beni düşürdüğünüz durumu izah için kaleme aldığımdan gerisini getirmeyeceğim.
Yıllar sonra hesaplar birbirini tutmadı ve onca kalabalık sosyal ortamda yaşarken, çok özel sorunları nedeniyle kuş uçmaz kervan geçmez sincabın, yılanın, akrebin ve martıların arkadaşlık ettiği bir yabanda yaşamak zorunda kaldım. İki insan ve dağlar oyun sahnesi ve üçüncü kişilerde yabani hayvanlar, birlikte rollerimizi başarıyla oynarken, aklıma çocukken merak sardığım edebiyat konusu geldi.
Yazdığım şiirlerimde genelde esinlendiğim tek kaynak, özel aile ve kendi yaşantımın mısralarda dile getirilmesiydi. Bende yazıp çizmek istedim. Benim henüz keşfettiğim bu tür sitelerde tanıştığım bir şair çok samimi olarak bana yardımcı olacağını yazıp, şiirlerimi yayınlayacağını belirtmişti. Tabii ki ben şair olmadığım için, benim adıma şiirlerimin yayınlanmasının mümkün olmadığını ve çok üzgün olduğunu söyleyip kendi adına yayınlayıp beni çok sevindirmişti. Yazdıklarım beğenilince bana da cesaret gelmişti.
Şair arkadaşımın benim şiir ve yazılarımı her ne kadar kendi adına yayınlasa da, (çünkü ben şair değildim) bu vesileyle sizin sitenizi tanıma fırsatım olmuştu. Size üye oldum. Evet, edebiyat defteri benim kendi adımla şiir ve yazı yazmamı kabul etmişti. Artık şair arkadaşıma zahmet vermeyeceğim diye seviniyordum.
‘’Ağlıyorum Hep ve Bekle Beni isimli şiirlerimi ve Ülkeyi Kurtarmaya Geldik isimli denememi yayınladım. Havalara uçuyordum. Sevinçten havaya uçarken bir de göreyim bir türlü siteye giremiyorum. Meğersem üyelik onayım alınmış ve siteden altmışım. Çalıntı yazıyordu şiirlerin başına. Hem de Sayın Ahmet Telli ve Cahit Sıdkı Tarancı’nın şiirlerini çalmışım. Meğersen ne yavuz hırsızmışım da haberim yokmuş.
Oysa ilk yayın yapılırken siteye konan iki küçük kutucuk da:
a) Şiirin kendimize ait olduğunu,
b) Çalıntı olmadığını onaylayan sorular çıkıyor. İlgili kişi ihraç edilmeyi kabul ediyor.’’ Diye not düşülmüştü.
Ben de bunu işaretlerken nasıl kendime zarar verebilirim ki. Edebiyat konusunda çok acemi olabilirim de, hayatın her acı gerçeğinden nasibini almış biri olarak bilerek yanlış yapar mıydım? Ben kendime çok inanıyorum ve güveniyorum. İsterim ki sizde benim samimi olduğuma inanınız.
Sizler şiirlerimin her ikisinin de çalıntı olduğuna karar verip benim hem üyelik onayımı elimden aldınız, hem de onca yazı yazmama rağmen benimle hiç ilgilenmediniz. Eğer bir hata varsa düzeltme butonundan düzeltmeme izin vermeliydiniz.
Size yazmıştım ki:İnsanların bilincini ve bilinçaltını oluşturan öğeler, bazı sevdiğimiz bazı da sevmediğimiz şairlerin dizeleriyle şekillenmiş olabiliyor. Edebiyat sayfasında şiir yazmak yelkensiz sörf yapmak gibidir. Dalgalarda, gel gitler de tsunamiler yaşarken, zaman zaman bazı şairlerin mısraları sığındığımız koylar gibi olmaktadır. Uyarlama olabiliyor. Şarkılarda türkülerde bile böyle eserlere rast gelebiliyoruz. Rayların kesişmesi gibi olabiliyor diye size ve benim şirimi değerlendiren şairiniz ve edebiyat info’ya mesaj gönderdim.
Bilinçaltı olarak duygularımızı ifade etmek için belleğimizde iz bırakan, şiirlerin sözcüklerini bilmeden en güzel ifade diye kullanabiliyoruz. İşte burada balans ayarını yapmak siz ustaların işi. Duyguların ortaklığından yola çıkarak güzel şiir yazmak asıl odak noktasıdır. Şiirde hoş görü çok önemli diye düşünüyorum. Mısralar arası veya dörtlülerde yanlışlar uyumsuzluklar varsa, amatör yazıcıyı çalıkuşunu ürkütür gibi korkutmamak lazım. Yol göstermek iyi olur kanısındayım. Eğer her korktuğumuz objelerden sürekli kaçarsak, korkularımız yenemeyiz diye düşünüyorum. Şiirde herkes kendini ifade eden anlamları olan duyguları kullanıyor.
Date base lar da size gönderdiğim tüm iletilerde, hem siz yöneticilerden, hem de tüm okurlardan ve sebeplerini açıklayarak Sayın yazarlardan özür diledim. Bilerek yapılan yanlış değil esinlenme diye. Bu özür yazımı çabucak kaldırdınız. Üstelik de üyelik onayı alınan yazarın tanıtım yazısı yayınlanamaz diye de not düştünüz. Site içindeki ihraç odası yerine, google ana sayfada beni küçültecek şekilde hep yayınınıza devam ettiniz. Size defalarca mesaj bu tür uyarı tarzında bilgi mesajı gönderdim. Bu sefer sayfamı hepten kapattınız. Ben ne yapmıştı ki bütün vaktinizi beni böcek gibi ezmek için harcadınız. Herkes kendi sermayesini tüketir.
Daha sonra üyesi olduğum Hikâyeler net.com da:bahse konu olan şiirleri yayınladım kimse ön yargılı davranıp beni ihraç odasına alan olmadı.Hırsızsın da demedi.yani sizler edebiyatçı da onlar farklı mı? Yoksa bu usta çırak işi de siz farkında mı değilsiniz. Demek ki bu insana bakışın şekli ve kişileri geliştirme meselesi. Edebiyat gibi ince bir duygu konusunu hazmetme ve şeffaflık meselesi olmalı.
Konuya açıklık getirsin diye önce ben kaleme aldığım bir yazıyı yayınladım. Ümran Özlük ‘’ Şair Mehmet Akif Ersoy ve Çalıntı Şiir ‘’ . Bu konu çok dağıldı. Ne yaptıysam bir türlü beni yayından kaldırmadınız.Ardın da Hikâyeler net. de Editör sayın Lutuf Veli beyefendini sayfasında ki ‘’Çalıntı mı Esinti mi’ yazısını yayınladı ve benim içimi rahatlattı. Okumanızı yine öneririm. Sizle karanlıktan korkan çocuğu karanlıkta terbiye etmek isterken, başka köşe taşı gibi ağır editörler de, çocuğu karanlıktan aydınlığa çıkarıyor ve birde sahipleniyorlar. Nüans meselesi.
Kaç aydır google de hırsız olarak lanse ediliyorum. Tebrikler. Bir ara Hikâyeler net de sitedeki sorun yüzünden sayfama ulaşamadığım için:
_Eyvah onlarda beni hırsız sanmış olmalılar ki siteden attılar diye geçirdiğim mide kramplarına ilave kusmalar başladı. Sizin yani Edebiyat defteri sitesinin yanlış uygulamaları yüzünden 3 aydır gözüme ilaçsız uyku girmedi.12 yıl önce ölen rahmetli annemin adına site açıp onlara da ulaştım ve durumu açıklayıcı mesaj gönderdim. Siz atarken onlar yürekleriyle kucakladılar beni. Hem site adına özür dilediler hem de başarı temennilerinde bulunup en ufak sorunda hiç çekinmeden her an arayabileceğimi söylediler. Yani kıyamet mi kopardı. Kan kokan bu dünyada bir çocuğa gülümser gibi tebessüm etseydiniz olmaz mıydı? Gülmenin kDV si yoktur efendim. Bizler edebiyat konusunda emekleyen çocuklarız unutmayınız efendim.
Yani neden beni bu kadar zavallı ve acı duruma düşürdünüz.21 yüzyılda beni giyotinle öldürdünüz. Kan meselesi şekline çevirdiniz. Hepsi hepsi esinti olan 2 şiirdi. Düzeltseydim de bu kadar sıkıntılar yaşanmasaydı olmaz mıydı? Sizin amacınız üzüm mü yemek, yoksa bağcıyı mı dövmek. Ortaçağ Avrupa’sın da Tanrı adına insanları yakması gibi (hoş daha dünlerde bizde de 33 kişi yakıldı)beni acımasızca yaktınız. Onur ve kişiliğimi yayın oluyla kırdınız.
Baktım ki ne yapsam size ulaşamıyorum, olmuyor, başka bir isimle TIRTILCA olarak siteye üye oldum ki kendimi ifade edeyim. Bilgi sayarımın İP numarasından onu ilk ismim olan üye adı Çoruh’un Kızına yönlendirip o üyeliğimi de pasifsize ettiniz.
Sitenizdeki hatırı sayılır bir şairi devreye soktum beni yayından yine de kaldırmadınız. Ben çok önemli biri değilim. Meşhur olmak gibi bir nedenle sitede gezinmiyorum. Yazmak psikoterapi gibi oluyordu.O hakkımı da elimden aldınız.
Evet, ansızın gelip selam verip ansızın yok ettiniz.
SONUÇ
Rahmetli oya yazmalı güzel annem en deli ineği sağarken, ona ne kadar bildiği güzel lafları varsa söyler ve sakinleştirirdi ve sağmayı başarırdı.
-‘’ Canım, anam, yavrum, deli kızım, nazlım’’ arkası hep devam ederdi. Bazen de türkü tuttururdu. Ahırdaki tüm havyanlar da koro ya çevirirlerdi. Annem sorunlarını çözmek için hiç öfkelenmezdi ya örgü örerdi, ya da inceden inceye sızlanır gibi usulcacık türkü söylerdi. Oysa annem ne bize ninni diye bir türkü ne de bu güzel lafların bir tanesini bile bize söylemedi. Deseydi belki akıllı uslu çocuk olurdum ve kalenin burçlarında gezmezdim. Tek başına var olmak için çok yorulmazdım hayatta sevgi denen bir kalem olurdu oraya sığınırdım. Şimdi ben satırlara dost diye sığınırken eğer fark etiyseniz sizde iyi ezdiniz.
Bende annemden öğrendiğim her türlü güzel olan ne varsa sizlere söyledim ve sıraladım. Bizim deli ineği annemden başkası sağınca, kova dolmaya görsün son anda öyle bir tekme atardı ki kovanın sütü son damlaya kadar dökülürdü. Çünkü çiftlikte o kadar çok sağıcı olmasına rağmen, sağıcılar güzel laf söyleyip deli ineğin gönlünü almıyorlardı. Teşbihte hata olmaz, hatasız da teşbih olmaz misali. Ben de annem gibi yaptım da, sizler beni üzmekten neden vazgeçmediniz onu anlayamadım.
Saygı değer hocam habip beyefendi öncelikle ben hırsız değilim, sonra sizi de istemeden üzeceğim için çok üzgünüm. Google ana sayfasında ki ismimin (Ümran Özlük) hemen altında yayına koyduğunuz AĞLIYORUM HEP VE BEKLE BENİ ŞİİRLERİİNİN YORUMUNU OKUYUNUZ iletinizi yayından kaldırmazsanız, hukuki yollara başvuracağımı bilmenizi isterim. Şimdi sizin yok sandığınız arkam hukuk olacak. Ne gerek vardı beni dara çektiniz, halden hale düşürdünüz.
Avukatıma danıştım ve bu uygulamalarının 5718 sayılı "Kişilik hakkı kişisel varlıklar üzerindeki bir hak olduğundan, bu varlıklara yönelen saldırılar kişilik hakkının ihlali sonucunu doğurur. Kişilik hakkını, “kişinin toplum içindeki saygınlığını ve kişiliğini serbestçe geliştirmesini temin eden öğelerin tümü üzerindeki hakları” kanunu çerçevesinde suç olduğunu yaptığı alıntının 5846 Sayılı Kanun çerçevesinde birebir alıntı olmayıp esinlenme olduğunu belgelettirdiğimi, 3 gün içinde adımın kötü ifşa edildiğini belgeleyen yazının kaldırılmadığı takdirde bu uyarı mesajının kanıt olarak kullanılacağım site Data Base incelenerek mesajı almanıza rağmen hiç bir işlem yapmadığınızı da kanıtlayarak yasal haklarımı sonuna kadar hiç bir maddi giderden kaçınmayarak adımı temizleme gereğini duyduğumu bilmenizi isterim.
Yani gömlek patladı ve hırsızı yakaladık diye tenekeyi bana bağladığınız ramazan davulu gibi çalıp duruyorsunuz. Yeter canımı yaktığınız .
Üyelikten atılan hırsız damgası vurulan Çoruh’un Kızı ÜMRAN ÖZLÜK
Ben kendime inanıyorum sizde inanınız sevgili okuyucular.
Saygılarımla
Sitesinde bana el verip kaldıran ve bu yazıyı yayımlamamda yardımcı olan can dostum Kızıl Nehir’e de ayrıca teşekkür ederim
YORUMLAR
Gerçekten dediğiniz gibi doğası gereği davranan hayvanların ahı sizi tutmuş ve gün gelmiş aynı benzer işkenceleri siz yaşıyorsunuz. Sayfanıza gittim 2 şiir eklemişiniz dediğiniz gibi esinlenme, etkilenme var.
Sevgili yöneticilermiz en azından sizin yakarışlarınızı duyup sayfanıza gidip şiiri düzeltip ya da sayfada isminizi silmenize izin verirlerse googlede çıkması önlenmiş olur.
Öncelikle bana ait bir cümleyle yazıya giriş yapılmış olması elbette beni memnun etti. Ancak,içimizi karartan,bu türden yanlışlar ve yanlış anlamaların da beni çok üzdüğünü peşinen belirtmeliğim. Yazı, günün yazısı olarak değerlendirildiğine göre,sizlere değer verildiğini anlıyoruz.
Fazla söze gerek yok diye düşünüyorum.Selam,saygı...
öncelikle merhabalar efendim .Tabikisitein değil her yerde dahah doğrusu yaşaımn ilke ve kuralları ve ölçüsü var.Buda ne demiş:Laastiği çok çekersinizkopar, gevşek bırakırsanız süner,veee en iyi keman teli atın kuyruğundaki telden olur.Ölçüyü de kuralalrı da biliyorum ancak sevgili hanımfendicim çalını şiir değil. O bölümü birazcık es geçmi ş olabileceğiniz gibi geldi bana.Sitede olacağım diye birşey yok Beni ana sayfa google'den çıkarsınlar isteğim o.Yoksa bir hocaya böyle sitemkar yazı sadece Habip beye değil herhangi bir öğretmene yazmak beni utandırdı bile.Buğünlere geldiysek hocalarımızn sayesinde geldik .Bilmem analatablldim mi teşekkürlerimle..