- 1001 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
inek ahırda doğurdu! ardahan öyküleri 60....ikinci kısım (kitap 50)
Dudum ineği doğurtmuştu.
Dana; anasının ayağının dibinde; başı ters dönünce paniklemişler.
Çıra elinde ahıra koşanlar: Telaşa kapılmışlar.
Dudum akla gelmiş. Yunus koştu. Dursun Dayı’yı aldı geldi.
Dana’nın başı ters dönmüştü.
Dudum çengelle danayı çekti çıkardı. Gözünün kenarındaki kemiğe taktığı çengelle vücudunu da aldı getirdi.
Yeni Dünya’ya yeni bir soluk gelmişti.
Havanın oranında değişen kütleler,
Yeni bir küçük soluktu.
Çırayı eline geçiren ahıra doluşmuştu.
Ahır, kapıdan, ineğin dibindeki dana’nın başına yeten birinci adamdan itibaren dolmuştu. Figüratif resimlerdeki insan sayısından az - çoktular.
Köy ahıra tıkılmıştı.
İnek doğumlarında... yardımlaşma maksadıyla herkes gelirdi.
Dursun Dayı doğurduğu danayı az bu yan da seyrediyor. Yorulduğunu; elini koyduğu çenesinin aşağı düşmesiyle ifadelendirmişti. Burun deliği inip kalkıyordu. Herkes soluğunu kendi kulağının dibinde işitiyordu.
Doğmak; merağa uğramıştı.
Ölü gören biri: Şaşalar! Buradakiler de aynı: Şeytan şapalağı görmüşler gibi kurumuş kalmıştılar...
Ama...
Kazın ayağı o muydu?
- Hayır.
Kakaçlamış- kalmıştılar; her başta duran beyin kitlenmişti...
Ahırda her doğmada ki gibi bu yine oluyordu. Doğmağa seyre gelen ve seyreden bir şey anlamadan, kilitlenmiş kuruyup kalıyordu.
Sonuç değişmiyordu: Aynı hep aynıydı...
Naro Hala ve Lobut Dayı boynu bükük yeni doğan’a bakıyorlardı.
İkisinin bir nesebi olmamıştı.
Yazgıları buymuştu.
Bükük boyunları...
" Modliagni’nin" portresindeki kişiler gibi pırasa boyunları, uzundan kısalığa birden büküldü...İkisinin başı yana yattı.
Boyunlarını burdular. Murazları yarım kalmıştı. Umsunmuşlardı ama olmamıştı!
" Kırço" adını almıştı dana: Canlı; soluğuyla ahırda hayata merhaba der demez.
Bunun tesellisi az mıydı?
Pullu-ineği seviyordu da.... güzel inekti. Çalımlı ve kolik boynuzu gösterişliydi.
Celil Ağagilin tosundan boğaya gelmişti. Boğayı o sürmüştü ineğin semtine. Bu vesileyle katkısının olması ona bir şeyler bahşediyor gibiydi. Bu tesellisi doğmamaya dair bir takım sualleri uçurup aparıyordu. Başın selamete erinceye değin...
Bir romanın ismi: Boynu bükük öldüler’di...
Naro Hala ve Lobut Dayı Ahırda essahdan boyunları bükülmüştü.
İçeriği hemen hicrana ve hüz’ne biç’mediyordu. Ki bu inanılacak şey değildi! Bir çift boyun bu manaya bu kadar mı anlam denizi olunurdu?
Eğri- büğrü birşeyin eğrilirken ben "Hüzünüm" diye belliklenmesi...
Van Gogh’un Ayçiçeklerinde çiçekler şekilken birden bire anlam’a vurgu yaparak Lobut Dayıgilin vaziyetini beziyordu.
Pullu- İnek danasını yalayarak paklıyor...
Buzağı soluk almanın dışında bir şeye karışmayı düşünmüyor. Kafası getirecek gibi de değildi. Çengellen kapı içerden- dışarı edilmesinden; acısı pek hafife alınacak cins acı değildi.
Aklı başına gelmeğe zaman isterdi.
Rengine bakınıp duruyor Emine Bacım.
Erkek cinsinin yanında süt beyaz olması değer sayıldığından. Mal sahibi sevinçle yaşaran gözünü eteğinin bir katıyla sildi. Gontun dalında yaptı bunu. Ve burnunu da çekti. Şükür etti.
- Bu inek hiç insanı hacil etmez... dedi.
Herkesin işiteceği tonda; seyircilerden duyanlar:
- Allah için doğrudur. Adamı mahcup etmez!.. denilişini duydular!
y.yılmaz- 07/10/2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.