- 1300 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Şiir ve şiirde nesnel eleştiri..
Şiir ve şiirde nesnel eleştiri.....
İdeoloji bir anlamda insanın düşünsel bütünlüğünü dile getirir ve bu anlamda her birey bir ideolojinin ürünüdür..
Sözü edilen birey, eğer kültür-sanat alanında bir çalışma yürütüyor ve bu alanda ürün oluşturuyorsa, ortaya koyduğu her ürün kaçınılmaz olarak bir ideolojiyi yansıtmak durumunda olacaktır..
Engels bu durumu, somut bir cümleyle, çok net bir biçimde ortaya koymuştu..
“Bir sanat eserinde ideoloji; elmadaki şeker gibidir”....
Bu çok doğru ve yerinde saptama; kültür-sanat alanında bulunan her insanı kucaklar. Tüm edebiyat dallarında olduğu gibi şiirde de bu durum her şiir yazanı kapsar..
Şiir yazmak; yazının bulunuşundan beri insanların duygu ve düşüncelerini yansıtma biçimi olarak her zaman var olmuş ve her zaman varolacak bir sanatsal etkinliktir...Bu bakımdan şiir, insanın toplumsal yaşamının, bireyden yansıyan bir bölümüne denk düşer...
Şiir yazmak ya da okumak insanın eleştirel bir varlık olduğunu; özeleştiri ve eleştiri düzeneğinin çalıştığını gösterir.
Çünkü yazılan her şiir bir özeleştiriyi ve buna bağlı olarak da bir eleştiriyi dile getirir. Bu, şiirin kaçınılamaz noktasıdır. Her şiir yazan, yazdığı şiirde, kendinde toplumdan yansımış bulunan değer yargılarını ortaya koyar ve bu anlamda kendisini eleştiriye açmış olur...Eleştiri konusu olan şiiri okuyan insan da, burada gerçekleştireceği eleştiriyi, kendi edinmiş bulunduğu değer yargılarına göre ele almak durumundadır...
Günümüz bilimsel eleştiri anlayışı, toplumsal gerçekçi şiiri yarattığı gibi, aynı zamanda da onun bir denetleyicisi durumundadır...
Bilimsel kültür-sanat eleştiri anlayışı:
“belirli ölçüde, on dokuzuncu yüzyılın klasik Alman felsefesi ile İngiliz ekonomi-politiği ve Fransız ütopik sosyalizminden kaynaklanır..
Marks ve arkadaşı Engels, bu üç akımı eleştirip özümleyerek onların en iyi yanlarını alıp yeni bir bireşim kurarlar...Bunun için Friedrich Hegel’in diyalektik yönteminden, Ludwig Feuerbach’ın maddeci felsefesinden, Adam Smith ile David Ricardo’nun emek/değer kuramından ve Saint Simon ile Charles Fourier’in sosyalist düşüncelerinden yararlanırlar...
Gelgelelim, bu yararlanmayı adı geçen verilerle sınırlamak doğru olmaz..Çünkü sosyalizm binlerce yıllık insan kültürünün geçerli bütün değerlerinin doğal mirasçısıdır...Onları bir eleştiri süzgecinden geçirerek benimsemiş, durmadan işleyerek zenginleştirmiştir....
(Asım Bezirci....Sosyalizme doğru...Sayfa. 18) ...
Yukarıdaki alıntıda görüldüğü gibi, kültür sanat; bir “özeleştiri” ve “eleştiri” işidir ve bu iki diyalektik kavram birbirinden bağımsız ele alınamaz ve bizi her sanatsal eylemde kuşatır...
Eleştiri; güncel biçimiyle ikili bir yapı içinde kendini var ediyor..
Burjuva demokratik eleştiri ve toplumcu gerçekçi eleştiri...Bu iki eleştirel yaklaşımı şu ana çizgileriyle belirleyebiliriz...
“BURJUVA ELEŞTİRİ; Çoğunlukla ya içeriği biçimden ayırır, onu bir yana bırakarak salt biçim üzerinde durur. Ya da onu değerlendirirken toplumsal-siyasal yanına hiç değinmez...
TOPLUMCU ELEŞTİRİ ise...içeriğin biçimi belirlediğini söyler. Ama biçimi içerikten ayırmaz..(eserin) çeşitli yönlerini irdelerken, içeriğin siyasal-toplumsal konumuna da bakar..
BURJUVA ELEŞTİRİ: Çoğunlukla eserin yazıldığı ve yazarın yaşadığı çağa sırt çevirir, üretim ve mülkiyet ilişkilerinden kaynaklanan sınıf çatışmasının belirlediği tarihsel sürece boş verir..
TOPLUMCU ELEŞTİRİ: Onun tersine, söz konusu çağ ve süreç ile eserin ve yazarı arasındaki açık ve örtülü ilişkilerin nicelik ve niteliklerini ortaya çıkarır..
BURJUVA ELEŞTİRİ: Ya açıktan açığa kapitalist sınıfın savunması üstlenir ya da, çoğunlukla, eser ile yazarını çağına ve çevresine bağlamayarak onları güya ekonomik, politik, ideolojik eylemin dışında tutmaya/göstermeye çalışır...
TOPLUMCU ELEŞTİRİ: Her eserin ve yazarının, sınıfsal ilişkiler ile çatışmaların çok uzağındaymış gibi göründükleri anda bile, ancak bu ilişki ve çatışmalarla açıklanabileceğini ortaya koyar..Çeşitli düşüncelerin, duyguların, inançların onların anlatımları olduğu ve evrimlerini onların belirlediğini gösterir...Dolayısıyla, kendisi de onların içinde ve işçi sınıfının yanında yer alır..(Bu anlamda toplumcu eleştiriyi ideolojik eylemin bir parçası, bir kavga türü saymak yanlış olmaz) ”........
Asım Bezirci...sosyalizme doğru...Sayfa.23....
sanal ortamda her gün yüzlerce şiir yayımlanıyor, bu yazılan şiirler de bir biçimde okunuyor...Ancak bilimsel verilere dayanılarak gerçekleşmiş eleştirilere nedense bu sıklıkta rastlanmıyor....
Şiirlere bakış, öznelci bir yapıda kaldığı sürece, ne şiir ne de onu yazan yerellikten kurtulamaz ve bir bilinç oluşturup evrenselleşemez..
Bu bağlamda yazdığımız ve okuduğumuz her şiirde eleştirel nesnelliği yakalamaya çalışmalıyız.
Sedat Akıncı..
YORUMLAR
Merhaba..Sözünü ettiğiniz Ahmet Mithat Efendi geçekten çok önemli bir düşünce adamıdır..
Türk diliyle evrim düşüncesini savunan ilk insanlardan biridir. Bir fetvayla yazılarının yayınlanmamasına ve toplatılmasına karar verilmiş, susturulmuş bir adamdır..Bu tarz, bilimi kendine örnek alan ve bilimsel düşünceye katkı sağlayacak insanlara gerçekten çok ihtiyacımız var..Saygılar..
Değerli Sedat Bey,
Şiirin toplumların kültürel gelişiminde çok önemli bir yeri olduğuna inanıyorum.Nesnelliği yakalamak için de nesnel bir bakış açısına sahip aydın kesime ihtiyacımız var.Sanırım ÖSS Türkçe sorusunda rastladığım bir paragrafta okumuştum.Ahmet Mithat Efendi'den söz edip -Halk için edebiyat -tezini savunmasına rağmen okuyucu kitlesi az olan yazarlardan biridir diyordu.Neden ?Çünkü A.Mithat çok okuyan insanları bilgilendirmeyi hedef alan bir yazardı.Kitap okuma oranının bu kadar az olduğu bir ülkede bilimsel verilere dayalı eleştiri sayısı beklemek çok zor.Hele nesnellik....Ben ideolojik bir bakış açısından yana değilim ancak söylediklerinizin büyük bir bölümüne katılıyorum.Hoş ideoloji adına bu ülkede artık herhangi bir tezin kaldığına da inanmıyorum.
Beni sarsan, akıcılığı olan -ister heceyle ,ister serbest yazılmış olsun-seviyeli olan her şiir beni etkiliyor.Yeter ki yazılmış olmak için yazılmasın.sevgilerimle selamlar....