GECEYE DAİR
Omuzlarıma ardılı mont, soğuk bir kamyon brandası gibi,
gözlerime inat gittikçe ağırlaşıyor,
Sabaha az bir vakit kala, kaç bardak doldu boşaldı saymadım.
Çaydanlık buz gibi. Küllükten, izmaritler taşıyor.
Bu vakitte her zaman olduğu gibi komşu evlerde ilk yanan ışık,
yine Mehmet Hoca’nın ışığı.
Hiç sönmeyen ise, şu benim çok gecelerime hammal olan
balkonumun tavanındaki etrafında kelebeklerin döndüğü ampül.
Orada ne güzel ısınıyorlar. İnsan sırf bunun için bile balkon ışıklarını açık bırakmalı.
Bazı kelebekler hacıları hatırlattı bana.
Bir günlük ömürleriyle fanusu kabe yapmış, tavaf ediyorlar.
Kimi de galiba lunapark salıncaklarında eğlenen çocuklar kadar umarsız.
Ha bire dönüyorlar. Yanan ışığın faturasını her ne kadar ben ödesem de,
varsa biraz sevabı, Edison’a kaydedileceği aşikar. Olsun. Adam hak ediyor vesselam.
Aralarında gençlerinde bulunduğu, fakat çoğunluğu teşkil eden
unları elenmiş, elekleri duvarda ihtiyarlar,
az sonra uyanıp soğuk su ile abdest alacaklar.
Rahmanın rahmeti için kuluç tutan belleriyle rukuya eğilecekler.
Secdeye varıp “Süphane Rabbiyel Ala” diyecekler.
İçlerinden bazılarını, sabah vakti mescide götüren,
Azrail’in habercisi romatizmalı ayakları mı,
yoksa çok zaman önce eledikleri unun kiri mi bilinmez.
Ölümden ne de çok korkuyorlar.
Bazıları da var ki,
adem suretinde melekler misali.
Unları, kar beyaz.
Kirden zerre yok. Cennet cehennem gibi kaygıları da. Hiç ilgilenmiyorlar.
“O bizim işimiz değil” diyorlar. “Takdir yalnızca O’na ait” diyorlar.
Suyu üç nefeste ve besmele ile içiyorlar. Yere düşen nimeti öpüp alınlarına
sonra da yüksek bir duvarın üstüne koyuyorlar.
Kimisi kundura boyuyor. Kimi de hala çanak çakır kalaylıyor.
Benim gibilerin kirlettiği dünyanın, kirini pasını boyayıp mamur eder gibi.
Böylece dünyanın çerçöpüne aman vermiyorlar.
Herkesi seviyorlar. Yetimi daha çok seviyorlar.
Rahman’a ise,
sırılsıklam aşıklar.
Ne mutlu onlara ki; bu vakitte ve her sabah vaktinde onların uykusuzluğu,
yalnızca ve yalnızca aşık oldukları Allah (c.c) için.
Bense oturmuş, bir çok kez harama değen gözlerimle,
utanmadan gökyüzüne bakıyorum.
Be adam, anlasana işte. Gökyüzünden sana ışık yok.
Yok işte. Uyu artık. İnadı bırak ve ampülü de kapat.
Hem Üzülme.
Zaten kelebekler, tüm gece seninleydiler.
Az sonra da ölecekler.
t.kaya.