- 605 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (7)
O gün evi baştan aşağı temizlemiş, akşamın alacakaranlığı ile temizlik yaptığı evden ayrılmıştı Ayşe. Eve giderken, evin hanımının sözlerini düşünüyor, başına bir şey gelip gelmeyeceği endişesini taşıyordu. Hanıma haftada bir gelirim demekle yanlış mı yapmıştı? Keşke “ doluyum” deseydi. Pişmanlıklar yüreğine gelip oturmuştu ama artık yapacak bir şey yoktu. Gidecekti o eve ve olanları kendisi görecek ve yaşayacaktı.
Bu düşünceler içinde dalgın dalgın yürürken ev yaklaştığını anladı. Eve gitmeden bakkala girdi.
“ İyi akşamlar bakkal abi”
“İyi akşamlar Ayşe kızım, nasılsın bakalım”
“İyiyim teşekkür ederim. Siz nasılsınız”
“Sagol kızım iyiyim”
“Ekmek falan alayım dedim. Çocuklar acıkmıştır”
“ Küçük kızımız ekmek aldı. Bir şeyler daha aldı. Galiba kızın yemeği hazırladı”
“Evet hazırlamıştır. Sağolsun elinden geleni yapıyor bana iş bırakmamak için. Neyse ben gideyim. Size iyi akşamlar”
“İyi akşamlar”
Deyip bakkaldan ayrıldı Ayşe. Eve geldi. Kapıdan içeri girdiğinde güzel güzel yemek kokular geliyordu burnuna. Çocuklar annelerinin gelişi ile kapıya koşmuşlar, özlemle annelerine sarılmışlardı.
“Anne, anne hoş geldin”
“Hoş buldum çocuklar” deyip çocuklarını birer birer öptü. Kızının hazırlamış olduğu masaya oturdu. Hep birlikte yemeğe başlamışlardı.
“Okul nasıl geçti kızım, hem okul hem ev çok yoruluyorsun. Ev işlerini bırak ben yaparım gelince, sen derslerine çalış. Başka bir şey istemiyorum senden”
“Çok iyi anneciğim. Ben hiç yorulmuyorum. Derslerimle de sorunum yok. Öğretmenlerimde seviyor beni. Kendimi yormuyorum anneciğim Tam aksine. Kardeşlerimle ilgilenmek, evde iş yapmak dinlendiriyor beni. Asıl sen çok yoruluyorsun. Sabahtan akşama kadar onun bunun evinde temizlik yapıp, akşam eve geldiğinde birde bizimle mi uğraşacaksın. Sen bizi merak etme. Küçük kardeşimle Hayriye teyze ilgileniyor zaten. Bende kardeşimle okul çıkışında hemen eve gelip bir şeyler yapıyoruz. Kardeşimi alıyoruz Nurhan Teyzenin yanında. O da memnun küçük kardeşimden. Çok sessizmiş”
“ Ben yorulmam kızım. Ben sizin okumanızdan başka hiçbir şey istemiyorum sizden. Yorulduğun an ya da dersin olduğunda hiçbir şeye el sürme, bırak ben yaparım. Söz ver bana”
“Tamam anneciğim söz veriyorum”
Deyip yemeklerini yediler. Ayşe bu akşam çok durgundu ve kızının gözünden kaçmıyordu bu durgunluk. Annesine sormak istiyor ama soramıyordu. Masayı kaldırıp bulaşıkları yıkadı Ayşe. Kızını, ders çalışması için diğer odaya göndermişti. Saate baktığında daha akşamın 20:30 u olmuştu. Biraz Tv izlemek istedi ama içindeki sıkıntıdan izlediği hiçbir şeyi anlamıyordu. Bu saatte muhtarın evine gitse çok mu geç olmuştu. Nede olsa Ayşe dul bir kadındı. Mahalleli ne kadar anlayışlı olursa olsun içlerinden geçirecekleri küçük bir kuşku bile Ayşe için yok olmak demekti. Kızını gönderip Hayriye hanımı çay içmesi için buraya mı çağırsaydı ve onunla bugün gittiği evdeki bayanın konuşmasını paylaşsamıydı.
“Yok, paylaşamam. Yoksa yanlış anlaşılır. Ben kendime dikkat etmeliyim. Her zaman yanımda Muhtar ve Hayriye Hanım olacak değil ya. Kendi başının çaresine bakmayı öğrenmelisin Ayşe” deyip ertesi gün için hazırlanması gerekenleri hazırlamaya koyuldu. Onlar bitince çocuklarının yemesi için bir şeyler hazırlayıp bırakayım dedi. Kendini o kadar yorgun olmasına rağmen yine bir koşuşturmacanın içinde buluvermişti. Sabah yine erkenden kalkacak, yine temizliğe gidecekti.
İşlerini bitirip çocukların yanına uzandı ve kafasında bin bir düşünce ile uykuya dalıvermişti.
Ayşe her gün sabahın altısında uyanıyor, çocukların kahvaltısını hazırlıyor onları uyandırıp hemen yola çıkıyordu. Gideceği evler genelde Ayşe’ye uzaktı. Hep yürüyerek gidip geliyordu. Bazen otobüse denk geliyor biniyordu. Muhtarın hanımı, Hayriye hanım küçük çocuğuna bakıyor, hiç sorun yapmıyordu. Kızı ve ortanca oğlu okula gidiyor, okul çıkışında hemen eve geliyorlardı.
Bir hafta böylece geçmiş ve Ayşe pazartesi günü yine o eve gitmek için yola çıkmıştı. İlk defa bir eve giderken bu kadar çok korktuğunu hissetmişti. Bir ileri iki geri gidiyordu ayakları ama yine de korktuğunu belli etmeden evin kapısını çaldı. Yine kapıyı evin beyi açtı.
“Ooo hoş geldiniz Ayşe hanım. Nasılınız bakalım bir haftadır görüşmeyeli”
“Teşekkür ederim. İyiyim efendim. Siz nasılsınız”
“Bende iyiyim. Bir haftadır bu günü bekleyerek geçirdim seni görebilmek için”
“Beni görmek mi? Neden beni görmek istediniz. Eşinize söylemiş olsaldınız o ulaşabilirdi bana”
“Eşime niye söyleyeyim kendim arayıp bulmak varken. Kahvaltıyı bu sabah ben hazırladım. Gel, kahvaltıda bana eşlik et”
“Ben kahvaltımı yaptım, size afiyet olsun. Hemen işe başlasam iyi olacak”
“Başlarsın canım. Ne bu acelen. Beş dakika geç başlarsan hiçbir şey olmaz”
Ayşe hiçbir şey söylemeden doğruca banyoya gitmek için döndüğünde, evin beyi bir adımda yanına gelmiş Ayşe’yi kolundan tutmuş, ileri adım atmasına mani olmuştu. Ayşe bir çırpıda kolunu kurtardı adamın elinden. Bir an oradan kaçıp kurtulmanın yolunu düşünmüştü. Eğer kaçamazsa bağıracak evin hanımını uyandıracaktı.
“Ne yaptığınızı sanıyorsunuz. Şimdi bağırırım, Eşiniz uyanır. Sonrasını siz düşünün”
“Bağırma. Bir şey yapmayacağım. Kahvaltıda eşlik etmeni emrettim sana. Bunda ne kötülük var”
“Bende kahvaltı yaptığımı söyledim size, İşime dönmem gerektiğini söyledim ama siz anlamadınız galiba”
Deyip bir hamle daha yaptı. Bu defa banyo tarafına değil salonun olduğu yere doğru gitmişti. Banyo köşede kalıyordu ve bir şey olursa oradan çıkması zordu bunu biliyordu. Adam Ayşe’nin arkasından salona girmiş, Ayşe’ye bakışları da değişmişti. Salonun girişine koyduğu çantasına doğru gitti Ayşe ve eline almak için uzandı.
“Burada çalışmak bana zarar verecek anlaşılan. Ben evinize temizliğe gelmeyeceğim. Lütfen eşinize söyleyin. Şimdi çekilin kapının önünden gitmek istiyorum”
“Yanlış anlıyorsun beni. Şimdi buradan gidersen senin içinde kötü olur benim içinde. Tamam, yapma kahvaltı. Git işini yap ama gitme. Buradan gidersen çok yerde işe gidemezsin. Herkese senin beni ayarttığını söylerim”
“Ayartmak mı? Ben mi yaptım bunu? Siz ne kadar aşağılıkmışsınız? Şehirde bu kadar hayvanca düşüncelere sahip insanların olabileceğini hiç düşünmemiştim. Ama yanılmışım. Size hayvan demekle hayvanlara hakaret ediyorum. Onlar aciz durumda kalanlara saldırmazlar. Siz benim kadın ve güçsüz oluşumdan yararlanmaya çalışıyorsunuz. Bir de tehdit ediyorsunuz. İstediğinize, istediğinizi söyleyin. Ben gidiyorum”
Deyip kapıya doğru yöneldi. Adam Ayşe’nin sözleri karşısında bir an şok olmuştu. Hiç kimse ona bu kadar hakaret etmemişti. Bu zamana kadar hangi kadını istemişse elde etmiş ve tek kelime bile söylememişlerdi. Şimdi bu kadın ona hayvan diyordu. Öfkesi gözlerinden dışarı çıkıyordu adeta ama Ayşe aldırmıyordu. Kapıya elini koyduğu anda adam kapının önüne gelmişti bile.
“Bana nasıl hakaret edersin. Sen kim oluyorsun da böyle hakaret etme cüretini gösteriyorsun. Senin gibi namuslu görünüp de, önüne parayı serince namusunu unutan kadın çok gördüm ben. Para için kendinizi sattığınız gibi kızınızı bile satarsınız. Aşağılık yaratık”
Ayşe bu sözleri bir yerlerden hatırlıyordu. Eşi de ona hiç değer vermez ve ona her türlü hakareti yapardı. Şimdi eşi gibi bir adamın, şehirde de var olduğunu görmek onu derinden yaralamıştı. Gözleri dolmuş, yüreği kan ağlarken öfke ile döndü adama.
“Her kuşun eti yenmez. Benim etim zehirlidir boğazına takılır”
Devam Edecek
YORUMLAR
gittikçe sürükleyici ve insanın içini yakan bir hikaye..
bir yaşanmışlık..
okudukça çok hüzün verdi sevgili Ayşenin yaşadıkları...
umarım bu adama haddini bildirmiştir Ayşe...
merakla devamını bekliyorum şimdi...
bir önceki yazıyıda kaçırmışım ama okudum...
gecikmişliğim için affola...
kutlarım Türkan hanım..
sevgimle,,
Ayşe bu sözleri bir yerlerden hatırlıyordu. Eşi de ona hiç değer vermez ve ona her türlü hakareti yapardı. Şimdi eşi gibi bir adamın, şehirde de var olduğunu görmek onu derinden yaralamıştı. Gözleri dolmuş, yüreği kan ağlarken öfke ile döndü adama.
“Her kuşun eti yenmez. Benim etim zehirlidir boğazına takılır.
Kadın olmak zor zanat vesselam.
İster köyde yaşa, ister şehirde yaşa.
Kimsen yoksa ve de acizsen yanmışsın demek.
Tebrikler...
"Her kuşun eti yenmez. Benim etim zehirlidir boğazına takılır”
Toplumun zayıf görüp de ondan cinsel istismar yönünden yararlanmak istenilen her kadın bu sözü haykırmalı bence...
Bu öyküyü okuduktan sonra yıllar önce seyrettiğim Yılmaz Güney'in "BABA" filmi gözlerimin önüne geldi.Orada da temizliğe giden ananın başına gelmedik kalmamıştı...
Öyküde zıtlıklar arttıkça daha bir anlam kazanıyor...
Kutlarım yazarını ve öykü kahramanını...
Devamını bekliyorum...
ayhansarıkaya tarafından 9/26/2009 6:41:21 AM zamanında düzenlenmiştir.