- 1182 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Mutsuzluğun Aşısı Yok -II
Annem ve babamın,ayrı ayrı,komşuya gittikleri akşamlarda içimden yaramazlıklar yapmak gelir. Babamın evde unutmuş olmasını dilediğim sigara paketini ararım kulağım kapıda. Annem ansız gelecek misafirler için belki birkaç parça abur cubur ayırmışsa marifetsiz bir aceleyle onları indiririm mideme.
Büyük zararlar vermem/veremem hiç onlara da, kendime de. Ama hiç farketmeden yapıyormuş izlenimi vererek bazen canlarını çok yakmak isterim. Varlığından uzun zamandır emin oldukları ve bu alışılmışlığın rutine bağlanmışlığıyla sahip oldukları bazı hisleri kanırtmak isterim. Ayrı ayrı aynı kanalı izledikleri bir vakit kapıyı bakkala gider gibi çekeyim, terliklerimi ayağıma geçirir gibi, beni soğuktan en koruyan ayakkabılarımı giyip uzaklara gideyim isterim. Bir ara diğer odada olduğundan emin oldukları kızlarından mutfaktan bir şey getirmesini istediklerinde, onları koca bir duvar sessizliğiyle karşılaştırmak mesela. Mesela onları yokluğumun heyecanıyla aynı paydada buluşturmak. Büyük paydaların kesir çizgisi üzerinde onları basit insanlar gibi korkuya bırakmak.
Aynı anda korkarlarsa belki ayrılmazlıklar başlar.
Belki’lerle büyüyen bir çocuğun nevrotik olması kaçınılmazsa mutlu tabloları kıskanması da aynı derecede kaçınılmazdır.
Çok verince çok alır sanır insan. Ayna baktığında gördüğünü başkaları da görmesin diye..
Sevgisizlikten ölmekten korkar mı insan?
Korkuyorum. Adım hiçbir şiirde geçmiyor. Üstelik o kadar cins bir ismim var ki adım geçse de yanlışlıkla büyük harfle başlandığını sanıyorum. Uzak yerlere gidenlerin, tatillerde, gezmelerde olanların beğendikleri kolyeleri aldıkları insan olamıyorum. Sabah olduğunda sesimi duymak için sabırsızlanan kimsenin olmadığını bilerek dalıyorum her gece uykuya.
Arayıp bulunamamış eski kitapların hediye edildiği biri olmak isterdim.
Ama başka türlü bir şey bu.
Şöyle bir şey mesela, beraber sevgisizlikten ölmekten korktuğun adamların sırf ölmesinler diye kendilerine sevgi kiralamaları gibi!
İnsan yolun yarısında satıldığını hisseder ya, öyle.
Öfkelerim ve saldırılarım kendi sesimden uzağa gidemezken ben olur da biri duyar diye yazarım ancak. Kıskandığım tüm tablolar için, yerimi dolduran tüm boşluklar, kızıl saçlar, dolgun dudaklar ve etler ve tenler ve bacak yığınları için kalbimi satıp iki sütun bacak daha alasım gelir. Fakat yeni bacaklar yeni sevgisizlikler olur sonra, yeni mutsuzluklar için de fazla yaşlı kalbim. Konjenital bir kırıklık zaten bu.
Şimdi iyisi mi kimselere kızmadan sessizce ağla sen. Adam mutluymuş, babanın çok parası varmış, zartmış zurtmuş. Herkes kendi dünyasında heyecansız ve biçare. Afili duruşlar başklarının, mesela benim, gözlerini boyar; ama ya seninkiler.. Senin gözlerini de başkalarının afili duruşları boyuyor işte.
Vazgeçsek ya bundan..
Duştan yeni çıkmış gibi alt kirpiklerinin içi bembeyaz olsa herkesin, günlerdir kalem bile çekmemiş gibi..
YORUMLAR
tebrikler çok çok güzel bir yazıydı.duygularınızı o kadar açık ve net ifade etmişsiniz ki bi solukta yazının sonuna gediğimi farkettim...yüreğinize ve bu kadar anlamlı yazıları yazmanızı sağlayan o güzel ellerinize sağlık:)
tebessümle kalın...
@sli tarafından 9/24/2009 10:31:50 PM zamanında düzenlenmiştir.
Herkes kendi dünyasında heyecansız ve biçare...
hayattan kopuk insanlar böyle düsünüyorlar sanirim
öyle düsündükce de dahada bir ruhsuzluk olusuyor belkide.
ve sevgi kiralamak hic hos bir söz ve düsünce degil evet..
sevgi dogalliktan olusursa sevgidir.
sevgi ne satin alinir nede kiralanir.
tesekkürler emeginize.saygilar.
hicbitmez tarafından 9/23/2009 3:53:10 PM zamanında düzenlenmiştir.