SİMİTÇİ SÜMÜKLÜ ZİYA
Beş kardeştik ve babam en büyüğümüz dışında hepimizi okutmak için bütün olanaklarını ortaya koyan bir adamdı.
Kendisi için hiç bir şey almaz, sadece ağaç yetiştirmeye çalışırdı. Çok da güzel bahçeler yetiştirirdi. Deyim yerindeyse ağaçları en az bizler kadar kıymetli olurdu yanında.
Yılda bir kez hasat edilen yerfıstığının parasıyla bütün sene her ihtiyacımıza yetişmeye çalışırdı. Öyle aman aman harçlık veremezdi ama başkalarının eline bakmamamız için üç kardeşe 10 lira verirdi 1 aylığına ve o on lira bizim özel ihtiyaçlarımız içindi. Yeme içme hep köyden gelirdi,
Kılık kıyafet zaten yılda ya da iki yılda bir kere alındığı için o yüzden de bir sıkıntımız olmazdı.
Özel ihtiyaçlarımız için verilen 10 liranın 5 lirasını ablam 3 lirasını Ağabeyim alırdı 2 lirası da benim. Ablam ne yapardı bilmiyorum, onun neyi nereye harcadığını hiç bilmezdik ama ağabeyim tutumlu bir gençti ve onun parası hiç bitmezdi. Ben de çok savurgandım, parayı aldığımın 5 veya 6.ıncı günü bitirirdim, sonra da abime çevirirdim gözlerimi çünkü ablam vermezdi.
Ortaokul 1.inci sınıfındayım, öğrenciler ellerinde simitlerle okulun bahçesinde geziyorlar, benim yanımda oturan kızlar da. Simit o kadar güzel kokuyor ki, onlar simit parçalarını çiğnedikçe susamlar (Biz Küncü Deriz) mis gibi kokuyor, çocukluk işte nefsim öyle çekiyor ki, bir lokma verseler nefsimi bastıracağım belki ama ne kimse bir parçasını verir ne de ben isteyebilirim. Simit 25 kuruş ve yok işte olmayınca olmuyor. Arkadaşımdan borç istedim 25 kuruşu kırmadı verdi. Fırına gittim simit almak için zaten ilçede iki tane fırın vardı ve simidi bir tanesi çıkarıyordu. Fırıncıya paramı uzatıp simit istedim. O anda adam burnunu temizliyormuş elleriyle tuhaf bir şekilde ve parmakları hala ıslaktı o elleriyle simidi bana uzattı.
O simit nasıl yenirdi ki, yok emmi dedim benim paramı geri ver vazgeçtim simit almaktan, zaten parayı arkadaşımdan borç almıştım gidip geri vereyim. Adam dövecek gibi bakıp 25 kuruşu yüzüme doğru fırlattı. Yere düşüp yuvarlanan paramı kaptığım gibi okulun yolunu tuttum. Ama iki gözüm iki çeşme, orada küçük düşürüldüğüme mi yanayım yiyemediğim simide mi. O gün bu gündür hiç simit yemedim desem yeridir simitçilerden.
Ancak pastanelerde çıkarırlarsa, o da susamlarını ayıkladıktan sonra.
Bu arada bu davranışından dolayı zaten fırıncıya SÜMÜKLÜ ZİYA adını takmışlar, bende öğrendim ama epey üzüldükten sonra.
YORUMLAR
kadere bak
idamlık bir suçlu olarak hastaneye kaldırldığımda ameliyata almışlar...
uyandığımda başımda genç bir asistan doktor...eğildi kulağıma bir isteğin olursa çekinme ağabey...gizlice getiririm...
sonradan öğrendim dava arkadaşımın kardeşi imiş
hemşerimmiş
susamsız bir rize simiti
ve yöremize has kabak pilavı istemişim...
kabak pilavını yedim ama o genç doktoru bir daha göremedim...eylülün hakimleri
onu tunceliye sürmüş...
şehid olduğunu öğrendiğimde on yıl olmuştu...
öyle yoksulluklardan gelip
bu günlerde yaşamak nasıl zor...
tıpkı sevgide olduğu gibi elimize yüzümüze bulaşıyor bolluk...
öykü için teeşekkürler
hikayemdi diyebilirm...
Ortaokul 1.inci sınıfındayım, öğrenciler ellerinde simitlerle okulun bahçesinde geziyorlar, benim yanımda oturan kızlar da. Simit o kadar güzel kokuyor ki, onlar simit parçalarını çiğnedikçe susamlar (Biz Küncü Deriz) mis gibi kokuyor, çocukluk işte nefsim öyle çekiyor ki, bir lokma verseler nefsimi bastıracağım belki ama ne kimse bir parçasını verir ne de ben isteyebilirim. Simit 25 kuruş ve yok işte olmayınca olmuyor. Arkadaşımdan borç istedim 25 kuruşu kırmadı verdi. Fırına gittim simit almak için zaten ilçede iki tane fırın vardı ve simidi bir tanesi çıkarıyordu. Fırıncıya paramı uzatıp simit istedim. O anda adam burnunu temizliyormuş elleriyle tuhaf bir şekilde ve parmakları hala ıslaktı o elleriyle simidi bana uzattı.
O simit nasıl yenirdi ki, yok emmi dedim benim paramı geri ver vazgeçtim simit almaktan, zaten parayı arkadaşımdan borç almıştım gidip geri vereyim. Adam dövecek gibi bakıp 25 kuruşu yüzüme doğru fırlattı. Yere düşüp yuvarlanan paramı kaptığım gibi okulun yolunu tuttum. Ama iki gözüm iki çeşme, orada küçük düşürüldüğüme mi yanayım yiyemediğim simide mi. O gün bu gündür hiç simit yemedim desem yeridir simitçilerden.
Ancak pastanelerde çıkarırlarsa, o da susamlarını ayıkladıktan sonra.
Bu arada bu davranışından dolayı zaten fırıncıya SÜMÜKLÜ ZİYA adını takmışlar, bende öğrendim ama epey üzüldükten sonra.
.....................................................
kah gülümseyerek
kah duygulanarak okudum
harika anılarını.
saygımla.
trajikomik bir yaşam öyküsü hem güldüm hem de o çok sevdiğim memur yemeği susamlı simidi sümüklü ziya nın elinden yediğimi düşünüp ıııggggyyyyyy dedim...herşeye rağmen yaşanmışlıklar çok güzeldir,bende sizinle birlikte çocukluğunuza gidip geldim...kutlu-yorummmmmmmmm :):):)