BURUK MUTLULUK (3)
Ali Kemal eczaneden çıktıktan az sonra yakındaki kömürcüye uğradı . Cemil’lerin evine kömür göndermek için talimat ve para verdi. Burası küçük bir kentti, herkes birbirini tanıyor ve güveniyordu. Nadir sayıdaki yabancılardan biriydi Ali Kemal. Bu nedenle sabahki durumu ve öğrendiklerini kömürcüye anlattı, ailenin durumuna çok üzüldüğünü söyledi. Kömürcü de aynen eczacı İsmail gibi konuşmuştu ;
“Zeynep Hanım , çok asil bir kadın, çok da tok gözlü. Kimseden bir şey istemez, bizim hanım anlatır; çocuk okuldayken soba bile yakmaz, çocuğun dönüşüne yakın sobayı yakar, evi ısıtırmış” dedi.
Cemil ilkokulun 3. sınıfına gidiyormuş, Ali Kemal bunu da kömürcüden öğrenmişti, çalışkan bir çocukmuş. Okulu az ileride çatısı görünen pembe binaymış.
Kömürcüye teşekkür edip ayrıldı ve evine döndü Ali Kemal, sobanın kıyısında biraz ısındıktan sonra, kanepeye uzandı, televizyonu açtı, canı bir şey seyretmek istemiyordu. Televizyonu kapattı, aklı karmakarışık, ruhu yorgundu.
Geçmişi düşündü. bir kaç yıl önce Marmara Depreminde kaybettiği güzeller güzeli eşi Esma, 15 yaşındaki kızı Gülçin ve 9 yaşındaki oğlu Kerem gözünün önünden film şeridi gibi geçip gittiler. Gözünün kenarında hissettiği ıslaklığa öylesine alışmıştı ki, artık en yakını göz yaşları olmuştu. O nedenle kurulamıyordu gözlerini, yaşlar öylece aktıkları yerde kalıyor, zamanı geldiğinde kendiliğinden kuruyorlardı…
Ali Kemal ertesi sabah doğruca Cemil’in okuluna gitti , Cemil koridorda camın kenarındaydı. Hüzünlü bir yüzü vardı, Ali kemal’ i yine fark etmedi, dalgın dalgın dışarıyı seyrediyordu, belli ki evde hasta yatan annesini düşünmekteydi. Öğretmenler odasına yönelen Ali Kemal hademeye rica edip Cemil’in öğretmenine görüşmek isteğine dair haber gönderdi.Öğretmeni yaşlıca bir adamdı; Cemil ‘in çok iyi bir çocuk olduğunu ve derslerine düşkünlüğünü anlattı. “Annesi çok ilgili bir veli, ama hastalanmış garip, çocukla eskisi gibi ilgilenemiyor” dedi.
Ali Kemal’in içi yine acıyla burkulmuştu..
Bazen eczacı İsmail’ in yanına uğruyor, Cemil ve annesi için ; bazen de okula gidip, Cemil ‘in okuldaki giderleri için para bırakıyordu.........
./...
Günler geçiyordu, bu kasabada kış fazla uzun sürmezdi. Baharın yavaş yavaş müjdesini vermeye başladığı bir sabahtı. Ağaçlarda filizler insana yaşama sevinci aşılıyordu adeta. Böyle bir sabahta, yine bedbaht uyanan Ali Kemal, kahvaltıdan sonra eczacı İsmail’ in yanına gitmeye karar verdi, giyindi ve evden çıktı. Hava güzeldi, güneş yüzünü göstermiş, kuşlar ötmeye başlamıştı.
Eczaneye girip selam verdi Ali Kemal, epeyce samimi olmuşlardı artık, İsmail gülerek karşıladı dostunu ve hemen kahve söyledi, oturup sohbete başladılar. O esnada kapıdan içeri giren bayana dönen İsmail “ Hoş geldiniz Zeynep Hanım, buyurun “ dedi. Zeynep adını duyan Ali Kemal kendini bir tuhaf hissetti, ne yapacağına karar veremez halde, biraz toparlanır gibi oldu , sonra sakince oturmaya karar verdi. İsmail, tezgahın başına gelen Zeynep ‘ i işaret ederek “ Tanıştırayım Ali Kemal Bey, pek sevdiğiniz Cemil’in annesi Zeynep Hanım” Ali Kemal ne diyeceğini bilemedi, ayağa kalkıp elini uzattı, İsmail bu kez Zeynep’ e döndü ve “ arkadaşım Ali Kemal Bey, Cemil’ in çok güzel ve akıllı bir çocuk olduğunu söyler durur” aslında İsmail de, ne yapacağını, ne diyeceğini bilememişti. Zeynep’ in eczaneye gelişi ani olmuştu, böyle bir karşılaşma düşünmemişti, o an aklına ne geldiyse dökülüvermişti ağzından. Zeynep ve Ali Kemal çekingen tavırlarla tokalaşıp, adet olduğu üzere “tanışmış olmaktan memnuniyetlerini” dile getirdiler. Zeynep kullanmakta olduğu ilacın ismini söyleyip, çantasından çıkarttığı parayı İsmail ‘ e uzattı, İsmail hiç bozuntuya vermeden parayı alıp, ilacı ve para üstünü Zeynep ‘ e uzattı, aslında Zeynep para teklif eder, İsmail almazdı, bu kez Ali Kemal’in yanında rencide olur düşüncesiyle parayı almış ama pakete 2 kutu ilaç sarmıştı.
Zeynep ‘i ilk kez gören Ali Kemal’in içinde, daha önceleri böyle bir şey düşünmemesine rağmen bir sıcaklık dalgası esti. Herkesten hakkında övgü dolu sözler duyduğu Zeynep gerçekten çok hoş bir hanımdı. Ayrıca kibar ve görgülü bir hali vardı. İsmail’ e hiçbir şey belli etmeden sohbete devam etti.
.///...
Aradan üç ay geçmiş, okullar tatil olmuş, Cemil dördüncü sınıfa geçmişti.
Bir gün Ali kemal eczaneye uğradığında İsmail, hafta sonu tanıdıklarla beraber ailelerle birlikte piknik yapmaya gideceklerini söyledi ve samimiyeti ilerlettiği Ali Kemal’i de davet etti. Ali Kemal memnuniyetle kabul etti bu daveti. Bir dost cemiyetine girmediği öyle uzun bir zaman olmuştu ki.
Pazar sabahı sözleşilen yerde buluştular. Eczacı İsmail’in eşi her pikniğe gidişlerinde olduğu gibi bu kez de Zeynep ve Cemil’ i davet etmişti. Arabalara doluşup piknik yerine gittiler. O gün çok eğlendiler. Mangallar yapıldı, şarkılar söylendi. Toplar oynandı. Yıllar sonra Ali Kemal kendini mutlu ve çocuklar gibi şen hissetmişti. Zeynep’ de Ali Kemal’ i çeken bir şeyler vardı, o gün bunu daha fazla hissetti Ali Kemal. Cemil’ le yakınlaştılar hatta maç bile yaptılar. Cemil gerçekten çok tatlı bir çocuktu. İyi bir annenin elinde yetiştiği her tavrından belli oluyordu.
Yaz boyunca, birkaç kez daha hep birlikte piknik yapmaya gittiler. O kadar saygılı bir ortam vardı ki, kimse rahatsız olmuyor, akşam olduğunda herkes evine mutlu dönüyordu. Her piknik buluşmasının ardından da, Ali Kemal kendini Zeynep ‘ e daha yakın hissettiğini fark ediyor, ancak kimseye bir şey sezdirmiyordu.
Yılların kurduydu İsmail, Ali Kemal ne kadar gizlese de, bir şeyler sezmişti sanki. İsmail bu düşüncesini eşine açtı ve Ali Kemal’ e bu konu hakkında fikrinin sorulmasına karar verildi.
İlk anda beklemediği şekilde bu konunun karşısına çıkmasına şaşıran Ali Kemal, düşüncesini saklamaya, hislerini gizlemeye gerek görmedi. Hatta, memnun bile olmuştu. Ali Kemal’in fikrini alan İsmail, eşine, sıranın Zeynep’ le konuşmaya geldiğini söyledi.
Zeynep erkeklere güvenini yitirmişti, aklından artık ne sevmek ne evlenmek geçiyordu. Ama eczacının eşinin söylediklerini dinlerken, birden kendisinin de Ali Kemal’ den hoşlandığını, hatta hoşlantıdan öte hisleri olduğunu fark etti. Ayrıca zaten Zeynep’ in iyi bir eşe, sıcak bir yuvaya ihtiyacı olduğu su götürmez bir gerçekti. Ali Kemal’ de Zeynep’ ten farklı değildi aslında. O’ da sıcak ve mutlu bir yuvanın özlemini duymaya başlamıştı.
Her ikisi de yetişkin ve olgun insanlardı, hem Zeynep’in kocası onları terk etti diye “her erkek kötüdür “ anlamına gelmiyordu. Yanakları al al olan Zeynep sanki biraz utanmış gibiydi. Bu durumu Cemil’ e nasıl anlatacağını da düşünüyordu ayrıca.
Her şey güzel gelişti. Yaz sonunda güzel bir günde, sade bir törenle Zeynep ve Ali Kemal evlendiler. Zeynep tedavi oldu, hastalıktan kurtuldu. İki yıl sonra bir kızları oldu, Zeynep’in isteği üzerine bebeğe ESMA GÜLÇİN adını verdiler. Cemil ve Ali Kemal’in arasında inanılmaz bir bağ kuruldu, aynı zamanda Cemil küçük kız kardeşini çok sevdi.
Cemil, Zeynep ve Ali Kemal için zor ve keder dolu günler geride kalmış, Esma Gülçin’ le mutlulukları perçinlenmişti…
Artık bu küçük sahil kentinde herkes mutluydu…
-son-
YORUMLAR
Değerli arkadaşım çok teşekkür ediyorum, insanı yüreklendiriyorsunuz. Yüreğinizin güzelliğini yansıtıyorsunuz böylece.
Hayatın içinden bir öykü bu, dediğiniz gibi. Kanımıza işletilmeye çalışılan "bozuk bir toplum olduk" imajına inat yaparcasına, öyle güzel insanlar varki ülkemde. Ali Kemal gibi duygulu, Zeynep gibi onurlu. İyi hasletlerimizi yitirmemek ümidiyle..
Saygılar ve selamlar.
Bu bölümü de okuduktan sonra rahatladım doğrusu.İnannıyorum ki bu öykü,kesinlikle kurgu değildir.O kadar gerçekleri yansıtmışsınız ki...
Bizim toplumda her zaman böyle öyküler vardır...
Kalem,oldukça akıcıydı...Kişilerin dünyaları güzel ve ustalıkla işlenmiş...
Bu kalem,daha çok öykülere imza atacaktır.Buna inanıyorum ben.Devamını beklemekteyim,sevgili arkadaşım...
Saygı ve selamlarıla...
Yaz boyunca, birkaç kez daha hep birlikte piknik yapmaya gittiler. O kadar saygılı bir ortam vardı ki, kimse rahatsız olmuyor, akşam olduğunda herkes evine mutlu dönüyordu. Her piknik buluşmasının ardından da, Ali Kemal kendini Zeynep ‘ e daha yakın hissettiğini fark ediyor, ancak kimseye bir şey sezdirmiyordu.
Yılların kurduydu İsmail, Ali Kemal ne kadar gizlese de, bir şeyler sezmişti sanki. İsmail bu düşüncesini eşine açtı ve Ali Kemal’ e bu konu hakkında fikrinin sorulmasına karar verildi.
İlk anda beklemediği şekilde bu konunun karşısına çıkmasına şaşıran Ali Kemal, düşüncesini saklamaya, hislerini gizlemeye gerek görmedi. Hatta, memnun bile olmuştu. Ali Kemal’in fikrini alan İsmail, eşine, sıranın Zeynep’ le konuşmaya geldiğini söyledi.
Zeynep erkeklere güvenini yitirmişti, aklından artık ne sevmek ne evlenmek geçiyordu. Ama eczacının eşinin söylediklerini dinlerken, birden kendisinin de Ali Kemal’ den hoşlandığını, hatta hoşlantıdan öte hisleri olduğunu fark etti. Ayrıca zaten Zeynep’ in iyi bir eşe, sıcak bir yuvaya ihtiyacı olduğu su götürmez bir gerçekti. Ali Kemal’ de Zeynep’ ten farklı değildi aslında. O’ da sıcak ve mutlu bir yuvanın özlemini duymaya başlamıştı.
Her ikisi de yetişkin ve olgun insanlardı, hem Zeynep’in kocası onları terk etti diye “her erkek kötüdür “ anlamına gelmiyordu. Yanakları al al olan Zeynep sanki biraz utanmış gibiydi. Bu durumu Cemil’ e nasıl anlatacağını da düşünüyordu ayrıca.
Her şey güzel gelişti. Yaz sonunda güzel bir günde, sade bir törenle Zeynep ve Ali Kemal evlendiler. Zeynep tedavi oldu, hastalıktan kurtuldu. İki yıl sonra bir kızları oldu, Zeynep’in isteği üzerine bebeğe ESMA GÜLÇİN adını verdiler. Cemil ve Ali Kemal’in arasında inanılmaz bir bağ kuruldu, aynı zamanda Cemil küçük kız kardeşini çok sevdi.
Cemil, Zeynep ve Ali Kemal için zor ve keder dolu günler geride kalmış, Esma Gülçin’ le mutlulukları perçinlenmişti…
Artık bu küçük sahil kentinde herkes mutluydu…
................................................
öykü mutlu sonla bitmiş.
her anınız mutlulukla geçsin
efem.
saygımla.
Yaz boyunca, birkaç kez daha hep birlikte piknik yapmaya gittiler. O kadar saygılı bir ortam vardı ki, kimse rahatsız olmuyor, akşam olduğunda herkes evine mutlu dönüyordu. Her piknik buluşmasının ardından da, Ali Kemal kendini Zeynep ‘ e daha yakın hissettiğini fark ediyor, ancak kimseye bir şey sezdirmiyordu.
Yılların kurduydu İsmail, Ali Kemal ne kadar gizlese de, bir şeyler sezmişti sanki. İsmail bu düşüncesini eşine açtı ve Ali Kemal’ e bu konu hakkında fikrinin sorulmasına karar verildi.
İlk anda beklemediği şekilde bu konunun karşısına çıkmasına şaşıran Ali Kemal, düşüncesini saklamaya, hislerini gizlemeye gerek görmedi. Hatta, memnun bile olmuştu. Ali Kemal’in fikrini alan İsmail, eşine, sıranın Zeynep’ le konuşmaya geldiğini söyledi.
Zeynep erkeklere güvenini yitirmişti, aklından artık ne sevmek ne evlenmek geçiyordu. Ama eczacının eşinin söylediklerini dinlerken, birden kendisinin de Ali Kemal’ den hoşlandığını, hatta hoşlantıdan öte hisleri olduğunu fark etti. Ayrıca zaten Zeynep’ in iyi bir eşe, sıcak bir yuvaya ihtiyacı olduğu su götürmez bir gerçekti. Ali Kemal’ de Zeynep’ ten farklı değildi aslında. O’ da sıcak ve mutlu bir yuvanın özlemini duymaya başlamıştı.
Her ikisi de yetişkin ve olgun insanlardı, hem Zeynep’in kocası onları terk etti diye “her erkek kötüdür “ anlamına gelmiyordu. Yanakları al al olan Zeynep sanki biraz utanmış gibiydi. Bu durumu Cemil’ e nasıl anlatacağını da düşünüyordu ayrıca.
Her şey güzel gelişti. Yaz sonunda güzel bir günde, sade bir törenle Zeynep ve Ali Kemal evlendiler. Zeynep tedavi oldu, hastalıktan kurtuldu. İki yıl sonra bir kızları oldu, Zeynep’in isteği üzerine bebeğe ESMA GÜLÇİN adını verdiler. Cemil ve Ali Kemal’in arasında inanılmaz bir bağ kuruldu, aynı zamanda Cemil küçük kız kardeşini çok sevdi.
Cemil, Zeynep ve Ali Kemal için zor ve keder dolu günler geride kalmış, Esma Gülçin’ le mutlulukları perçinlenmişti…
Artık bu küçük sahil kentinde herkes mutluydu…
................................................
öykü mutlu sonla bitmiş.
her anınız mutlulukla geçsin
efem.
saygımla.