- 1778 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
168 - RESİM ÖĞRETMENİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onur BİLGE
O akşam eve bir sürü armağan, birincilik kupası ve gümüş şerit üzerine “Antalya Ortaokullar Arası Resim Yarışması Birincisi” yazısı ve ortasında, güzel sanatların sembolü altın baykuş olan bir gümüş çerçeveyle döndüm. Elimdekileri çalışma masamın üzerine iftihar ve özenle yerleştirdim. Kendimce, artık ben küçük bir ressamdım.
Bu olaydan bir yıl önce Antalya Lisesi’nin idare binasının girişinde, hemen soldaki duvara dev bir Atatürk resmi çizmesi için bir ressam çağırmışlardı. İskele kurulmuş, adam üstüne çıkmış, elinde paleti, fırçası... Resme merakım var ya... Hemen yanı başında bittim, konuşmaya başladım. Bir süre sonra, onun çok yakından çalıştığından göremediği, karşıdan baktığım için rahatça fark ettiğim, bir hatasını ona söyledim. Aşağıya indi, yanıma geldi. Duvardaki henüz tamamlanmamış resme baktı:
“Doğru ya! Haklısın ama sen bunu nasıl anladın?” diye sordu.
“Ben de portrede başarılıyım. Çok çizdim.
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 7
TIRNAK - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15
YORUMLAR
Sırf resim dersinden kaçabilmke için neler yapardım öğrenciyken. Hiç kabiliyetşm yoktur resim konusunda ama gördüğüm resimleri incelemeyi çok severim.
Yine çok çok güzel bir yazı okuttunuz bize.
Hep yazın sevgili onur bilge bende okumaya devam edeyim.
Kutluyorum hem kaleminizi hem günün yazısını. Sevgiler yüreğinize
Sevgili Onur, her şeyi bu kadar güzel yapmak zorundamısın?
Çok güzel yazı yazıyorsun, resim yapıyorsun.
Bir yazınızda pencerenin koluna makrome ipini takıp çevire ççevire makrome yapmıştınız.
Benim bir arkadaşım ressam. Ondan el, kol, dirsek hatta parmak ölçüsü bile duymuştumda; kulak ölçüsü duymamaıştım.
Ben bu sende ki sanat aşkına aşığım...
Kısacası, ben sana aşığım Onur...
Ülkemizde sanata para verilmiyor. Sanatçı açlıktan ölüyor. Para getirecek işe bak. Millet cebini düşünüyor...Sen de cebini düşün!
evet yaklasim böyle .bakis acisi bu sanata.maalesef.
Atatürkün sanat icin söyledigi sözleri aklima getirdi o bölümde yazdigin
Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
herzamanki gibi güzeldi.
emegine yüregine saglik.
sevgilerim cok.
Her şeye aklım eriyordu da, şu tam güne takılıyordum. Acaba gerçekten babam beni hep tek tedrisatlı okullara sadece iyi eğitim ve öğretim için mi yoksa başlarından atmak, akşama kadar yokluğumda rahat etmek için mi göndermişti? Çünkü artık emekliydi ve annemle baş başa huzur içinde yaşamak istiyordu. Ben, sonradan gelmiştim. İstenmeyen çocuktum. Gelişim, rahatlarını bozmuş ve bozmaktaydı.
Bu değerli yazıda bu bölüm dikkatimi çekti.Semiray'ın etrafındaki insanlar,sanatla iştigal ettikleri için kendisi çok şanslı bir çocuk...
"Gelişim,rahatlarını bozmuş ve bozmaktaydı..."Bu cümleye kafam takıldı doğrusu...
saygılar ve sevgilerimi gönderiyorum üstad...
ayhansarıkaya tarafından 9/23/2009 9:42:58 AM zamanında düzenlenmiştir.
Başından ümitsizdik. İlerde ünlü bir ressam olamayacaktık. O da müzik bölümünü seçti, ben de. Resmi, bir süreliğine askıya aldık. O ne yaptı, bilmiyorum ama ben insan yüzlerini inceledim, her fırsatta elime geçen kâğıda aktardım. Evde de zaman zaman yağlıboya çalışıyor, sevdiğim kişilerin portrelerini yapıyordum. Bunlardan hiç birinden para almadım, elimde de kalmadı. Resimlerin sahipleri alıp, çerçeveletip astı. Eserlerimi, onlara gittiğimde görebiliyordum.
Asıl sebebi unutuyordum. Bir resim öğretmenimiz vardı. ‘Üçgen’ derdik. Sadece geometrik şekiller çizdirirdi. Çok dindar bir adamdı. Her ders trafik işaretleri yaptırıyordu. Onu Antalya Lisesi’nden tanıdığım için tabelacılık yapmak istemedim. Resim o değildi. Ona, bir arkadaşımın yağlıboya portresini gösterdiğimde bana:
_ “Yapıp durma şu deli artistlerin resimlerini yahu! Manzara yap, natürmort yap!” dedi.
Daha sonra, yeğenimin bebeklik resmini karakalem yapıp gösterdim:
_ “Ayıp ayıp! Utanmıyor musun, bunu böyle çizmekten? Şunun eteğini biraz uzatsana!” dedi.
Yeğenim gurbetteydi. Bakarak değil, resminden yapmıştım. Fotoğrafı gösterdim:
_ “Bakın, aslı bu! Aslının aynısı... Bilhassa kısa çizmedim. O daha küçücük... İki yaşında...” dedim.
_ “Olsun! Orasını burasını açmış kişilerin, çocuk da olsalar resimlerini yapma!” dedi.
Ben portre yapmak istiyordum. İnsan yüzüne âşıktım, her şeyden önce. Çünkü yaratılanların içinde insan yüzü kadar konuşan bir canlı türü daha yoktur. Neler anlatır, yüzler! Neler okunur, her bir halinden! Nasıl da hitap eder yüz, göze! Hele gözler!.. Hele gözler neler neler der!..
_ “Bana ne trafik levhalarından, kullanım sahalarından? Gönlümün vahalarından haberiniz var mı, öğretmenim?” diyemedim.
.............................
sendeki
edebiyat güce
hayranım onur kardeş.
saygımla.