- 1009 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİLİYE / FE Bİ EYYİ ÂLÂİ RABBİKUMÂ TUKEZZİBÂNİ
Seninle birlikte bir Dar’ül Erkam Kurmak isterdim Sevgili !... Vahyin doğuşu ile yankılanan ‘’İKRA!!!’’ nidasıyla ayağa kalkıp şahlanan…Bir’e başeğmek için, Binlere başkaldıranların ‘’Bismillah’’diyerek girdiği nebevi bir talimgahhane’nin inşasına birlikte tuğla taşımak…Çağdaş Dar’un Nedve’lere savaş açıp, yılmadan yıkılmadan Allah yolunda fisebillah cihad etmek uğruna ; terk_i diyar etmek dünya keşmekeşlerinden !.. Özel hayatında Erkamlaşamamışlara; kuru söylemlerle vahyi hayata taşıdıklarını iddia edenlere inat, hayatlarını vahye adayanların yuvası olmalı dünyamız !...Her şeyin zekatı kendi cinsindendir derler ya hani, düşünsene sevgili, içinde barındığımız evin zekatı da onu Allahın dininin öğrenilmesine açmak olmalı değil mi….Tıpkı içinde yaşadığımız bedenin zekatı ; o bedeni Allah yolunda yıpratmak olduğu gibi…
Sahi.. Hiç merakını celp edip de araştırasın tuttu mu o öncü topluluğun o yiğit ve fedakar delikanlısı Erkam’ın evindeki mücadeleyi ? Peygamber / as yaşadığı zaman diliminin cahiliyyesinden çıkıp da gelen bir avuç mücahidin, o mektepte nasıl da vahyi su gibi içip, bu dinin varlığına tahammül bile edemeyenlere inat La dediklerini…O beşeriyetin mihenk taşının FURKAN ’ ın sinelere nakış nakış işlenmesinin altındaki eğitim metodunu irdeledin mi hiç….. Erkam’ın evinde doğan bir avuç risalet güneşinin , bugün insanlığa örnek teşkil etmesi bakımından aslında ne kadar müthiş bir disiplin olduğunu hissettin mi…
O Dar’ül Erkam ki ; zamanının Müslüman evlerinin hakim sesi olmuş idi…Yol gösterici olarak Furkan’ı rehber edinmişlerdi. Çünkü onda hidayet vardı, Öğüt vardı, rahmet vardı, ikaz vardı, uyarı vardı , şifa vardı, doğru haber vardı, hak ve batılı birbirinden ayıran ölçüler vardı, Ve o Dirlik kaynağı idi… Ve onlar Kur’an’ ı onun şifa ve rahmet kaynağı olduguna İMAN ederek okudular. Okumakla yetinmeyip anlamak ve hayata taşımak gibi ciddi bir misyonu üstlendiler… Ve ardından ömürleri boyunca ‘’Canlı Kur’an ‘’ olmak gibi kudsi bir hedefe koştular…O’nun her ayeti üzerinde uzun uzun düşünüp onu özümsediler, Ona sımsıkı sarıldılar, hayatlarını sık sık Kur’an ölçülerine vurdular, o ölçülere uymayan yanlarını kesip attılar.. Kur’andan asla şüphe etmediler, Allahın (c.c) ayetlerine karşı asla büyüklük taslamadılar. Allahın (c.c) ayetlerini küçük bir paha karşılığında takas etmediler. Kuranda apaçık hükümler dururken , gerek kendi nefislerinin, gerekse başka hesapların peşine düşmediler… Kur’an’ın hükümlerini asla bölmeye parçalamaya yönelmediler. Ayetleri anlamaya çalıştılar ama tartışmadılar, didiklemediler. Ayetleri gizlemediler, Kur’an ‘a hakaret edilen ortamlarda bulunmadılar ve Kur’an ‘ dan kopmadılar… Bir ayeti red ve inkâr kitaplarında yer almadı….Bu hukuku Furkan bildirmişti onlara ve onlar Başöğretmenleri Resullah (s.a.v) terbiyesinde bu hukuka en üstün bağlılığı gösterdiler.
Ve o büyük Dar’ul Erkam’dan edindikleri Furkan Hukuku ile gerek kendi evlerinde, gerekse toplumda sayısız kez nice küçük / büyük Dar’ül Erkam’lar inşa ettiler…. Dinde atıl, imanda batıl ehli şirk’e karşı savaşan muvahhidlerdi onlar… Diğer bir ifadeyle, müstekbirlerin zulmünden, muvahhidlerin ve mustazafların sığındığı/ korunduğu irşad ve talim mekanlarına hicret ettiler !..
Yüreği ortaya koyabilmek lazım önce sevgili !...Yol göstereni çok bu davanın ,ama yolcular yok…!!! Yürümelerini engelleyen yüreksizlikleri karşısında ‘’Yüreklerimizi Avuçlarımızda Taşıyıp, Rabbe Sunmamızın Zamanı Gelmedi mi ?! diye haykırasım geliyor çığlık çığlığa ! Günübirlik taleplerin akıntısına bırakılan ömürlere sözüm yok, onlar ki davayı çoktan terk ettiler… Bu hayat ki ; Allaha Kulluk için verilmiş bir imtihan nöbetidir oysa !..Müferreh bir yaşam sevdasında olanlara seslensek ne fayda! Onlar ki ’’sümmün, bükmün, umyun’’ nidasına terk etmişlerdir dünyalarını…
Ahmet Yasin’i duydun mu hiç sen sevgili ? Sadece etrafına topladığı 2-3 genç ile başlattığı çalışmalar, dalga dalga yayıldı ve Filistin’de büyük bir özgürlük ordusu oluştu... O Öyle bir adam ki; tekerlekli sandalyesinden bir halkın tarihini değiştirdi ve hepimize büyük bir ders vererek sonsuzluk diyarına gitti. Bir elini Allaha, diğer elini Rasulüne, Kalbini Kuran’a, Bedenini Namaz’a; Ömrünü hem cehaletle cihada, hem de Furkan savaşına adadı !...
Önce Filistin’de bir İslam Cemaati oluşturmaya çalıştı. Bu cemaatin toplumun bütün kesimlerini kapsayan bir cemaat olmasına özen gösterdi. Bu nedenle mescidlerde kadınlara, gençlere ve çocuklara dersler verdi. Mücadele metodu önce davet, sonra cihad idi… O felçli vucudu ile böyle bir davayı yüklenmeseydi, bugün ortada Şahit ve Şehit GAZZE adında bir toprak parçası kalmayacaktı belki de..! Küçücük bir tohumdu toprağa serptiği, ve o toprak ki, Allah adına serpilen tohumları elbet yeşertirdi…Nitekim kendisi ‘’Ölüm bir kere gelecek o da niçin Allah için olmasın ‘’ diyerek , Siyonist bir füze ile şehit edildiğinde yetiştirdiği evlatları, davasının çoktan sırtlamış ötelere taşıma sevdasında taşla sapanla savaşıyorlardı… Ona ölüm bir kere gelmişti, ama bizler bin kere nefsani, ruhsal, duygusal, düşünsel, ahlaksal ölüyoruz dünya hayatında !...
Kapat gözlerini ve hayal et bir an…Tuğlalarını birlikte ördüğümüz, çatısını Fi’zial ile gölgelediğimiz., ve sonra onu insanlığın, risaletin mesajı ile doldurduğumuz…Kul’a kul olmaktan kurtulup, Allaha Hizmetkar olmaya aday ,Silahı Kuran;ilim, irfan,hikmet,kitap, kalem, seccade, göz yaşı, müsamaha, sevgi ve merhametle dolu o iklime HİCRET ettiğimizi !...Adı ve yapısı ne olursa olsun bu ev Dar’ul Erkam olacaktır…
Ve Kapat gözlerini bir kez daha ; hayal et…Nasıl insanların nezdinde itibar sağlayabiliriz, nasıl çok para kazanabiliriz, nasıl o para musluklarının kapanmamasını başarabiliriz; Nasıl ceplerimizi dolduran meşru yada gayri meşru diye ayrım yapmadan elde ettiğimiz bu imkanları coğaltabiliriz… Yalan, İftira, şantaj, güç, nefret,öfke, hırs,tamahkarlık, kanaatsizlik, tahammülsüzlük ve kavga’nın evin baş aktörleri olduğunu düşün… Bu ev ki adı ne olursa olsun Dar’un Nedve olacaktır… ***
Bu iki hayali yan yana koy şimdi bir an…
Ve dön yüzünü Kur’an ‘ a !....
Dön de bir kulak ver RAHMAN ’a….
26.Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.
27. Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü (zâtı) baki kalacaktır.
28. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?.... /55. Rahman Süresi
Unutma… Yaşanmayan her nimet YALANLANMIŞ demektir Sevgili !...
Şimdi seçim bizim….
Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibâni ?*
Yağmur SANCAK
21.09.2009
İstanbul / Bağcılar
1. fe : o halde
2. bi eyyi : hangi
3. âlâi : ni’metler
4. rabbi-kumâ : ikinizin Rabbi
5. tukezzibâni : yalanlıyorsunuz ?
***m.e.yıldırım
YORUMLAR
Kapat gözlerini ve hayal et bir an…Tuğlalarını birlikte ördüğümüz, çatısını Fi’zial ile gölgelediğimiz., ve sonra onu insanlığın, risaletin mesajı ile doldurduğumuz…Kul’a kul olmaktan kurtulup, Allaha Hizmetkar olmaya aday ,Silahı Kuran;ilim, irfan,hikmet,kitap, kalem, seccade, göz yaşı, müsamaha, sevgi ve merhametle dolu o iklime HİCRET ettiğimizi !...Adı ve yapısı ne olursa olsun bu ev Dar’ul Erkam olacaktır…
Ve Kapat gözlerini bir kez daha ; hayal et…Nasıl insanların nezdinde itibar sağlayabiliriz, nasıl çok para kazanabiliriz, nasıl o para musluklarının kapanmamasını başarabiliriz; Nasıl ceplerimizi dolduran meşru yada gayri meşru diye ayrım yapmadan elde ettiğimiz bu imkanları coğaltabiliriz… Yalan, İftira, şantaj, güç, nefret,öfke, hırs,tamahkarlık, kanaatsizlik, tahammülsüzlük ve kavga’nın evin baş aktörleri olduğunu düşün… Bu ev ki adı ne olursa olsun Dar’un Nedve olacaktır… ***
Bu iki hayali yan yana koy şimdi bir an…
Ve dön yüzünü Kur’an ‘ a !....
Dön de bir kulak ver RAHMAN ’a….
..............................
edebi değeri
yüksek bir yazıydı.
saygımla.