- 564 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BAYRAM KUTLAMASI
BAYRAM KUTLAMASI
Dr. Sadık ÖZEN
Etnik köken, inanç ayrılığı ve siyasi görüş farkı gözetmeden bütün vatandaşlarımın Ramazan Bayramlarını içtenlikle kutluyorum. Mensubu olduğum Tıp Mesleği ve buna bağlı olarak yaptığım yemin, bu sözlerimin doğruluğunun teminatıdır.
İster dini, ister milli olsunlar, bayramlar ulusal birliğimizin korunmasında ve gelişmesinde önemli etkenlerdir.
Devlet ricali ve siyasiler bu günlerde yaptıkları konuşmalarla toplumda huzurun sağlanması ve ahenkli bir yaşamın oluşmasına katkıda bulunurlar. Ancak, önemli olan, söylenen sözlerin inandırıcı olabilmesidir. Aksi halde, “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” olarak algılanır. Bu da, beklenen ve istenilen etkiyi sağlamak yerine, tam tersine, var olan olumsuzlukları daha büyük boyutlarda, yeni baştan gündeme taşır.
Devletimizin başında bulunanlar, son derecede güzel bayram mesajları yayınladılar. Milli birlik ve beraberliğimizin korunması için önemli görüşler bildirerek, iyi dilek ve temennilerde bulundular. Bunlara katılmamak mümkün değil.
Bu mesajlardan aldığım bazı bölümleri, okurlarımla paylaşmak üzere aşağıya alıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız, bu bayram mesajında bakın ne kadar güzel şeyler söylüyor:
’Birbirimizi anlamak için önce dinlemeliyiz. Birbirimizi ne kadar iyi anlarsak, sorunlarımızı o kadar rahat çözebiliriz. Empati kurarak, kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilmeliyiz. Nasıl başkalarından saygı bekliyorsak, bizim de bu saygıyı karşımızdakine göstermek zorunda olduğumuzu unutmamalıyız. Farklı görüşlere daima hoşgörüyle yaklaşmalı, herkesin düşüncesini ifade etmesine saygı duymalıyız. Fikirlerin samimi bir şekilde tartışılması ve paylaşılması, açık toplum olmanın şüphesiz en önemli gereklerindendir.
Türkiye, dünyada sözü dinlenen, uluslararası sorunlarda arabuluculuğuna ve desteğine ihtiyaç duyulan güçlü bir ülkedir. Yurt içinde de kurumlarının ve toplumun tüm kesimlerinin katkısıyla bu istikrarını sürdürmesi yaşamsal önem taşır. Bu güçlü konumumuzun farkına vararak kendimize haksızlık etmekten kaçınalım. Büyük düşünelim ve potansiyelimizi iyi kullanalım. Demokrasisini olgunlaştıran, insan hak ve özgürlüklerinde ciddi adımlar atan, ekonomisini güçlendiren Türkiye geleceğe güvenle bakmaktadır.
Bin yıldır bu topraklarda barış içinde yaşayan milletimizin birlikteliğine bundan sonra da kimsenin zarar veremeyeceğini bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum. Yeter ki kendimize güvenmeye ve öz güvenimizi sağlam tutmaya devam edelim. En büyük gücümüz olan birlik ve beraberliğimizi koruyalım.
Bu vesileyle şunu da hatırlatmak isterim ki; memleketimizin kıymetini bilelim. Bugüne kadar itinayla koruduğumuz kardeşlik bağlarımıza zarar verecek, sorumsuz söylem, eylem ve davranışlardan kaçınalım. Ayrılık yaratarak aramıza nifak tohumları sokmak isteyenlere hep birlikte karşı çıkalım. Türkiye’nin yarınlarının aydınlık olduğuna yürekten inanıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Milletimin, bütün insanlık âlemiyle birlikte bu güzel bayramını tebrik ediyor; daha nice mutlu ve sağlıklı bayramlara hep birlikte ulaşmayı Allah’tan temenni ediyorum.”
Sayın TBMM Başkanımızın mesajı aynı iyimserlik ve güzellikte olup, gerçeklik kazandığı takdirde ulusal birliğimiz için büyük bir güven kaynağıdır.
’Hepimizi kaynaştıran, bütünleştiren, birlik ve beraberliğimizin en güzel ifadesi olan bayramlar, toplumsal huzurumuzun pekiştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Farklı medeniyetlerin hayat bulduğu Doğu’nun ve Batı’nın buluşma noktasındaki Türkiye, sahip olduğu potansiyelle her geçen gün daha da gelişmektedir.
Bölgesinin parlayan yıldızı olan Türkiye, bugün barışın ve istikrarın sürekli kılınması yolundaki çabalarıyla uluslararası sorunlarda inisiyatif alabilen güçlü bir ülke durumundadır. Bizi güçlü kılan özellikler; büyük medeniyet geleneğimiz, kültürel zenginliğimiz, dinamik ekonomik yapımız ve manevi değerlerimizden beslenen dayanışma ruhumuzdur. Milletimiz bu özelliklerini geleceğe de yansıtacak ve karşılaştığı sorunları bu anlayışla çözecektir.
Aydınlık yarınlara ulaşmak için, kendimize güvenmemiz ve inanmamız gerekiyor. Gelecek kuşaklara demokrasisi güçlenmiş, özgürlükleri gelişmiş, insanların yüzü gülen, sevginin, kardeşliğin ve hoşgörünün hâkim olduğu bir ülke bırakmak için çalışıyoruz. Millet olarak birlik ve beraberliğimizi daha da güçlendirmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. Farklılıklarımızı çatışma ve kavga nedeni olarak değil, zenginlik kaynağı olarak görmeli ve toplumsal uzlaşmamızı artırmaya gayret etmeliyiz. Sayısız güzelliklerin yaşandığı Ramazan Bayramı’nı böylesine bir anlayışın ve diyalog kültürünün gelişmesi için fırsat olarak görmeliyiz. Milli iradenin rehberliğinde bağımsızlık mücadelemizi yöneten, Cumhuriyeti ilan eden, devrimleri hayata geçiren Meclisimiz, bugün de milletimizin sorunlarını çözecek kararlılık ve güçtedir.’
Sayın Başbakanımızın söylemleri ise, yukarda sergilenen görüşlerin bir sentezi, destekleyicisi ve aynı güzellikte bir başka ifadesidir. Uzun süredir duymaya hasret kaldığımız bu sözler, bizlerin de yürekten katıldığı ve özlediği beyanlardır.
"Milletçe Ramazan ayının barış, kardeşlik ve bereket iklimini tüm benliğimizle idrak edip yaşamanın huzuruyla mübarek bir bayram gününe daha kavuşmanın büyük mutluluğunu yaşıyoruz. Dargınların barıştığı, dayanışma duygularının yoğunlaştığı, birlik ve beraberliğimizin pekiştiği bu bayramda bir kez daha milletçe birbirimizi sevgiyle ve sevinçle kucaklıyoruz.
Yüzyıllarca barış ve adalete öncülük etmiş büyük bir medeniyetin mirasçıları olarak geçmişte olduğu gibi bugün de gelecekte de bu bayram iklimini her yere taşımaya, yaşanan acıları da sevinçlerimiz gibi paylaşmaya devam edeceğiz. Öncelikle bu toprakların insanları olarak, kadim kardeşliğimizi güçlendirerek yaşatacak, hiç kimsenin birliğimizi, beraberliğimizi bozmasına fırsat vermeyeceğiz. Herkes bilmelidir ki, barış ve kardeşlik çınarının kök saldığı bu topraklar, fitne tohumlarına asla bir bereket oluşturmayacaktır. Adaletten, hak ve hakkaniyetten ayrılmadan, kimsenin hukukunu çiğnemeden ve çiğnetmeden kardeşliğimize, barışımıza, gönül birliğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Mutlulukla ifade etmeliyim ki, bugün artık zorlukların birçoğunu geride bırakan, sosyal bir hukuk devleti olarak hem sosyal restorasyonunu hem demokratik açılımlarını büyük ölçüde tamamlayan, sürekli atılım içerisinde olan bir Türkiye var. Bölgesinde ve dünyada itibar gören bir Türkiye var. Gönül bağlarımızı sağlam tuttukça, asla umutsuzluğa, karamsarlığa kapılmadıkça, birbirimize sımsıkı sarıldıkça, aynı hedefe kilitlendikçe aşamayacağımız hiçbir engel, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk yoktur."
Hepsi birbirinden güzel, ulusal bütünlüğümüzün gerçekleşmesi açısından büyük önem taşıyan bu sözleri bir bütün olarak ele alarak, yapılan söylemlerin ne derecede gerçekçi olduklarının değerlendirilmesinde yarar var.
Sayın Başbakan, yukarıdaki beyanlarından ayrı olarak; Bayram Namazı’nı kıldığı cami çıkışında, “Ülkemiz şu anda çok büyük sıkıntılar içindedir. Milli birlik ve beraberliğimizin korunmasına her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır” mealinde bir konuşma yapmış bulunuyorlar. Sayın Başbakanımızın bu gerçeği görebilmiş olmaları son derecede önemlidir. Bunun kadar önemli olan bir başka husus ise; ülkemizin bu duruma nasıl, niçin ve kimler tarafından sürüklenmiş olduğunun görülebilmesidir. Dileriz Sayın Başbakanımız bu konuda da sağlıklı ve gerçekçi bir değerlendirme yapabilme olanağı bulurlar.
Verilen bayram mesajları bir bütünlük içinde ele alındığında; ifade edilen olumlu söylemler, bu söylemlere karşı bazı soruların gündeme gelmesine neden olmaktadır.
1- Birbirimizi anlayabilmek için dinleyebilme, empati yapabilme, karşı fikir ve görüşlere değer verme ve muhalefet kanadından gelen önerileri dikkate alabilme basireti gösterilebiliyor mu?
2- Karşı görüşlere hoşgörülü bakılabiliyor mu? Bu konuda bir tek olumlu örnek gösterilebilir mi? Fikirler samimi bir şekilde tartışılıp paylaşılabiliyor mu?
3- Demokrasinin olgunlaştırıldığı, insan hak ve özgürlükleri konusunda ciddi adımlar atıldığı, ekonominin güçlendiği ve geleceğe güvenle bakıldığı söylemleri gerçekçi midir? Aylarca hâkim karşısına çıkamayan, kendisini savunamayan ve hatta suçunun ne olduğunu bile kesin olarak bilemeyen insanların maruz kaldıkları durum, insan hak ve özgürlükleriyle acaba hangi ölçülerde bağdaşabilir?
4- Ne olduğu bir türlü açıklanmayan ve somut bir nitelik taşımayan açılımların ülkeyi bir kaos ortamına sürükleyebilecek bir mahiyet kazanmakta olduğunun farkına varılabilmekte midir.
5- Son derece sert, hakarete varan, karşısındakileri küçümseyen ve kaale almayan bir tutumla, ülkede bir barış ikliminin sağlanması mümkün olabilir mi? Bir taraftan “Milli mutabakat” aranmasından söz edilirken, diğer taraftan “Kendileri bilirler, katılmasalar da biz yolumuzda yürüyeceğiz, sonu nereye varırsa varsın yapmak istediklerimizi gerçekleştirmeye kararlıyız” sözleriyle milli mutabakat sağlanabilir mi?
6- Milli birliğin en büyük sembolü olan Silahlı Kuvvetlerimizin gözden düşürülmeye çalışıldığı ve mensuplarına yapılan hakaretlerin yeterince yanıt bulamadığı bir ortamda milli birlik nasıl sağlanabilir?
7- Medyanın, iktidar yanlısı ve karşıtı olarak ikiye bölündüğü ve karşı devrimcilere destek sağlandığı sürece, toplumsal barış için gösterilen çabalardan olumlu sonuç alınabilir mi?
8- Devletin anayasal kurumlarının tarafgirlikle hareket etmeye başladıkları bir ortamda gerçek bir demokrasiden söz edilebilir mi?
9- Yargı üzerinde baskılar oluşturulmaya çalışılan bir durumda, yargının bağımsızlığı ve sağlıklı kararlar vermesi söz konusu olabilir mi?
10- Alınan kararlarda, çıkarılan yasalarda ve yapılan uygulamalarda, sadece seçimlerde alınan oy çokluğu ile hareket edildiğinde, o ülkede gerçek bir demokrasinin varlığından söz edilebilir mi?
Bütün bu sorulara olumlu yanıt alınabildiğinde, verilen bu bayram mesajlarının bir anlam kazanacağı, aksi halde buz üzerine yazılan yazılar gibi eriyip gideceği konusunda hiç tereddüt edilmemelidir. Dileriz ki, devlet büyüklerimiz tarafından ifade edilen bu söylemler gerçeklik kazanırlar ve ulusça özlenen birlik ve beraberliğe, huzur ve mutluluğa kavuşuruz. Zira ülkemizin ve ulusumuzun buna çok ihtiyacı var.
Saygılarla…
YORUMLAR
Bu ülkede güçlü, çok güçlü, çok çok güçlü birileri hep anamızı soruyor.
İktidar oyunlarıyla mesele hallolmaz.
Hele böyle hedef şaşırtan dezonformasyonla hiç olmaz.
Takke düştü kel göründü efendi uyanın. Yargıya baskıyımış v.s. v.s. Milyar dolar ABD den, kimselere sormadan etmeden füze almak da mı ulusacılık? Bu ülkede ABD yi kimse sevmez. Tek yolu ulusalcılık maskesiyle çıkarlarını garantiye almaktır. İşte düşen bu takkedir.
Orduya hakaret ediliyormuş...
Açılım şudur: Artık birileri terör üretmeyecek, daha fazla şeffaflık, daha fazla demokrasi olacak. Kontrgerillayı araştıran milletvekilleri kim vurduya gitmeyecek. Fakat bunu bu iktidar sağlayamayacak. İŞte senle ortak tek noktamız budur.