- 615 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Ebr-i Nisan
-herşey biter, birşey bitmez; o bitmeyen şeyle sevdim hep seni, sırrım bu benim...
“ayrılık kendisini kavuşmak gibi göstererek diğer duygulara yakınlaştırırken seni, ne yazık ki anlayamadın bunu. Sana gitme deyişlerimi düşünmüş olsaydın eğer, şimdi kollarımda her yeni buluşmada kavuşmanın yarattığı o değişilmez heyecanla, mutluluktan, mutluluğa uçacaktık!”
Bu sefere çok şaşalı sözlerin peşine düşmeyeceğim. Ne hissediyorsam onu göreceksin satırlarımda. Bazen nefreti bile sevinç yaptığım sen; artık neden gözyaşlarımı ebr-i nisana bıraktığımı anlayacaksın… Bu sefer bir iç hesaplaşmanın verdiği ince kıyımları sevgime ortak etmeyeceğim. Nedenini merak etme! Sen yokken de yeterince dolduruyorsun kalbimi. Önemli olan da bu değimli zaten, yokluğunu unutturacak kadar sevdirmişsin kendini. Bunun yanında yağmur gibi akan yaşların çokta önemi olmaması gerekir… Artık gülüyorum sevmelerdeki izdüşümün payıma kalan tarafıyla yaşamaktan… Öyle işte yoruldum! Yaşamak varken, satırlarda yaşatmak seni, yazmak işte çok kolay değil böyle. Kabahat kimde bilmiyorum, pekte önemsemiyorum. Yaptığımız o kadar çok yanlış var ki, üzerine gidemediğimiz, korktuğumuz, kırılmaktan daha çok kırmaktan… O kadar çok şey var ki kaybettiğimiz! Olsun be gülüm, sen yeter ki gül gibi yaşadığını bil bu yürekte gerisi laf-ı güzaftır bu ömürde…
Çok özlediğimden yazıyorum bu satırları. Teninin terini özledim desem, inanır mısın? Ama öyle işte! Çok özledim, çok… Deniz-tuzsuz, bulut-yağmursuz olurda ben sensiz nasıl yaşarım onu bilemiyorum işte! Senden başka çare yok artık; sensizliğe teslim olmuş bir bedenin sahibiyken, söyleyebileceğim tek söz:” gel sevgilim, biz olan yere gel!”
Bir eski sevdanın peşine düştüğümü söylüyorlar. Belki haklıdırlar ama bu benim hiçbir zaman umurumda olmaz ki… Her gün geçmişimize özlem duyarak, yarınlara atılmıyor muyuz ki; ben, hayatımdaki en mutlu anı geçmişte yaşadıysam ve onun peşine düştüysem, çok mu hatalıyım… Hayat, bana soru sorma? Yağmur yağarsa, şemsiye bulma fikrini aklıma getirtme. Beni bırak ey hayat! Tutma ellerimden, onlar, sevgilime aitken yapma bunu bana, yapma! Eskiye dair özlemlerim var, yaşama sebebim, ilk mutluluğum ve nedenini bilemediğim kaygılarım… Geçmişe dair güneşin doğuşuna özlemim, batışını ise hasretim var. Yıldızların parıltısına yüklediğim derin anlamlar, yakamozlarda gizlediğim hayallerim var. Benim, geçmişe dair umutlarım var. Kimsesiz sabahlarda bir zeytin tanesini paylaşmak fikrine ait, iyiliklerim var; simidimin susamlarını sayabilecek kadar da çayın demlenmesine harcadığım zamanın değerine özlemim var. Öyle işte hayat; sen, sevgilimi koparırken elimden, hiç düşünmedin seni sevebileceklerin sayısında azalma olacağını. Evet, kaybettin hayat! Artık hiç kimse yaşamak istemiyor seninle ve sen tek başına ayrılmalara bırakırken her şeyini… Artık yanında yalnızlıkta olmayacak, onu da yanımda götürüyorum.
Yalnızlığa teslim olmuş bir bedenin sahibiyken, söyleyebileceğim tek söz:” gel sevgilim, biz olan yerlere…”
Emre onbey
YORUMLAR
Ne hissediyorsam onu göreceksin satırlarımda.
______________________
Sen istediğin kadar sevgini ispat etmeye çalış, o yinede görmek istediğini görecektir.
Çok yazık, bunca zaman sonra ona vaad edilen, sunulan sevdayı göremiyorsa/görmek istemiyorsa ne yapsan artık boş/bence.
Ama sevda işte, umutlar gölgesidir sevginin ve son nefese kadar bıkmadan sevecek s e n stemesende yüreğin.
Yazın yine şiir tadındaydı Emre, kutlarım bu paylaşımın ve teşekkür ediyorum.
Sevgilerimle...