- 1009 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
ARİFE GÜNÜ NE YAPTIM ?..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
ARİFE GÜNÜ NE YAPTIM ?..
Arife günü,sabah erkenden eşimin memleketi Tosya’da Pazar yerinde tezgah açtım.Böyle günler,biz pazarcılara kurtuluş adeta umutlandığımız günler oluyor.Bizler için fırsattır.Toptancıdan aldığımız malları kesinlikle satmak zorundayız.İyi bir pazarcı ilk önce bunu düşünür bence.
Annem,babam,rahmetli kardeşlerim de diğer şehirlerde olunca doğduğum şehir Niksar’ın yüzünü görmeyeli aşağı yukarı on yıl oldu.Bunun için bayramlarda hanımın memleketi Tosya’ya gelmek alışkanlık haline geldi.Böylece Ankara’nın kalabalığından kısa süreliğine de olsa kaçıp kurtulmak için bir fırsat oluyordu,bayramlar…
Pazarda yer bulmak konusunda sorun çıkmadı.Dışardan gelen pazarcılar kendi memleketlerinde kalınca bize de gün doğmuş oldu.Yoksa sıkıntılı olacaktı,yer bulmak.
Eşimle birlikte,yedi metrelik yere çadırın dört köşesindeki halkalardan etraftaki ağaçlara bağlayıp güzelce gerdik.Altına tezgahımızı iki peron halinde açtık.Birincisine çorap çeşitlerini,ikincisine de bayan iç çamaşırlarını,çocuk takımlarını,v.s…lerini sergiledik.
Üst tarafımızda da tezgahını açmış olan çorapçıyla kısa bir hoş sohbetten sonra fiyat kırmamak konusunda anlaştık.
Alt tarafımda ise başka bir pazarcı arkadaş,on metreye yakın yere tezgahını açmış,bir çifti beş liradan ayakkabılar satmaya başlamıştı bile.Arkadaş,bağırıp çağırmaya başladıkça müşteriler yavaş yavaş toplanıyordu,tezgahının etrafında…
Çorap reyonunda ben,diğerinde ise eşim duracak, satışa başlayacaktık.Genelde bayanlar,iç çamaşır konusunda bayan satıcı ile rahat diyalog kurduklarından;ben,çorap reyonunu seçiyordum pazarlarda.Eşime göğüslerini işaret edip istedikleri numaradan sutyenlerini alıyorlardı,rahatlıkla...
Müşteriler gelmeye başlayınca ses tellerim açılsın diye bağırmaya başladım,
“-Nayktan,adidastan,pumadan,dizelden, pazarcınız geldi Anakara’dan…” diye.Bütün markaları saymaya başlıyordum.Bazen ellerimi birbirlerine vurup “şap,şap..”diye ses çıkartıyor,müşterilerin dikkatini tezgahıma doğru çekmeye çalışıyordum.Bu benim işimdi ve ekmek kavgası veriyordum.Utanma ,sıkılma duygularını kafamdan silip atalı yıllar olmuştu artık.Şimdi para kazanma sevdasıyla yanıp tutuşuyordum…
Birazdan, pazar yeri müşterilerle dolup taşmadan,takviye kuvvet olarak telefonumla çocuklarımı tezgaha gelmelerini söyledim.On dakika geçmeden geldiler.On yaşındaki kızıma karşıdaki boş alana, tampon mallardan satması için mini bir tezgah hazırladım.
“-Hadi kızım,sen bunları satacaksın,parası senin olacak.”
“-Tamam babacığım.”
Cin gibiydi.Bağırmaya başlamıştı bile.(ne de olsa babasına çekmiş)
“-Çocuk takımları beş lira,beş lira.Hadi amcalar,dayılar bu bayram çocuklarınızı sevindirin bakalım…Beş liraaaaaa,beeeeşşşş liraaa…”
Biraz sonra satış yapmaya başlamış,neşesi yerine gelmişti.Cebine para girdikçe ,kendine güveni geliyor,daha fazla bağırmaya çalışıyordu.Yan gözle de bana bakmayı ihmal etmiyordu.Ben onun başarısını;gönderdiğim tatlı gülümsemelerimle, takdir ettiğimi belirtiyordum.
Büyük oğlum(Almanya’da tıpta okuyan) bana,ortanca olanı ise annesine yardım ediyordu.Büyük oğlum,yurt dışına gideli dört yıl olmuş,son iki yıl gelmediği için hiç görüşememiştik.Önceki yıllarda ise onar gün hasret gidermiştik sadece…Bu,hasret gidermeye kafi gelmiyordu,bir baba ve anne için.Ben ne kadar hasretine dayanıyor gibi görünsem de annesi yufka yürekliydi.Resimlerine baktığında göz yaşları başlardı akmaya…Allah,kimseyi yavrularından zorunlu olmadıkça ayrı bırakıp hasretiyle yakıp kavurmasın!...
Akşama kadar tezgahın başında müşterilerle uğraşıp durduk.Ben,kendimden geçmiş gibiydim.Para kazandıkça ,kim tutar beni.Sanki şiir yazmaya ilham gelmiş gibiydim.Coştukça coşuyordum.Oğlum da benden esinlenmiş,bağırıp çağırıyordu…
Zaten her iki oğlumu da küçük yaştan itibaren yaşamın korkunç acımasızlıklarıyla tanıştırmış,yaşamla ilgili müspet ve menfi deneyimlerini kazanmışlardı.O yüzden bu saatten sonra gözlerim arkada değildi.Her ikisi de sağlam bir şekilde ayakları yere basıyordu.Büyük oğlum,şimdi bile,
“-Baba,o zamanlar sana kızıyordum.Çocukluğumuzu yaşatmıyorsun diye.Şimdi ise sana teşekkür ediyoruz…İyi ki bize yardımcı oldun,yaşamın gerçekleriyle erken tanıştırdığın için…
Akşam alaca karanlık çökmüş,müşteriler evlerine çekilmişlerdi.Biz ise tezgahı topluyorduk.
Aysu kızım,
“-Babacığım altmış lira kazandım.Bununla bana ayakkabı alırsın değil mi?”
“-Tabi ki alırım kızım.”
Büyük oğlan ise,
“-Kardeşimle benim,uçak biletimiz çıkmıştır,değil mi baba?”
“-Çıktı oğlum,sen merak etme.Yeter ki sizler okuyun.Sizin için annenizle birlikte pazarlarda yatmaya bile razıyız…”
Çocuklarım,kendileri için ne kadar sıkıntılar çektiklerimizi,bizzat kendileri de gözlemledikleri için okumaya daha fazla hırslanıyorlardı…
Akşam,tezgahı toplamış,eşim ve çocuklarımı kanatlarımın altına alıp,pazardan ayrıldığımda bütün yorgunluğumu unutmuştum.Huzurluydum.Güçlü ve sevecen bir koca ve baba olmak duygusu,beni mutlu ediyor,öyle güven veriyordu ki kendime…Önüme çıkabilecek bütün engeller bana vız geliyordu adeta…
İşte benim arife günüm böyle geçti…
Bütün dostlarımın Ramazan bayramını canı gönülden kutluyor,herkese kucak dolusu sevgi ve selamlarımı gönderiyorum…
AYHAN SARIKAYA
TOSYA-KASTAMONU
YORUMLAR
Bu benim işimdi ve ekmek kavgası veriyordum.Utanma ,sıkılma duygularını kafamdan silip atalı yıllar olmuştu artık.Şimdi para kazanma sevdasıyla yanıp tutuşuyordum…
...........................
öncelikle
takdir ediyorum sizi ayhan bey.
sevdanızda
yaşama davanızda
çok sadıksınız.
mücadeleci yönünüz
ve
şiirsel ruhunuz
ÇOK SAĞLAM.
nice bayramlara diyorum.
ve NE MUTLU SANA DİYORUM.
kutluyorum seni ÇOK.
büyük saygımla.
Çok güzel bir aile tablosu, Allah bozmasın diyorum Ayhan kardeş. Çocuklarını hayata hazırlamanda gurur verici bir çaba olsa gerek.
Keşki bütün babalar senin gibi eşini ve çocuklarını böyle sevip ilgilenebilse...
Bütün çabalarınızı ve güzel yazınızı içtenlikle kutlarım...
Selam ve saygılar...
Bayramınız kutlu olsun...