- 825 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GECE HOCALARI;B.O.P
BÜYÜK İSRAİL PROJESİ(BOP)
Akşam olmuştu. Komşuları Mustafa Bey, karısı ve kızı, Fatma Hanıma geçmiş olsun ziyaretine gelmişlerdi. Fatma Hanım somyanın üzerinde yatıyordu. Murat ve Süleyman Bey, komşusu Mustafa Bey ile siyasi konulardan konuşup yorum yapıyorlardı. Mustafa Bey, siyasi bir partide birkaç dönem mahalle temsilciliği yapmıştı. Konu, yine vazgeçemediği siyasetti. Süleyman Bey oturduğu yere iyice yerleşerek:
—Mustafa ya! Sen Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmek için uğraşmasına ne diyon? Sence girebilir miyiz?
Mustafa Bey bilgiç bir tavırla gözlerini kırparak, bıyığını düzeltti.
—Valla Süleyman, ben giremeyiz diyorum. O kefereler, bizi içlerine almazlar. Çünkü biz Osmanlının torunlarıyız, bizden korkarlar, ama korktuklarını söylemezler, gelişmemizi de istemezler. Çünkü küçük kalalım ki, tehlike anında ezmesi kolay olsun. Bir de, yüzde doksanı Müslüman bir ülkeyiz, onlara ters geliriz, bizi zor alırlar.
Süleyman Bey düşünceli bir sesle:
—Müslüman bir ülkeyiz diyorsun, doğru! Ama İslamiyet’e ne kadar önem veriyoruz? Mesela Avrupa devletlerinde kiliselerin sözü geçip, kendisine aykırı gelen vatandaşını aforoz etme yetkisi varken, yani kiliselerin söz hakkı varken, kıydığı nikâh, Devlet tarafından kabul edilirken, onlar medeni sayılıyor, bizim camilerimizde koskoca son Peygamberin sözü geçmiyor. Yani küçük bir köy muhtarının tükürüklü mühürü ile kıyılan nikâh tamam oluyor, dini nikâh yobazlık ve gericilik olarak kabul ediliyor... Sözde dinimizi serbest yaşıyoruz! Ben öyle olduğuna inanmıyorum! Laiklik adı altında dinsizliği yaymak istiyorlar. Laikliği ilk çıkaran Fransızlar bile bizim kadar laik değil. Dinimiz yavaş yavaş, çaktırmadan elimizden gidiyor, vatan bölünmek isteniyor! Artık bir şeyler yapıp, bu gidişata dur demeliyiz.
Mustafa Bey heyecanla:
—Bizler boş işlerle uğraşırken vatan topraklarımız parça parça satılıyor. Musul ve Kerkük’ü nasıl kaybetti isek, aynı oyunlar yine oynanıyor. Mesela Büyük Ortadoğu Projesi’ni biliyor musun?
Süleyman Bey kafasını kaşıyarak:
—BOB, deniliyordu galiba... Geçen gün arkadaşlar bu konudan bahsetmişlerdi. Ama işim vardı dinleyemedim.
Mustafa Bey heyecanla konuşmasını sürdürdü.
—Aslında BOB, Büyük İsrail Projesidir. Amerika, Büyük İsrail Devletini kurmak ve Nil ile Fırat arasındaki toprakları kapsayan Arzı Mev-ud diye adlandırılan bölgeye yerleşmek için, bu projeyi geliştirmiştir. Bahsedilen bölge; Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Sudan, Mısır ve Türkiye’dir. Amerika, Yahudi lobisinin etkisi ile birçok ülkeyi bu planı uygulamak için kullanmak istiyor. Afganistan’da ve Irak’ta şahit olduğumuz büyük zulümler, bu oyunun bir parçası değil mi zaten? İsrail, yani Yahudiler beş bin yıldır üstün ırk olmak ve dünya hâkimiyeti kurmak için uğraşıp duruyorlar. Zaten bu projenin içinde olan Türkiye de, ister istemez büyük bir savaşın ortasında kalacaktır.
Süleyman Bey endişeli bir sesle:
—Ne olacak halimiz?
Mustafa Bey net ve kesin bir ifade ile:
—Kurtuluşumuz için, milli ve bağımsız bir politika gerekiyor. Hacı Bektaş-ı Veli ne güzel söylemiş: “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.”
Süleyman Bey gülerek:
—Dede torunusun! Nasıl da buldun uygun atasözünü!
Mustafa Bey ciddiyetini bozmadan Süleyman Beye bakarak:
—Aynı Allah’a, aynı Peygamber’e inanıp ehli beyt sevgisi ile aynı bayrağı sevmiyor muyuz? Dinimiz bir, vatanımız bir. Şimdi ne diye durduk yere ayırım yaptın da, böyle konuştun ki?
Süleyman Bey komşusunu kırdığını anlamıştı, gülerek kolundan tuttu:
—Şaka yaptım komşum! Hemen alınma!
Mustafa Bey ciddi bir tavırla:
—Aleviyiz ama dinsiz değiliz! Bizler de Hz. Ali gibi namaz kılar, oruç tutar, ibadetimizi yaparız. Nasıl mezhep imamları varsa, bizim imamız da Ali’dir. Bir avuç dinsizin yanlış davranışlarına bakarak Aleviliği kötülemeye kimsenin hakkı yok! Neyse ben senin art niyetinin olmadığını biliyom.
Süleyman Bey yaptığı şakaya pişman olmuştu. Bir anda vücudunu ter basmıştı. Çünkü Mustafa Bey ile yıllardır komşuluk yapıyordu. Hiç bir kötülüğünü görmemişti. Ailece çok insancıl, çok saygılı insanlardı. Konuyu dağıtmak için ciddi bir sesle Mustafa beye bakarak:
— İstanbul’da yapılan NATO toplantısında az önceki anlattıkların konuşulmadı mı?
Mustafa Bey gülerek:
—İstanbul’daki NATO toplantısı, 26 Ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanlarını, Dışişleri ve Savunma Bakanlarını bir araya getirerek, Siyonizm’e ve Amerika’nın çıkarlarına hizmet etmiştir. Güya Orta Doğu, nükleer tehlike hedefi olarak Iraktan sonra İran, Sudan ve Suriye gösterilmiştir. Ne yazık ki Türkiye’den de bu konuda destek sözü almıştır. Oysa en güçlü nükleer silahları İsrail bulunduruyor. Diğer ülkelerin böyle bir şansı yok, bunu da bal gibi biliyorlar.
Mustafa Bey derin bir iç çekerek konuşmasını sürdürdü.
—Türkiye’m Avrupa Birliğine girmek için dokuz takla atarken, nelerden taviz veriyor biliyor musun? Kıbrısta’ki haklarımızdan vazgeçip Rumların insafına kalacağız, Ermenistan sınır kapısı açılacak, Ayasofya tekrar kilise olacak, Misyonerlik faaliyetleri serbest kalacak, Türkiye’de yaşayan yabancıların hakları korunacak. Sanki eziliyorlarmış gibi! Daha da korunacak. İmam Hatip Lisesinden mezun olan gençlerin önü kesilip, iş imkânı tanınmazken, başörtüsü öcü gibi görülürken, Heybeliada’da Ruhban okulları açılacak ve o okullardan mezun olacak Müslüman gençleri dininden çıkaracak, papazlar yetiştirilecek. Yani AB’ye girme uğruna Türkiye’nin bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü parçalayacaklar.
Süleyman Bey endişeli bir sesle kafasını sağa sola sallayarak:
—Bu toprağın altında binlerce şehit yatarken, nasıl olur da böyle rahat hareket ederler. Bir akrabamız söylemişti, sahil şehirlerimizdeki evleri pansiyonları hep yabancı turistler almış, oralarda Türk azalmış demişti... Bu kefereler silahla alamadıklarını, parayla alıp, topraklarımızı işgal edecekler. Çok sinsi oyunlar dönüyor, çook! Türkiye elden gidiyor, topraklarımız el altından satılıyor, haberimiz olmuyor. Bizler ise uyuyoruz, bir gün uyandığımızda çok geç olacak. Ezanın sesini bile kısmak hatta kapatmak istiyorlar bir şeyler yapmazsak bu günlerimizi daha çoook ararız!
Erkeklerin konuşmalarını dinleyen hanımlardan, Fatma söze karışarak:
—Bizim milletimiz de sanki Avrupalı olmaya hazır gibi! Kadın kız cıbıldak geziyor. Bir de göbek açma çıktı n’olacaksa! Haberlerde duymuştum göbek açmak Amerika’da yasaklanacakmış, bizim ülkemizde serbest! Kızlarımız yakında soyunup gezerler. Rahmetli babam derdi ki, kızım “Müslüman örtüsünden bellidir. Farz et ki trenle dünyayı geziyorsun, uzakta bir kasaba gördün, kasabada kilise çanları gördün, dersin ki “bu kasaba Hıristiyan kasabası” biraz daha gidince, başka bir kasaba gördün, baktın ki camisi minaresi var, ne dersin? “Bu kasaba Müslüman.” Babam çok doğru konuşurdu. Bugünkü olanları, ben küçükken anlatırdı. “Gün gelecek erkek kız ayırt edilemeyecek, herkes yarı çıplak gezecek, işte kıyamet ondan sonra kopacak” derdi. Şimdi çık bizim Müslüman memleketimize, Müslüman’a benzer bir tarafımız var mı? Zina, çıplaklık, hırsızlık, saygısızlık, daha hangisini deyim. Bu Müslümanlık mı? İyi günde değiliz, Allah hakkımızda hayırlısını versin...
YORUMLAR
Yeşillyeşil çok güzeldi yazınız daha önce okumadığım için mazuriyetim yok ..
Bütün kelimelerine katılıyorum AB sevdasına herşeyimizi aldılar açıklamaya gerek yok herkes biliyor
Başımızdaki idareciler neden bu kadar inat bilemem
Bizi asla AB ye almayacaklar
Müsaade edersen yazınıza bir sıra yazı eklemek isterdim bu yazının içinde yazmak istediğim cümlenin olması gerekirdi...
İnanırmısınız G.Antep Ş.Utfa Diyarbakırın bir kısmı Mardinin bir kısmı Harran ovası kısaca güney doğunun yarısını israilliler satın aldılar hemde uluslararası hakedinme yasasından yararlanmak içinde şartname imzalattılar yani israilli komşularımız var yarın bu topraklar benim derlerde bayraklarını dikerlerse şaşma.ç..
Sınırımızdaki mayınlı araziyi israilllilere vermeyeceklermiydi kamuoyu baskısından korkup vermediler.....
Ben bizim büyüklerimizin tehditlerinide gerçekci görmüyorum...
....................selam ve saygılarımla