OYSA SEN...
Burayı özlemiş miydim?
HAYIR!
peki beni bu kente iten sıkıcı yalnızlık neydi? neden gelmek istedim?
özlem, kime duyulduğu bilinmeyen bakir bir yalnızlık benimkisi.
koklanmamış gülün dikeni gibi battıkça batıyor ruhuma.
bedenimde duyamadığım sızısı, ruhumu köreltiyor. yazmak istiyorum nedensiz ve hesapsız. ruhumun duyduğu özlemi satırlara harfi harfiyen dökerek feraha kavuşmak.
neyi arıyor, neden körelmiş bir zamanlar fıkır fıkır duyguları barındıran bir yürek şimdi neden acılardan başka bir şeyi arındırmıyor. neden?
tüm sevinçlerimi saklayıp bir gün, gün ışığına çıkarmak için neyi bekliyor.
bir gülümseyişin tüm bedenimin kapılarını açmasını mı? Tanrım nasıl bir azap ki bir ömrün seyrinde akıp gitmesi için bir gülümseyişe tüm ruhumu açmasını ve dallandırmasını beklemek...
bir bedende yaşayıp ancak gün yüzüne çıkmasını bir insandan beklemek, ne çaresizce ne hazin...
oysa hayallerim vardı. sıcaklıkla yetinmeyi bekleyen bir gelecek. sevgilye bulanmış bir insan kalbi...
oysa tadamadan yaşayıp gidiyor beden yüz karasına çıkmış, aklanmayı bekleyen.
bir gülüş ve bir sıcaklık.
gözlerini hissedebilmek, bakmaya doyamadığım bedenine dokunamadığım hazin bir öyküyü bu satırlara soğukluk merhemini sürüyorum. her satır bir mermer etkisi yakıyor bedenimi.
yıllar yılı biriktirdiğim adını koyamadığım en tılsımlı duyuş...
sen...
adını satırlara yazdığımda yüreğimin yerine sığamadığı çift kişilik bir ürperti...
oysa sen...
sen ki duyumsayışım da bile melankolik hislerimin en manadar hali...
ruhumun vazgeçilmez sahibi...