- 1018 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
*YELKOVAN ODUNDA SAATLER*
Zamanın boynunun borcudur, insanlara acılar çektirmesi.Çünkü zamanın asıl uçurumu insandır.
Ve enkazlar biriktirdiği bir yaşamın, belirsiz gölgelerinde kabuslar beslemesi insana dair ne büyük acılardır.
Yüreğinizde teftişine çıktığınız tüm duygular ömrün en yarpalı düşlerinde kaytarırken, ucuna dokunduğunuz tüm benliğiniz gizli kalmış zamanların harabelerinde umutsuzlukta , saklı bir kangrendir. Bakarken gölgelerin saklı kalmış çizgilerine tozu dumana katmış belirsizlikler çevreler hüznünüzü.
Mutluluğun yokluğunda şahittir şehriniz oruçlu yalnızlığınıza, ölümünde anacak onu en ateşli zamanda; saat ile yelkovan. Zamanın kahrı bir saniyenin ucunda acılar yaşatır ve bir saniyenin ucunda mutluluklar tattırır. Alır hüzün baharını, almaz mutluluk kabuk tutmayan yarayı gelir geçer saatler her anı ateş mevsimi,güz mevsimi solgun ölüm çehresi…Başlar bu saatten sonra karanlık, kör isyan,akar gözyaşı kendi ecnebiliğinin patikalarında ve devam eder çırpınış dolu bakışların seyrinde hayat.Geçmez dememeli bu dertler,bu kahır dolu hayaller,bu aç , bu sefil umut sahibi insanın acıları, geçer ama izleri sürgün değildir size; kapı komşunuzdur acılar.
Zamana katil olmak yerine, onu şefkatli bir mutluluğun içinde saklamalı insan. Çünkü geçer zaman hem de siz farkında olmadan, bir bakmışsınız ki göz perdelerinizden , bir hapishanenin demir parmaklıkları gibi asıl dünyanızı bölük pörçük ve düzensiz gösterir.Ömür bir diretme değildir kendinize, zindanlı ömür olsa dahi ruhunuz hayatı dolu dolu yaşamayı bilmelidir ve yaşatmalıdır.
Günlükleriniz dolar, beyniniz yorulur, takvimler yırtılır, özlemler artar, dertler birikir vs. bunların mimarı biziz , sadece zaman bunları anmamızı sağlayan bir gerçeklik örüntüsüdür.Çünkü zaman ardımızda bıraktığımız eserlerin hükmü, önümüzde süpürdüklerimizin bekçisidir.
Zaman bir hiç değildir; biz sürekli zamandan şikayetçi olduğumuz için bizler birer hiçiz aslında.
Aşklarınız vardır. Zamandan şikayet ettiğiniz aşklarınız, acıdan gebe kalmış bir ruh, aciz bir yaşam, çepersiz bir sevgi ile gömülü aşklarınız. Nedir bu aşk bu kölelik, kölelik bir övünme doğurmuştur özgürlüğün açlığında. Aşkın iğrençliğinde bir övünmeden çok feryat eden bir açlık vardır. Zamanın kollarında mutlu görünmek belki de zamana dair serseri, sarhoş bir düşüncenin itibarını kaybetmemek için başvurduğu riyakar yoldur.
Katil barınaklı yüreklerde döşeğinde serilmiş tüm bedenler yalnızca ihanetin boy boy manşetlerinde sürgün edilmiş düşlerin azmettiricisi olmaktan başka bir şey değildir.
Sevda pıhtısında kalın puntalı özlemler ilişir, yandığınız umutların en tenha yerine, saklı bırakılan kuyuların bilinmezliğinde düşer en büyük acı bedeninize. İktidarınıza el koymuş gözyaşlarınızın sokaklarında hırpalanan umutların eşliğinde işkencelerdesiniz her daim.
TANINMIŞ ZAMAN
“zaman seni şimdi tanıdım
her şeyi kaybettikten sonra
zaman seni kullanamadım
kendime tanıyamadım seni
zaman suçumu biliyorum
senin işini yapmaya kalktım
zaman ayrıldım ayrıldım ayrılamadım
zaman ne yaptım ben
ben ne yaptım”
MURATHAN MUNGAN