- 832 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Kleopatra'nın dirilişi
51 yaşındaki büyükanne Jane Felix-Brown ile Usame bin Ladin’nin oğlu Ömer bin Ladin’in evliliğini okuduğumda kadını merak ettim önce. Neydi 24 yaş büyük bir kadının cazibesi? Bir erkek, körpe kızlar, kadınlar dururken niye kendinden onca yaşlı bir kadınla evlenmek istesindi ki?
Bunun için olağanüstü cazibeli olmalıydı kadın. Bakımlı, ince, narin ve kadınlık sanatını tam anlamıyla öğrenmiş biri olmalıydı.
Kadının resmini görür görmez, kafamdaki çerçeveye oturduğunu fark ettim. Sanki tarihin sahnesinden Kleopatra fırlayıp çıkmıştı. Elbette onca zaman sonra birazcık yaşlanmıştı, ama cazibesinden de hiçbir şey kaybetmiş değildi.
Sezar değildi karşısındaki, hele Antonius hiç değil. Ancak o, oyununu yine Mısır’da oynuyordu.
Piramitlerin yanında at binmiş ilerlerken, gözü Ömer bin Ladin’e takılır ve ondan çok hoşlanır. Onun, beğendiği bir erkeği elde etmemesi mümkün değildir. Bu yüzden tıpkı 2000 sene önce Sezar’a ve Antonius’a baktığı gibi bakar.
Bu yakıcı bakışlar altında eridiğini hisseder Ömer. Nasıl erimesin ki? Aynı bakışlar karşısında Roma ordusu darmadağın olmamış mıydı?
Daha önce 5 koca eskiten, 3 çocuğu ve 6 torunu bulunan Kleopatra, pardon Jane Felix-Brown, Ömer bin Ladin’e evliliği kendisi teklif eder.
Şimdi tüm dünya bu evliliği konuşuyor ve şaşırıyor.
Kadın bu işte! Aşk bu! Kleopatra olmak bu?
Erkek mi? Ömer mi?
Ömer’in hiçbir önemi yok bence. Mısır’da, piramitlerin altında, at binmiş bir Kleopatra’nın bakışlarına hangi erkek dayanabilir ki?