- 826 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Moskova Günlükleri -I-
Galatasaray’a gönül vermem 1965 yılında başladı.
Televizyon yoktu. Sadece radyo vardı o yıllarda. O tarihte maç anlatıyorlar mıydı radyoda doğrusu hatırlamıyorum. Elime geçen spor dergilerini okumaya çalışıyordum. O dergilerde kendime seçtiğim iki idol vardı. Metin Oktay ve Muhammed Ali Clay.
Zenci boksör, İslamiyeti seçmişti. Ne kadar büyük bir olay diye canlandırıyordum küçük kafamda. İslamiyeti seçtiği gibi bir de Vietnam savaşına katılmamak için ABD ordusuna asker gitmeyi reddetmişti. Vietnam’ın haritada yerini bulamazdım belki ama isyan etmek, baş kaldırmak ilgimi çekiyor, sevgimi yönlendiriyordu. Muhammed Ali önüne geleni dövüyordu. Ayı lakaplı Liston’u yere sermiş, sağ yumruğunu yüz hizasında hazır tutarak “ Ayağa kalk” diye bağırıyordu, siyah beyaz resimde. İşte benim kahramanım bu kişiydi ve küçük hafızama kazınmıştı bir kere! Kırk üç yıl geçti, o sevgi hiç eksilmedi.
Metin Oktay’ın sarı kırmızılı resimleri dergileri süslüyordu.Sakız ve şekerleme paketçiklerinin içinden küçük resimler çıkardı. Lefter, Metin , Aydın, Turgay, İsfendiyar ve başkaları.Ben, hep Metin’in resimlerini toplardım.Dergilerde hep ona hayranlıkla bakardım. Böylece kafama Galatasaray’ı kazımış oldum.
Metin, sadece benim değil bütün Türkiye’nin kralıydı. Ve ona beslediğim sevgi beni Galatasaraylı yapmıştı.
Evimiz, Yeni Mahalle’deydi. Sanıyorum sonraları Cumhuriyet mahallesi koymuşlar adını. Sokağın bir başında Cumhuriyet caddesi diğer başında da İnönü caddesi vardı. (Bu caddenin adının neden İnönü olduğunu hiçbir zaman anlayamadım. İsmet İnönü’nün, ne Kurtuluş savaşında Kars’a bir faydası olmuş, ne başbakanlığı zamanında ne de Cumhurbaşkanlığı döneminde Kars’a bir tuğla koymuşluğu vardır.) Biz, İnönü caddesina yakın tarafta oturduğumuzdan hep bu caddeyi kullanırdık. Evden çıktıktan sonra on dakika yürüyerek gidildiğinde; sol tarafta halkın "Mal Meydanı" dediği hayvan pazarı vardı. Sonra bu pazarı şehir dışına taşıdılar ve yerine bugünkü Hükümet Konağını yaptılar. Hoş ben, bugünkü diyorum ama yıllardır gitmediğim için hala orası Hükümet Konağı mıdır bilmiyorum. Beş dakika daha yürüyünce sağ tarafta da şehir stadyumu vardı. Yani ben, evden çıkınca en çok 15 dakika sonra stadyuma ulaşıyordum.
O zamanlar Kars’ta üç tane amatör spor kulübü vardı. Doğu Fener, (aslında Ardahan kulübüydü) Kars Kalesi Spor(kısaca Kale Spor) ve bizim mahallenin kulübü 30 Ekim. 30 ekim Kars’ın kurtuluş günüdür. Kulüp de bu tarihi kendine ad seçmişti. Doğu Fener, adından da anlaşılacağı gibi Fenerbahçe’nin renklerini taşırdı.Kale Spor ise Beşiktaş’ın.
30 Ekim sarı kırmızıydı. Hem mahallemizin takımı, hem Şii kesimin takımı hem de sarı kırmızı renklerin takımıydı. Ya ben kimi tutacaktım?! Kaleci Adil,sarışındı. Tempo tutardık : Adil-Kırmızı, Adil-Kırmızı. Kırmızı forma giy yeter. Sarı doğal olarak var.
Günlük okul harçlıklarımı biriktirir, hafta sonları 30 Ekim’in maçlarına giderdim. Bir gün Galatasaray’ı seyretmeyi hayal bile edemiyordum. Adil benim Turgay Şeren’im, Aynı zamanda Vilayette memurluk yapan sivri burunlu Kadri İsfendiyar’ım. Kambur İsmail’de Metin Oktay’ım idiler.
Galatasaray, benim hayatımın her zaman bir parçası oldu.Yenilince üzüldüm. Kazanınca sevindim. Tam 43 yıllık bir sevgi, hiç azalmadı. Çocukluğumdan bana kalan iki vazgeçilmezden birisi Galatasaray diğeri de kırk altı yıldır hala kullandığım devrik cümleler. Müzmin solcular gibiyim. Devrik cümle devrimini bir türlü yapamadım.
Bu hafta sonu şampiyon olurlarsa çok sevineceğim. Olamazlarsa da canları sağ olsun. Üzülürüm ama üzüldüğüm daha o kadar çok şey var ki…
Cahit KILIÇ
06 Mayıs 2008 - Moskova / Rusya
YORUMLAR
Ağabey, dön gel yine Moskov'ya, özledik seni. Bu yazıyı burada yazdığından haberim yoktu. İyi ki paylaştın. Yüreğine sağlık. Arkadaşların selamı var. Saygılar.