- 863 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
164 - YALNIZLIK
Onur BİLGE
Öğretmenim de haklıydı. Üst üste gelen; dedemin ölümü, üç gün sonra ablamın düğünü ve otuz yedi gün sonra babaannemin aramızdan ayrılışı gibi çok önemli üç olayın kırk güne sığması, akıl alacak gibi değildi.
Vefat nedeniyle, matemdeydik. Acımız henüz çok tazeydi. Buna rağmen büyük, görkemli bir eğlence hazırlanmıştı. Tüccarlar kulübü tutulmuş, muhteşem bir ziyafet hazırlanmıştı. Balodan bir gün önce, Antalya’nın ilk düğün salonunda bayanların kendi aralarında eğlenebilmeleri için kına gecesi yapıldı.
Çok uçuk mavi üstüne gümüşi simli, belden büzgülü, karpuz kollu, kısacık, kabarık bir giysiyle düğündeydim. Hısım akraba, tanıdık tanımadık herkes oradaydı. Herkes kendini kaybetmişçesine oynuyor, dans ediyordu. Bir Alman, içkiyi çok kaçırmış, dans ederken yere düşüp kalkıyor, sürekli kahkahalar atıyor, herkes ona ve söylenen her şeye gülüyordu. On yaşındaydım. Ne oynadım, ne dans ettim. Salon dolusu kadın kız, çoluk çocuk arasında yapayalnızdım. İçimin gurbetinde, anlamsız olarak algılanan derin bir hüzün içindeydim. O gece başlayan; kalabalıklarda, içimin içindeki yalnızlığım, hayat boyu sürecek, ömrüm boyunca, akıp giden hayatı locadan seyredecektim. Kına gecesinde, hayat kıyasıya yaşanırken, millet eğlencenin doruğuna çıkmışken, kalabalığın ve çalgının en yüksek sesinde, ahaliyi rahatça
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 7
TIRNAK - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15
YORUMLAR
Sanırım her birimiz doğduğumuz anda yalnızlıkların içine doğuyor ve aynı yolda ilerliyoruz." Kalabalıklar içinde yapayalnız olmak" başlıklı bir yazı yazmıştım. Bir am yazınızı okrken o akşam yaşadığım duyguları yaşadım .
Bir başka konu da" kola altın bilezik takmak" evet her kişinin mutlaka altın bileziği olmalı kolunda. O bilezik bir ömür kolunda duracak ve her gittiği yerde onun hayatında çok öenmli bir tol oynayacaktır.
Yine düşündüren ve yine sorgulayan bir yazı.
Teşekkür ediyorum paylaşımınız için. Sevgiler yüreğinize
küçücük yaşında yaşadıklaından ne çok etkilenmişsin. kendimi düşündüm bir an.sen her kareyi aklında tutmuşsun. bense isteyerek unutmayı...hatırlamıyorum,ölüm tarihlerini.sadece ilk kaybın tarihini günü gününe bilirim. çok acı vermiş olacak ki diğerlerini isteyerek unuttum...
ve ben hala unutmak ve yeniden başlamak istiyorum. seni okumaktan da büyük keyif alıyorum,belirtmek istedim...
Orada nelerin olup bittiğini o gençten öğrendik. Antalya sosyetesi oradaymış. Geç saatlere kadar yenmiş, içilmiş, eğlenilmiş. Adetlerimize aykırı bir merasimle ablam , ‘yüksek sosyete’ olarak adlandırılan cemiyete gelin gitmişti. Biz, hayat tarzımızla, çok fazla olmasa da mutaassıp sayılacak bir aileydik. O, onlara ayak uyduracaktı. Artık sıfatı ‘gelin’di. Kayınvalideyle uyum içinde olması gerekiyordu. Oysa kolay kolay boyun eğecek yapıda değildi. Onun için ablamı, mücadele içinde geçecek çetin bir yaşantı bekliyordu.
Kutluyorum...
Selam ve saygılar...
Yeryüzünde en çok sevdiğim kişilerden kıyamadığım ablamı çok özlüyordum. Aynı ildeydik ama az görüşüyorduk. Onu hâlâ bana ait hissettiğim için büyüyordu hasretim. Oysa o artık başkalarının gelini, başkasının eşiydi ve ilerde başkalarının annesi olacak, benden de ailemizden de temelli kopacaktı.
Semiray,gerçeklerle yüz yüze kalıyor artık.Bu da yavaş yavaş olgunlaşmaya doğru yöneldiğinin kanıtı olsa gerek.Acıları ve neşeleri bir arada görüp yorum yapması dünyasını değiştiriyor...
Bu bölüm,Semiray'ın değişimi açısından farklı bir bölüm olsa gerek...
saygılar, selamlar üstad...