11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
885
Okunma
Onur BİLGE
Öğretmenim de haklıydı. Üst üste gelen; dedemin ölümü, üç gün sonra ablamın düğünü ve otuz yedi gün sonra babaannemin aramızdan ayrılışı gibi çok önemli üç olayın kırk güne sığması, akıl alacak gibi değildi.
Vefat nedeniyle, matemdeydik. Acımız henüz çok tazeydi. Buna rağmen büyük, görkemli bir eğlence hazırlanmıştı. Tüccarlar kulübü tutulmuş, muhteşem bir ziyafet hazırlanmıştı. Balodan bir gün önce, Antalya’nın ilk düğün salonunda bayanların kendi aralarında eğlenebilmeleri için kına gecesi yapıldı.
Çok uçuk mavi üstüne gümüşi simli, belden büzgülü, karpuz kollu, kısacık, kabarık bir giysiyle düğündeydim. Hısım akraba, tanıdık tanımadık herkes oradaydı. Herkes kendini kaybetmişçesine oynuyor, dans ediyordu. Bir Alman, içkiyi çok kaçırmış, dans ederken yere düşüp kalkıyor, sürekli kahkahalar atıyor, herkes ona ve söylenen her şeye gülüyordu. On yaşındaydım. Ne oynadım, ne dans ettim. Salon dolusu kadın kız, çoluk çocuk arasında yapayalnızdım. İçimin gurbetinde, anlamsız olarak algılanan derin bir hüzün içindeydim. O gece başlayan; kalabalıklarda, içimin içindeki yalnızlığım, hayat boyu sürecek, ömrüm boyunca, akıp giden hayatı locadan seyredecektim. Kına gecesinde, hayat kıyasıya yaşanırken, millet eğlencenin doruğuna çıkmışken, kalabalığın ve çalgının en yüksek sesinde, ahaliyi rahatça
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 7
TIRNAK - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15