- 1185 Okunma
- 28 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (5)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sabahın ilk ışıklarıyla uyandı kadın. Çocuklar uyuyordu. Mutfağa geçti. Komşuların getirmiş olduğu yiyecek içereceklere baktı. Her şey vardı evde. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Hemen unu alıp güzel bir ekmek pişirdi. Kahvaltıyı hazırladı. Çocuklar uyanmadan pişirdiği ekmeği alıp muhtarın evine gitti. Kapıyı vurdu. Kapıyı evin küçük kızı açtı. Kadın elinde mis gibi ekmek kokusuyla kapıda bekledi içeri girmedi. Evin hanımı geldi.
“Hanımım ekmek yaptım erken kalktım. Size de getireyim dedim. Çocuklar uyuyorlar. Şimdi kalkarlar. Bunu bırakıp gidiyorum”
“Sağ ol kızım çok da güzel kokmuş”
Ekmeği bırakıp kendi evine gitti. Çocuklarını uyandırdı. İlk defa çocukların yüzünde gülümseme vardı ve çok mutlu görünüyorlardı. Kahvaltılarını yaptılar ve camdan dışarıyı izlemeye koyuldular. O arada mahallenin çocukları da dışarı çıkmış, onları oyuna çağırıyorlardı. Çocuklar annesinden izin alıp, sokağa çıkıp oyuna katılmışlardı bile.
Kadın elini koynuna uzattı. Koynunda bir miktar para çıkarttı. Kızı görmüştü parayı.
“Nerden aldın anne onu”
“Evden gelirken yatağın arasından bir şey almıştım ya, o aldığım şey paraydı kızım. Köyden, kasabaya giderken Hediye teyzene yaptığım şeylerden satması için veriyordum. Oda satıp parasını bana getiriyordu. Yarın bir gün başımıza bir şey gelir diye saklayıp durdum bu parayı. Bayağıda birikmiş paramız. Bizi biraz idare eder ama iş bulmamız gerek. Önce sana ve kardeşlerine giyecek bir şeyler almamız lazım. Üstünüzde hiçbir şey yok. Hepsi yırtık. Benim de yok ama ben idare ediyorum. Akşam yıkar sabah giyerim”
Kadın o günü evinde geçirdi. Komşuları hiç yalnız bırakmıyordu kadını. Herkes onun gösterdiği cesarete hayrandı. Bir çok kadın, kaderine razı olup kalmışlardı köylerinde ve çocuklarının da geleceğini bitirmişlerdi kendi gelecekleri gibi. Bu kader yalnız kırsalda yaşayan kadınların kaderi değildi. Şehirde yaşayan binlerce kadın aynı durumdaydı ve hiç kimse bu kadınlara yardımcı olamıyordu. Oysa bu kadın kaderini yenmeye karar vermişti. Koskoca bir mahalle bu dört kişilik aileye bakıp kollayamayacak kadar aciz olamazdı. O mahallede çok kişi aynı adalet sisteminden kaçıp, birbirlerine sığınan insanlarla dolmuştu. Özel bir mahalle oluşturmuşlardı oradaki insanlar. Her biri kendi geçimini sağlayabiliyor. Kadınlar temizlik işlerine gidiyor, erkekler buldukları işte hiç gocunmadan çalışıyordu. Ve şimdi herkes elinden geleni yapacaktı bu çocuklar ve kadın için.
Akşam Muhtarın hanımı geldi.
“Kızım yarın işe başlıyorsun. Bizim kızın müdürü temizlikçi arıyormuş. Eğer seni beğenirse hep alır. Sen çok temiz bir kadınsın ve eminim senin işini çok beğenir”
Ertesi sabah verilen adrese gitti kadın. O gün akşama kadar tüm evi baştan sona temizlemiş, tek bir toz bile bırakmamıştı. Akşam evin hanımı eve geldiğinde gördüklerine inanamadı. Çok güzel temizlik yapıyordu bu kadın. Anlaştığı paradan biraz fazla verdi kadına.
“ Hanımım fazla verdiniz parayı”
“Bilerek verdim. Üstüyle çocukların eline bir şeyler alırsın tamam mı? Bundan sonra haftada bir bendesin anlaştık mı?
Kadın ilk işinde başarılı olmanın verdiği mutlulukla evine gelmişti. Evde kızı her işi yapmış, ona iş bırakmamıştı. Kadın birkaç gün içinde tanınmış, evlerde tercih edilir hale gelmişti. Yoruluyordu ama bir defacık “of” demiyordu. Elindeki para ile çocuklarına ve kendine bir şeyler almıştı muhtarın kardeşinden. Fazla para vermemişti.
Onlar şehre geleli bir aydan fazla olmuştu ve kadın mahalleye, mahalleli kadına alışmıştı. Çocuklarını okula yazdırmıştı. En küçüğü evdeydi. Onu da işe giderken muhtarın hanımına emanet ediyordu. Zaten çok uslu bir çocuktu. Oyun oynuyor, acıktığını bile söylemiyordu. Muhtarın hanımı çocuğu çağırıp karnını doyurmasa açım demiyordu.
Kadın kızını okula yazdırırken bir başka gerçekle karşılaşmıştı. Çocukların nüfus cüzdanları köyde kalmıştı ve onları yenilemesi gerekiyordu. Tüm belgeleri muhtar hazırlayıp nüfus müdürlüğüne gittiklerinde kadın evli olmadığını öğrenmişti.
Bunca zaman onu nasıl da kandırmışlardı evlisin diye.”İmam nikâhı yeterli olmuyormuş meğer evlilik için. Köydeki bütün kadınlar hep aynı şekilde evlendirilmişti. O zaman onlarda evli sayılmıyordu demek ki devletin önünde” dedi kendi kendine. Şimdi eşi gelip kendini bulsa da hiçbir şey yapamazdı bunu öğrenmişti muhtarın hanımından. Ama kadının aklı karışmıştı. Çocuklarının soyadı babalarının soyadıydı. Annesi olarak da kendisi görünüyordu. Peki, o zaman bu nasıl olmuştu. Evli görünmeyen bir kadının nasıl üç tane çocuğu olabiliyordu. Şimdi kendisi gayrimeşru ilişki mi yaşamıştı eşi ile. Aklından geçenleri yüksek sesle seslendirmişti. Nüfus Müdürünün yanında. Müdür bey “ kafanızın karışmasında haklısınız. Bakanlık bir yasa çıkarttı bir defaya mahsus. İmam nikâhının çok fazla olduğu bir ülkede çocukların nikâhlı eşin üstüne değil de kendi annelerinin üstüne yazılması için yasa çıkartıldı. Eşiniz bu yasadan faydalanmış görünüyor” Bundan bir şey anlamamıştı ama anlamış gibi yapıp kafasını sallamıştı.
Köyden kaçarak geldiği şehirde ilk günlerini yaşıyordu kadın. Tüm mahalle her şeyi öğrenmiş ama birkaç kişi kalmıştı başlarına gelen olayları bilmeyen. Eşi bayağı zaman aramış ve sonunda çocuklarının ve eşinin izini bulmuştu. Öfke tüm benliğini sarmış olduğundan tek amacı karısını öldürüp, çocuklarını alıp köye dönmek ve yine kızını satıp parasını almaktı. Başka bir şey düşünemiyordu.
Eline silahını alıp adreslerini tespit ettiği mahalleye sabahın ilk ışıkları ile düşmüştü adam. Kadının temizliğe gideceği ev çok uzak olduğu için o da erkenden çıkmıştı evden. Evde üç çocuk yalnız başlarına kalmışlardı. Kız, okullar açıldığı için önce kardeşlerini doyurmuş, onları hazırlamış evden çıkmak için anahtarını arıyordu. Bir anda dışarıdan gelen sesle irkildi.
“ çık dışarıya o....u. Seni öldürmeye geldim, çocukları alıp gideceğim. Sen benim çocuklarımı alıp nasıl kaçarsın. O....u mu yapacaksın kendin gibi kızını da. Seni beyinsiz, bulamayacağımı mı sandın sizi. O küçük beynin ile nereye kaçabileceğini sanıyordun aptal kadın”
Diyen ses babasının sesiydi. Ve sabahın ilk saatleriydi. Çocuklar korkudan yine birbirlerine sarılmış. Öylece ablalarının yüzüne bakıyordu. Kız küçücük bedeni ile ne yapacağını bilemez halde hemen kapıyı kilitlemiş babasının eve girmesine mani olabileceğini düşünmüştü. Mahallede bulunan insanlar sessizlik içinde yankılanan ses ile balkonlara dökülmüş, korku ile olup bitenlere bakıyordu. İlk şok atlatılınca ilk işleri polise haber vermek oldu. Apartmandaki komşular kadının kapısının önüne inmiş, onları tehlikeden kurtarmak istercesine kapının önüne set olmuşlardı. Ama adam bu kalabalığa aldıracak gibi görünmüyordu. Elindeki silahı havaya kaldırıp birkaç kez ateş etti. Amacı mahalledekileri korkutup dağıtmak ve çocuklara ulaşmaktı. Bir kaç dakika sonra polis arabası kapının önündeydi ama adamın teslim olmak gibi bir düşüncesi yoktu.
“Çeklin” diyordu polislere. “ Kimseyle işim yok benim. Karımı çocuklarımı alacağım” Polis adamı zorla alıp götürdü ve mahalleli eve girip çocuklara sahip çıkıp onları sakinleştirdi. Şimdi annelerine haber vermeleri gerekiyordu. Gittiği evin adresi ve telefon numarası vardı ellerinde. Muhtarın hanımı hemen o evi arayıp gelmesini söyledi kadının. Kadının gidişi ile gelişi bir olmuştu. Olup bitenler onu yeniden korkulara salmış ne yapacağını bilemez halde emniyete gitmişti.
Emniyette her şeyi detayları ile öğrenmiş ve kocasından şikâyetçi olmuştu. Ne kadar ceza alırdı bilmiyordu ama bir süre de olsa korkularından uzak kalacaktı.
Adam çok az bir ceza ile kurtulmuştu. Şimdi kadın bu mahallede kalmanın doğru olup olmayacağı konusunda endişeleri vardı. Sonra birden “ nereye gitsem bulacak bu bizi, en iyisi bize sahip çıkan insanların yanında kalmak” deyip mahalleden ayrılmamaya da karar vermişti.
Devam edecek
YORUMLAR
Olduğu gibi yazsanızda artık olanları ,yinede her bölmü pozitiflerle bitirin ne olur...Benim içim acıyor...Hep kadın zor duruma düşüyor,hep kadın haksızlıklara uğruyor.Bu yüzden cesaret edemeyip çekiyolar her çileyi...Pozitiflerini yazın ki,örnek olsun kadınlara....Çileyi her kez anlatıyor ,çektiklerini..Bunların korkusu zaten kadını dizginliyor çoğu kez.
Ben takdirle izliyorum hikayedeki anneyi...Ve cesaretinden dolayı kutluyorum...
Tebrikler güne düşen yazıya....
Sevgilerimle....
Soluksuz okudum desem hiç yalan olmaz.
Ama hiç şaşırmadım..
Neden mi, bana öyle aşina ki bu öykü...
Sevgili Yazar;
ülkemdeki en hakiki gerçeklerdir bunlar.
Ve sanıldığının aksine dile düşenden, böyle nezih bir üslupla ifşa edilenden çok dah afazladır sayıları.
Hele de doğu ve güneydoğudaki feodal yapının sanki olmazsa olmaz şartıdır bu uygulamalar (aslında en büyük vahşet demek daha doğru olru ya)
Bizler batıda gayet rahat yaşarken, Medeniyet! Medeniyet! diye feryat ederken kimbilir kaç kadın, kaç minik beden can çekişmekte alınlarına yazı diye yapıştırılan bu gayri insani durumlar sebebiyle.
Düşünüyorum da insanın insana yaptığını hayvan hayvana yapmıyor...
Hiç bir hayvan evladını maddiyat karşılığında satmaz, kendisine evlat veren bir eşe de zulmetmez...
yazsam hikaye uzar. en iyisi şimdilik susmak ve hikayenin gerisini beklemek.. sabırla....
tebrikler arkadaşım.
tebrikler
tebrikler.
Bunları yaşamak dikense paylaşmak gül olmalı...
Temizleyin dikenleri güllere yer açın yaşamınızda...
Sayın "bilgeperinin" sözleri doğrusu ok gibi işliyor okuyanın yüreğine.Ne güzel söylemiş.
"Bunları yaşamak dikense,paylaşmak gül olmalı"diye...
Bizler,çektiğimiz çilelerin ahlak kurallarına uyup uymadığından korkmuyoruz.Böylece bütün kokuşmuşlukları anlatmakla,bozuk olan her şeyi sorguluyoruz.Delilleri ve kahramanlarıyla birlikte...Cezamız doğruları yazmaksa;kimler cezalandıracaksa hodri meydan buradayız...Allah'tan başka kimseden korkumuz yok...
saygılar efendim...
ayhansarıkaya tarafından 9/18/2009 10:01:24 AM zamanında düzenlenmiştir.
Başarınızı tebrik ediyorum.Kaleminizin hakkıyla seçkiye layık görüldüğünüz aşikar.
Ana yüreğinizle yazdığınız ANA YÜREĞİ yazı dizinizi ilgiyle ve merakla takipteyim.
Anamızı,analarımızın çektikleri cefaları,o cefalar sayesinde ulaştığımız sefalarımızı hatırlattı yazınız.
Teşekkürlerimi bildiririm.
Asıl yorumum finalde olacaktır.
SAYGILARIMLA.
Biz insanlar, sadece kendimiz için yaşamayız yaşadıklarımızı...
İnsanlık aleminin bütünü için yaşarız...
Bir kişi yaşar, bin kişi ders alır, güç alır, cesaret alır...
Her ne yaşanmışsa aralarda hepsi insancadır, insana dairdir, daha ötesi yoktur...
Yaradan yargılamazken, kullar yargılar diye korkuyordur mutlaka Ayşe Hanım...
Korkulacak hiç bir şey yok...Bırakın yargılayan yargılasın...
Ve bırakın irin akıp gitsin ruhunuzdan, özgürleşsin benliğiniz geçmişin acılarından...
Bir terapi olarak algılayın bunu ve içinizden attıkça, ferahlayıp hafifledikçe, şükredin yaradana size bu fırsatı verdiği için...
Ucunda ölüm yok...Yaşarken gösterdiğiniz cesareti paylaşırken de gösterin...
Bunları yaşamak dikense paylaşmak gül olmalı...
Temizleyin dikenleri güllere yer açın yaşamınızda...
Güller yaşamınızdan, gülümsemeler yüzünüzden eksik olmasın...
Ve bilin ki herkesin bir hikayesi var...Sizden iyi ya da kötü ama var...
Paylaşmak sizin büyüklüğünüzdür, hizmetinizdir...
Türkan Hanım'a da aracı olduğu için teşekkürler...
TEBRİKLER...
Bu hikayenin bütün KAHRAMANLARINA sevgiler...
SEVGİLİ TÜRKAN HANIM,
Bizim toplumumuzun her kesiminde annelerinin ve kadınlarının en büyük sorunu.herkes bu öyküdeki gibi sahiplenilmiyor.dilerimki bu yazınız biçok kimseye ulaşırda etrafımızdaki bu durumdaki insanlara bizde sahip çıkarız.yüreğinizin hassasiyetini ve insana veren değerini,merhametini kutluyorum.kaleminiz daim olsun.sevgilerimle.
Sayın Onur Bilge ve Ayhan bey dediklerinizde haklısınız ama aralardaki yılları anlatmayacağıma ve yazmayacağıma söz verdim bu aileye. Şu an anne benimle aynı yaşta ve benim çok sevdiğim bir dostum.
Öyle bir yaşam paylaştık ki bizler aradaki yıllar onlarda kalmalı ve onların isteğine saygı duymalıyım ve onların isteklerini yapmalıyım diye düşünüyorum. Yalnızca bizim için önemli olan bölümleri anlatmayı uygun gördüm
Mesela bu bölümde kırsalda çok kadının imam nikahı ile evli olduğu ve bunun gerçek evlilik olarak düşündükleri konu gündemdeydi.
Evet detaylara girmeden kısa keseceğim. Ama sonraki yazılarımda o bayan arkadaşımın yaşadığı özel bölümleri kısa kısa ders veren hikayeler olarak anlatabileceğim.
Hep pozitif bakmadım Ayhan bey. yalnızca pozitif olan bölümleri yazdım. Nedenine gelince zıtlıklarla dolu olan hayatı anlatan o kadar çok hikayeler var ki benim amacım insanların bu şekilde de olabileceğini anlatmaktı. Eğer bir gün "artık yeter anlat " derse yazacağımdan emin olabilirsiniz.
Sevgili Onur Bilge ye yazmış olduğum bir mesaj vardı. " Anne buradaki yorumları okuyunca kendisi karar vecek ve ben onun yönlendirmesi ile detayları yazıp yazmayacağıma karar vereceğim" demiştim. Annemiz sabahın ilk saatleri olmasına rağmen yorumları okumuş ve düşüncelerinizde haklı olduğunuzu söyledi. Yazmış olduğum ama burada yayınlamadığım kestiğim bölümleri yayınlamaya karar verdik ve olduğu gibi yayınlayacağız.
Teşekkür ediyorum sevgili Ayşe cesaretin ve gösterdiğin duyarlılık için. Seni öpüyorum canım. Yaşadığın hayatın başından beri seninleyim/ seninleyiz. Ve yaşadıklarının okunması ve herkez tarafından algılnması gereken bir hikaye senin yaşam hikayen.
onurumsun tarafından 9/17/2009 1:15:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sayın Onur Bilge'nin yorumuna katılıyorum.Böyle güzel konuyu kestirmeden anlatıyormuşsunuz gibime geldi.Annesinin mücadele yaparken illaki bir takım karşılaşağı zorluklar olacaktır.Hep pozif bakmışsınız.Ama gerçek yaşam,zıtlıklarla dolu,değil mi...
Saygılar,selamlar efendim...
bunca zorluklardan ve yaşamış olduğu acılardan sonra ne mutlu ki artık yüzü gülmeye başladı.bir anne olarak yaşayabileceği en güzel mutluluklardan birini kızı ellerine bıraktı.yüzünü güldürdü annesinin..yine içinde çok önemli mesajlarıyla harika bir yazıydı...
umarım sonları hepimizi güldürür...
kutlarım Türkan hanım...
sevgimle,,
Birden uzun atlama yapmışsınız. Kestirtmeden gidip, çabucak bitirmeye kararlı görünüyorsunuz. Oysa detaylarda neler gizli! Ne mücadeleler var, kim bilir?
Çabuk biteceğini sanıyor, üzülüyorum
Kutluyorum.
Onur BİLGE
Onur BİLGE tarafından 9/17/2009 12:50:20 AM zamanında düzenlenmiştir.