Rehin Hayatlar_20
***Hiç güleceğim yoktu...***
Kolay kolay sinirlenmem ama sinirlendiğim zaman da sağımı solumu görmediğimi bilen Ekrem beni sakinleştirmek için işi şakaya vurdurarak;
_"Çatlayacak bir şey yok hayatım. Lütfen biraz sakin olurmusun..." Benim hoşuma gideceğini düşünerek, "İtiraf ediyorum işte, ben seni görmeye geliyordum.Oldu mu? Anladın mı şimdi niye geldiğimi?"
_"Anlamadım! Beni görmek için neden Neriman gile geliyorsun ki? Hem,hani sen beni tanımıyordun, iç görmemiştin, hani annen büğünün birinde beni görüp beğenmiş di...Hep mış,miş,müş...Güya aynı mahallede oturuyormuşuz da...Birbirimizi hiç görmemişiz de...Ailelerimiz araya girip birbirimizi görüp, tanımak için Denizli’ye giderken ,Şans bu ya...aynı otobüsten, bu yetmezmiş gibi üstelikte yan yana koltuklardan bilet almışız...Tesadüflerin bu kadarına da pes!...Sen benimle kafa mı buluyorsun?"
Elimdeki kola bardağını çarparcasına yere bırakmak için eğildiğimde ,başımı kaldırmamla Oğuz ile göz göze geldik. İlk dikkatimi çeken Nevin’in yanlarında olmayışıydı. Ben hala kafamın içene ayrık otu gibi kök salan soru işaretlerine cevap bulmakla meşguldüm.
_"Beni istemeye gelmeden bir hafta öncesine kadar hiç görmemiş ve tanışmamışsak, Neriman gilin eve beni görmek için gelmen saçma değil mi? Hadi nişanlandıktan sonra desen neyse...Benim kim olduğumu bilip görmeye geliyorduysan eğer, yirmi yirmibeş yıldır bunu benden neden sakladın? Başbaşa kaldığımızda ,biz neden konuşacak konu bulamıyoruz diye şikayet edip durduğumuzda bunları bana o zaman niye anlatmadın da şimdi anlatma gereği duyuyorsun? Neden ?...Neden?...Neden?... Anlamsız nedenlerin üzerine kurulmuş, bir parmak gücüyle yıkılmaya hazır bir düzen...Buldunuz benim gibi su katılmamış bir salağı,geçin bakalım dalganızı nereye kadar geçeceksiniz...
Aldığım en ufak bir duyumu gereksiz yere mi büyütüyorum yoksa kendi kendimi huzursuz etmek için anlamsız kuruntulara mı kapılıyorum bilmiyorum ama belleğimi geriye sarıp, Üniversite yıllarıma kadar gittiğim de, arkadaşlarla bir araya gelidiğimiz zaman bana bakarak yapılan imalı konuşmaları, Nevin’in gereksiz yere bana küsmesini, Ekrem’in, ’seni önceden tanımıyordum’ demesine rağmen beni görmeye gelmesini ve Oğuz’un yüzünden bana söylediklerini, Sevil hanımı tanıyamam ya da onun beni tanıyamamasını ,vs,vs düşündükce hesap sormanın gecikmişliğinden dolayı öfke nöbetleri geçiriyor gibiydim.
Hayatımı gözlerimin önüne getirmeye çalıştıkca ,kopan yerlerinden düğüm atılmış bir filim şeridi gibi görüyordum. Geçmişime; amma iyi amma kötü, yaşandı ve bitti deyip ayaklarımı yere sağlam basarak , destek için kimseye tutunmadan kaldığım yerden devam edebilmem için bir şeyler yapmam, hepsine olmasa da bazı sorularıma cevap bulmam gerektiğini düşünüyordum.
_"Siz ikiniz, lütfen beni iyi dinleyin. Şimdiye kadar beni aptal yerine koyduğunuz yeter. Şu arkanızda gördüğünüz asfaltın orta yerine dikelip avaz avaz bağırmaya başlamadan önce üç’e kadar sayacağım, olup biten her şeyi bana hanginiz anlatacaksa hemen başlasın. Ya trafiği birbirine katararak ad’ımı tescillettirmiş olurum ya da ehliyetini bakkaldan alan biri gelip asfaltın ortasına fotokopimi çıkartıncaya kadar beklerim.
Bir!...
İki!...
Üç!... deyip daha bir adım atmadan Ekrem üç adım atarak önüme geçti.
_"Tama. Tamam!..Otur yerine, aşkam akşam iş çıkartma başıma."
Yarı öfkeli ,yarı zafer kazanmış bir edayla yerime oturacağım sırada Oğuz’un bize doğru geldiğini gördüm. Eee, Kambersiz düğün olmayacağına göre...
_"Afiyet olsun." Neriman ve benden ses çıkmayınca Ekrem;
_"Buyur beraber olsun."dediğin de Oğuz’un huzursuzluğu her halinden belli oluyordu.
_"Sağol. Biz o vazifeyi yaptık.Teşekkür ederim. Nevin üşüdüm deyince arabanın içine uzandı. Yemeklerini yedilerse Nergis benim yanıma kadar gelebilir mi? diye soruyor. Konuşacakları varmış."
Öyle çok şaşırmıştım ki, bir an ne diyeceğimi bilemedim. Sağ elimin işaret parmağıyla kendimi göstererek;
_"Beni mi çağırıyor?..." dediğimde, benden çok Neriman telaşlanmıştı.
_"Öteki Nergis burada olmadığına göre tabi ki seni çağırıyordur. Allah aşkın burada senden başka Nergis var mı? da ,bana öteki,beriki dedirtiyorsun?...Yemeğimizi yedik sayılır, git bakalım ne diyecekmiş. Ama dur gitme! Bi dakka bekle."
Bu arada Oğuz’a doğru başını hafifce çevirip güya çaktırmadan göz etti. Oğuz da bilmem dercesine dudaklarını kıvırdığında, işaretleştiklerini gördüğümü fark etmediler. Yine Oğuz’a doğru seslenerek;
_"Nevin’in rahatsızlığından dolayı morali bozuk. Şimdi kalkar Nergis’e kötü bir şey söylerse keyfimiz kaçar. Yarından sonra size gelmeyi düşünüyorduk.Gidip bi sorsan olmaz mı? Çok acil değilse size geldiğimiz zaman konuşsa?...Daha yemeklerini bitirmemişler dersin..."
Oğuz,"Tamam." deyip,Nevin’in yattığı arabaya doğru giderken,Neriman’a çıkıştım.
_"Ya niye öyle dedirttin ki?Ne kadar ayıp oldu. Tuh ya!..Oğuz bir şey demeden gideyim bari. Hem azcık konuşup aramızdaki buzları eritmiş olururuz." deyip ayağa kalkacağım sırada Neriman kolumdan tutup engelledi.
_"Hiç sanmam.Otur lütfen."
Bakışlarım hançer olup Neriman ile Ekrem’in göğsüne saplanmış gibi ikisinin de huzursuzluğu yüzlerinden okunuyordu.Can kurtarmaya yemin eden ben,Oğuz’un da buraya geri dönmesini dua ederek Neriman ve Ekrem ile birlikte üçünü birden uçurumdan aşağıya yuvarlayasım geliyordu.
Ya herkezin bir bildiği var ve kim,kimin ne bildiğini bilmiyor ya da ortada, ben hariç herkesin bildiği bir problem var. Görünmeyen iki el den biri göğsünü bastırıp nesef almama engel olurken biğer el de kalbimi sıkıştırıp atmasana engel olmak ister gibiydi.
Her şeyi bir kenara bırakıp kendimden nefret etmeye başladım. Kendime; salak,aptal,manyak,geri zekalı,başka...Daha başka ne diyebilirim bilemiyordum.Küçükken dedemin öğrettiği;"Kafanın bekmezini akıtırım (kafanı delerim) ın dışında bildiğim başkada bir küfür yoktu.Her şeyin bir dolma kapasitesi ve taşma noktası olduğu gibi benim de taşma ya da patlamama son bir damla kalmıştı.Ne yapmaya çalıştıklarını,kimi korumaya ya da neyi saklamaya çalıştıklarını bir anlayabilseydim...
Cevriye ablanın,konuştuklarımızı duyabilmek için can kulağıyla bizi dinlemeye çalışır gibi bir hali vardı ama hiç de umurumda değildi.Balkona çıkıp,"Nergis kafayı yedi!.." diye bas bas bağırıp bütün komşulara hatta Belediye hopörlerinden tüm Denizli ye duyursa bile yinede umurumda değildi. Oğuz’un ,benim attığım her adımdan,aldığım her nefesten nasıl haberi olduğu anlaşıldı.’Kocan geldi mi? Ne zaman geldi? yada ne zaman gidiyor’ diye sorması boşuna değilmiş.Benden aldığı lafları Oğuz’a yetiştiriyormuş demek ki...Ekrem yerinden kalkıp kolumdan tutarak beni ayağa kaldırırken;
_"Gel hayatım.Biz baş başa verip,şu tarafa doğru hem yürüyelim hem de azcık konuşalım."
_"Biz ne zamandan beri baş başa verip yürüdük ya da konuştuk? Baş başa vermek için çok geç değil mi? Hem ,niye çok çok önceleri değil de şimdi?...Artık size hiç bir şey sormayacağım.Gölge etmeyin,başka ihsan istemiyorum. Ben dolaşmışım dolaşacağım kadar.Kim çözer? Nasıl çözer? bilmiyorum."
Bu kadar öfke,kırgınlık ve kızgınlığıma rağmen nasıl oldu da ağlamıyordum hayret ediyorum. Ellerimin titremesi neyse de ayaklarımın titremesine engel olmazsam düşeceğimden korkarak Ekrem’in tuttuğu elimi çekerek,
_"Dolaşmak istiyorsan git kendin dolaşmak,benim başım ağrıyor."deyip oturdum ve yerden bir çöp bulup şekiller çizmeye başladığım sırada Oğuzu’un,’
_" Cevriye gel buraya! Onlar da demledi çay.Gitme otur şuraya." dediğini duyup, başım yere eğik bir vaziyette onlara doğru yanlamasına baktığım da yine Oğuz ile göz göze geldik ama bu sefer O başını çevirinceye kadra gözlerimi bile kırpmadan bakmaya devam ettim.Poşetten bir şey çıkaracakmış gibi nihayet başını çevirebildi.Sırtımı Ekrem ve Neriman’a dönerek oturmuştum.Sepetten çıkarılan bardak sesinin ardından Neriman Ekrem’e ;
_"Sen,Nergis ile bana birer bardak şarap doldur da hem içelim hem azık dertleşelim.Bu ara da sende ister dolaşmaya çık ister kendine de doldur hep birlikte içelim." deyip yanıma gelip oturdu ve elimdeki çöpü alarak ileriye doğru fırlattığında yeni bir çöp daha bulup iç içe giren daireler çizmeye başladım.
_"Teşekkür ederim. Ben şarap falan istemiyorum.Beynimi uyuşturup sizin yalan,yanlış anlattıklarınızı dinleyemeyeceğim.Bu arada ,Nevin ile aramın bozulmasına da siz sebep olmuş olabilirmisiniz diye de düşünmeden edemiyorum. Ekrem,Sen,Nevin,Oğuz...Başka kimler var aranızda bilmiyorum,ha bir de sonradan aranıza katılan komşum Cevriye abla.Ha..bir de Figen...Hepiniz de ayrı bir muamma sınız. Hepiniz bir tarafa;Nur topu gibi iki evlat verdiğim ,kocam diye koynuma aldığım adamın bile yirmi,yirmibeş sene içinde bekletip şimdi bana anlatacakları olması akıl alacak gibi değil.Almıyor ya!...Almıyor. Bunu kafam almıyor...Bazı şeyleri abartığımı düşünsek bile ,taşların hiç biri yerine oturmuyor.Tam şu taş yerine oturuyor derken bir fırtına çıkıyor,haydi!....Her şey yine darmadağın.Bir şeylerin sürekli beynimi kemirip durmasından sağlıklı düşünemez oldum."Neriman’a dönüp;
_"Senin buraya gezmeye gelmen gerçekten bir tesadüf mü? yoksa planlayarak mı geldin?"
_"Lütfen şaçmalama!..."
Ekrem elinde şarap bardaklarıyla gelip önümüze dikelerek birini Neriman’a ,diğerini de bana uzatarak;
_"Buyur canım.Sen şarabı seversin. Naz etme hadi al,bir bardak tan bişey çıkmaz."
Başımı kaldırıp dik dik yüzüne baktığım da,hafif bir tebessümle birlikte göz kırptığını görünce şarap içmeme kararımdan vaz geçip aldım.Ekrem daha geri dönüp yerine oturmadan elimdeki şarabı bir seferde lıkır lıkır içerek boş bardağı eline verdiğimde, deyim yerindeyse gözleri fal taşı gibiydi."Ne yaptın sen ya!.." diye bağırdığın da;
_"Hım...Demek ben şarabı çok seviyormuşsum ha?...Hayatım boyunca bu üç veya dördüncü içişim.Beni, şarap sevdiğimi(!) bilecek kadar iyi tanıyormuşsun demek.
Aslında ben;Lekelerimi kapatabilmek için fırsat duldukca süt’e girip çıkıyordum ama demek ki,beyaz ,siyahı kapatamıyormuş. Şu çok sevdiğim (!) şaraptan bir bardak daha ver de,birde kırmızıya boyanmayı deneyerek kapatmaya çalışayım" dediğimde Ekrem’in;’ Allah senin gibi kadının!...’ diye bağırmasına beş kala bir haldeydi. Elimden aldığı bardağın dibinde kalan son damlanın yere düşmesi için bardağı silkeledikten sonra;
_"Yeter. Bir semaver çay var,onu kim içecek? Ev’e götürecek değiliz ya..."
_"Onu sen iç de zihnin açık kalsın.Bende ne kadar çok şarap içersem,beynimi kemiren fareler de o kadar çabuk uyuşurlar.Ya da iyice sarhoş olayım ki; İzmir de ki doktorun dediği gibi gerçekleri görmezden gelip,ölüm korkumu yenerek geleceğime sırtım dönerek yürümemiş olurum.Başka bir deyişle; İyice sarhoş olayım ki; Geleceğimden korkarak ,geçmişimle olan hesaplaşmamdan vazgeçebileyim.Geçmişini unutanın, geleceği de olmazmış. Demi?...Eeee hadi..bi zahmet, verceksen ver artık şu zıkkımı...Söz bu sefer yavaş içeceğim.
_"Sen İzmir’e doktora mı geldin?"
_"Hı hıı.Neden bu kadar şaşırdın ki?"
_"Kime? Ya da ne doktoruna?"
_"Az önce parçalamaya çalıştığım Edebiyat’tan alıntıları, Kadın-Doğum uzmanının söyleyeceğini düşünmüyorsun sanırım.Tabi ki de Pisikiyatri uzmanına gittim."
_"İyi de.Sen burada, şimdilik MEB boş kadro yok diyerek geçici bir süre için hastanenin pisikiyatri kliniğine bağlı evlilik danışmanlığı plikliniğinde çalıştırmadılar mı?"
_"Çalıştırdılar...Ha ha ha haaaa!..Az daha çalışsaydım eğer yıkılmayacak evlilikler bile yıkılacaktı.Çok ucuz kurtuldular çok!..."
_"Burada beraber çalıştığın psikiyatri uzmanları varken,ya da Denizli de gidebileceğin bir sürü doktor varken neden İzmir?"
_"Aynı soruyu İzmir de ki doktor da sordu."
_"Haklı,aklın yolu bir dir."
Ekrem tekrar doldurduğu şarap bardağını gönülsüz gönülsüz elime verdiğin de;Bir iki yudum içip tam karşıma oturmasını fırsat bilerek,daha önce ,’doktor neler dedi’ diye sorduğu zaman,"Hiç...Fasa/fiso,bol bol laf salatası" diyerek geçiştirdiğim sorularına ,şimdi o sormadan,-Uyduruktan teyyare- misali cevaplar vererek canını yakmak istiyordum.
_"İzmir de ki doktoru bana tavsiye eden arkadaşım,’Bak, sonra neden baştan uyarmadın deme.O doktor mesleğinin erbab’ıymış ama,tahtasının biri eksikmiş ve ona giden on hastasından dokuzu bir yıla varmadan eşlerinden boşanıyorlarmış’ dedi."
Şarap zihnimi mi açtı ne? Amma da uyduruyorum ha...Boşanma lafını duyan Ekrem de bet,beniz kalmadı.Duyduklarının karşısında şaşkına dönen Neriman;
_"Sen yanlışlıkla boşanma davalarına bakan Hakim’e gitmiş olmayasın?"
_"Ha ha ha haaa! Ay!.. Çok yaşa emi.Hiç güleceğim yoktu."
(devamı var)
nerimanK