- 441 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ALAMANCI KADİR-2
Sigaraları dağıtırken, egosunu tatmin ediyordu. Onu, el üstünde tutmaları hoşuna gidiyordu. Yeni kimliği sayesinde itibarı artmıştı. İnsanlar, giysilerin içindeki insana değil, giysilere saygı gösteriyorlardı sanki.
Kadir, askerliği dışında köyünden uzak yerlere gitmemişti. Bağlı bulundukları şehire ise ancak çok hastalandığında veya güz sonu evde hazırladıkları yöresel ürünleri satmak için panayıra giderdi. Bunun dışında, şehire pek gitmezdi.. Kemal’ in anlattıkları onu cezp etmeye başlamıştı bu gelişinde. Onu dinlerken, ağzı açık kalıyor ve o yaşamın içinde kendini buluveriyordu.
Nur topu gibi bir kızı oldu. Onun yumuk ellerine ve melekleri andıran pembe yüzüne baktıkça, geleceğini güvene almanın zorunlu olduğunu hissediyordu. Köylük yerde, ne uzuyor, ne de kısalıyordu. Ama Kemal Ağabeyi öyle miydi ? Ceplerinde deste ile parayla geziyordu.
Birden karar verdi. O da gitmeliydi Almanya’ ya. Ertesi akşam Kemal’in yanına oturdu. Ona düşüncesini anlattı. Ondan yardım etmesini istedi. Kemal’ in de cevabı olumluydu. "Elinden ne gelirse" yapacağını söyledi.
Ucuz işgücüne sahip Türkiye’ den gelecek gariban işçilere çok ihtiyaç vardı o zamanlar. Türkiye’ den her gelen işçi “ Guten Tag “ “Günaydın “ İle giriyordu.
Kemal gitmişti. Onun gidişinden bir ay sonra Almanya damgalı ve Kemal’in adının yazılı olduğu bir zarf geldi. Heyecanla ve elleri titreyerek mektubu açtı. Mektupta ne yazdığını anlaması için iki kez okumak zorunda kaldı. Heyecandan okuduğu kelimeleri bir araya getirememişti. Kadir kabul edilecekti. Kemal, ondan gerekli evrakları istemişti. Bu haberi, evdekilere anlattığında, gitmesine razı olmadılar. Kadir’ in ısrarları ve kararlı tutumu sonunda kabullendiler. Artık, hayallerini gerçekleştirecek ve kızının geleceğini hazırlayacaktı.
Minik kızının, ilk adım atışlarını göremeden Almanya yollarına düşecekti. Son gece, kızını öptü. Kokladı. Eşiyle, hüzün dolu bir gece geçirdi. Ertesi gün, hiç bilmediği bir yere maceraya atılırcasına gidecekti. Otobüse bindiğinde, içine bir burukluk çöktü. Otobüs Kapıkuleden çıktığı anda geçtiği ülkeler onu evinden ve yuvasından ayırıyordu. Almanya’ ya ulaştığında, yabancı bir yerde öksüz ve yetim bir çocuk gibi hissetti.
Otobüsten indi. Diğer yolcular teker teker gidince, tek başına kalakalmıştı terminalde. Etrafındaki insanlar, yanından gelip geçiyordu. Konuşmalarını bile anlamadığı bu insanlarla birlikte yaşayacaktı bundan sonra, kim bilir kaç yıl boyunca.
Kemal ağabeyini, uzaktan görünce çocuklar gibi sevindi. Ona gülen bir yüz, tanıdık bir insan vardı en nihayetinde karşısında. Kucaklaştılar, hasret giderdiler. Kemal onu, Türk işçilerinin kaldığı bir eve yerleştirdi. Hepsi de Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelmişlerdi ve o evde kader birliği yapıyorlardı. O akşam hemen kaynaştı onlarla. Ertesi gün Kemal, onu evden alarak çalışacağı fabrikaya götürdü. İşlemlerin tamamlanmasından sonra fabrikada çalışacağı yere götürdüler. Büyük bir binanın içindeki makinalardan çıkan seslerle irkildi Kadir. Kendi kendine söz vermişti. Çalışacaktı ve ayakta kalmayı başaracaktı.
İşe başladığında, etrafını seyretti bir süre. Ustabaşı Hans’ ın onlara kendi dilinde attığı fırçaları hareketlerinden anlayabiliyordu.
Diğer günleri daha iyi geçti. Evdeki arkadaşlarından, Almancayı öğreniyordu. Çat pat da olsa ne dediklerini anlayabiliyordu. Fabrikada, olağan üstü gayret gösteriyordu. Artık Hans bağırmıyordu ilk zamanlardaki gibi. Çalışkanlığını o da fark etmiş ve ona güvenmeye başlamıştı. Sohbet bile etmeye başlamışlardı.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Ben almya ya gittim ve gördüm orada ki yaşamları. Ülkemden giden her insan oranın yaşamına alışmış. Kurallara olduğu gibi uyuyor. Anlamadığım ne biliyor musunuz. Almanya da insan haklarına çok büyük saygı gössterirken neden Türkiye ye geldiğinde o kuralalrdan vazgeçiyor. Neden orada ki güzlelikleri alıp buraya getirmesi gerekirken. en kötülerini getiriyor buralara ve sanki almanya da onları yapıyorlarmış gibi ima ediyorlar.
Oysa almanya da yaşayan vatandaşlarımız gereçketn çok zor şartlarda yaşıyor. Hiç kolay para kazanmıyor. Aldıkları kendilerine yetiyor özlelikle de avrupa parasına döndükten sonra. Onlar Almanya da yabancı, Türkiye de Aalamanacı. İki arada bir derde kalıyorlar ve buda beni çok fazla üzüyor.
Sevgili hülya hanım eminim bu hikayenizde bunlara değineceksiniz ve sonunda güzel bir hikaye çıkacak ortaya.
Kutluyorum kaleminizi ve sevgiler yüreğinize
Bence bu öykünüzle aynı zamanda kendi ülkemizde sanayileşmemenin sonucunda bir takım sancıları da ortaya çıkarmış oluyorsunuz...
İnsanlarımız işte öyle gavur ellerde kul köle oluyorlar...O eski versiyonun çoğu doğduğu şehirleri görmeden köyünden kalkıp Almanya'ya gidince birinci bölümde de anlatıldığı gibi çarpık davranış biçimleri ortaya çıkmış oluyordu...
Benim kayınpeder, yirmi yıl Almanya'da işçi olarak kalmış.Hala davranış bozukluğu var hala bir cümle kurup Almanca konuşamaz...
Oğlum ise okumak için dört yıldır Almanya'da ana dili gibi Almanca konuşur ve kitap çevirisi bile yapıyor..
Yani şimdiki versiyon ile eski versiyon arasında dağlar kadar fark olduğunu söylemek istiyorum...
Yazar hanım kardeşimiz de işte bu eski versiyonu anlattığı için böyle güzel temalar ortaya çıkıyor...
Konu ve anlatım tarzı harikaydı...Yavaş yavaş heyecanlanmaya başlayacağız yine...Bakalım bizim Alamanyalı Kadir'in başına neler gelecek...
Kutlarım...
ayhansarıkaya tarafından 9/16/2009 4:59:26 AM zamanında düzenlenmiştir.