- 1827 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
Kürt açılımı üzerine birkaç söz.
Kürt açılımı üzere birkaç sözüm var
….Nedir bu ikide bir Kürt açılımı denen şey yada demokratik açılım diye söylenip duran ben bunu bir vatandaş olarak tam olarak anlamış değilim.
….Hep sormuşumdur kendi kendime, kendime, yahu ben bir Türk’üm onunla ‘da övünç duyarım. Ben Türkiye’ de diğer ırklardan olanlar gibi eşit yaşayan Türk olmasına bir Türk’üm’ de şu durmadan bizden az hakları varmış gibi hareket eden bizden fazla hak isteyen Kürt kardeşlerimizden üstün, benim nerem var derim kendime. Ve de ben onlardan üstün hiçbir tarafım olmadığını hisseder görürüm.
….İşte şu anda akılıma bizim milli eğitim okullarındaki seçmeli yada zorunlu İngilizce yada Almanca dersleri geliverdi aklıma.
….Yahu saten ben fikir olarak, orta öğretim okullarında, bu yabancı dillerin milli eğitime bağlı olarak okutulmasına bir vatandaş olarak saten fikir olarak karşıyım, şimdi bir’ de bunlara seçmeli olarak Kürtçe dersi mi koysun milli eğitim kendi okullarında.
….Efendim bırakın artık böyle şeyleri, bu ülkede yabancı dil öğrenmek isteyen, ya da kendi atalarının dedelerinin eskiden beri kullandığı ana dilini öğrenmek isteyenler gitsin açsın özel okullarını neyi öğreneceklerse hangi dili öğrenmek istiyorlarsa orada öğrensinler. Artık bu dil Kürtçe mi olur, Lazca mı öğrenir ya da çeşit, çeşit dillere sahip Çerkezler mi kendi dilini öğrenir. Yoksa öğrenmek için merak ettiği bir başka bir dili mi öğrenir bu okullarda ne isterse onu öğrensin. Hangi dilini ya da bununla beraber öğrenmek istediği dil ne varsa gitsin de oradaki özel okullarında öğrensin.
….Bu ülkede İngilizce ders veren yada Almanca ders veren bir sürü özel okullar ya da kolejler var bildiğim kadarıyla. İçimizde yıllardan beri beraber yaşadığımız iç içe olduğumuz kardeş Kürtlerimiz’ de varsın gitsin, açsın bir yerlerde kendi özel okullarını, çocuklarına ana dilleri olan Kürtçe öğreteceklerse orada öğretsinler. Yâda başka dili de orada öğretsinler yine.
….Şimdi çoğunluğumuz Türk olan beraber kardeşçe yaşadığımız bu ülkemizde, milli eğitim orta öğretim okullarında Kürtçe eğitim verirse, yarın içimizdeki kardeşçe yaşayan aynı kanunlarla hayatlarını idame ettiren, diğer azınlıklar ya da eşit hakka sahip olan topluluklar yarın demeyecek’ mi, hayır bu olmaz bizler’ de kendi dilimizin milli eğitime bağlı sizin okullarınızda okutulmasını isteriz diye. Haklı olarak tabi ki onlar da bunu bir gün gelip başkaldırarak isteyeceklerdir. Ve de çok haklı olarak isteyecekler.
….Bana kalırsa bir vatandaş olarak düşüncem tabi ki benim de düşünmeye hakkım varsa, milli eğitime bağlı orta öğretim okullarında hiçbir yabancı dil okutulmamalı ve çocuğuna çocuğunun istikbalini düşünerek yabancı dil öğretmek isteyenler de gidip, bu istedikleri eğitimi veren, özel okullardan yada bu iş açılmış kurslardan faydalanarak öğrenmelidir derim ben şayet düşüncemi belirmeye hakkı olan vatandaşsam ve hakkım varsa.
….Yahu ben kendim şöyle bir bakıyorum da yaşadığım yerdeki kendi etrafıma, şu memleketimin şehirlerindeki otelleri motelleri bakkalları ve hatta berberleri sıradan dükkanları bile, bunların iş yaptıkları dükkanlarına astıkları levhalarına ne olduğunu hiç anlamadığımız telaffuzunda bile benim ve benim gibi daha nicelerinin pek çok zorluk çektiğimiz anlamın ne olduğunu bilmediğimiz aklımızda kalamayacak kadar çok ve değişik yabancı dilleri levhalarında kullanıyorlar.
…..Gelin de bir görün, şu Alanya, Antalya yada diğer ilçelerini buralarda ne kadar otel motel varsa, hepsinin ismi de yabancı dilde yazılmış. İnsan bunları görünce kendini Türkiye’de değil’ de sanki bir yabancı ülkede gibi hissediyor.
….Yahu bırakalım da gelen turistler benim Türkiye’ mde gezerken biraz da olsun benim Türkçe’mi öğrensinler.
….Hiç değilse üstüne İngilizce yazıyorsan bari şunun altına Türkçe de yaz be adam yazdığının ne hem biz anlayalım hem de yabancılar anlasın. Ama olmaz biz bir defa özentiye alışmışız. Hatta gündelik konuşmalarımıza kadar girer olmuş, bu yabancı kelimeleri kullanma alışkanlığımız.
…Nerdeyse hiç Türkçe kullanan kalmamış da benim kendi öz dilim olan Türkçe m yabancı dillere karışıp gitmiş gibi. Vay benim güzel Türkçem vay haline vay...
….Hal böyleyken yarın bir de o tabelalarda, Kürtçe isimler görürsek hiç şaşırmam ve binim öz dilim olan Türkçe’me karışan anlattığım bu yabancı diller yetmiyormuş gibi, bir de ona gelecek zamanlarda yeni eklemelerle Kürtçe’ in dışında içimizdeki diğer azınlıkların dilleri karışmaya başlardır artık.
….İşte ben bu nedenle ben, milli eğitime ait orta öğretim okullarında yabancı dil okutulmasına bile kesinlikle karşı olan vatandaşlardanım.
….Bana göre benim düşünceme göre, hiçbir yabancı dil ortaöğretim okullarında yabancı dil olarak okutulmamalı ve ancak öğrenilmesi istenen yabancı diller ihtisas okullarında ya da özel okullarda falan okutulmalıdır derim.
….Yabancı bir dil öğrenmek isteyenler ya da kendi ana dilini annesinden babasından ya da dedelerinden tam olarak öğrenememiş olup da mutlaka öğrenmek isteyenler, gitsin bu dillerini özel okullarda ya da kurs yerlerinde öğrensinler derim.
….Bu da benim bir vatandaş olarak fikrimdir. Şayet soran varsa.
15 Eylül 2009
Antalya
YORUMLAR
Çok önemli ve su kaldıran konularda yazıyorsunuz.
Kaleminiz güçlü. Yazılarınızda daha itinalı olmalı. "Hayır" bile yumuşak şekilde söylenince daha az yara açar. Fakat anlamı değişmez.
Kürt kardeşlerimiz azınlık değildir.
Bu meselede haklı yönleriniz çok ama başka bakış açıları ve yöntemlerini önce hükümet denemelidir.
Emeğiniz için teşekkürler.
Demem şudur; bir tek gönül kırmaya değmez. Bu meseleler yapaydır. Zamanı gelince kendiliğinden kaybolur.
Selamlar.
Türkiye'de KÜRT yok KÜRT'çü sorunu var demişsiniz...
.
Kürt sorunu ne zamandan beri var ? Biz ne zamandan beri bu sorunu ötelemekle meşguluz ? Sorun Kurtuluş savaşı ve o yıllardan itibaren oyalama ve ötelemeyle günümüze kadar getirilmiştir. Önce Dersim katliamıyla susturulmaya çalılışılan Kürt sorunu için dereler ve ırmaklar kan gölüne çevrilmiştir. Şimdiki adıyla Tunceli Kürt isyanında dereleri ve ırmaklarından kan akan bir şehir olmuştur...
Ve biz sürekli olarak Milliyetçi ve ırkçı söylemlerin nutuk alanı olarak yıllarca bu sorunu yok saydık. Milliyetçi ve ırkıçılar bu kan üstünden nutuk attılar. O bölgede ölen askerler üzerinden siyaset yaptılar. Annelerin ve babların göz yaşlarını, toprağa verilen gençlerin hayallerini kim düşündü ? Onların ölüsü üstünden siyaset yapanlar, onların ölümlerini oya çevirenler hala istiyorlarki bu bölgedeki savaş devam etsin. Çünkü biliyorlarki barış olursa oyları düşecek...
Ne gariptir ki kendini " sol ya da sosyal demokrat " olarak adleten bir partide bu savaşın sürmesinden yanadır. Siyasette kanla beslenenler bu savaşı sonuna kadar sürdürmekten yanadırlar... Çünkü bu savaşta ölenler orta gelirin altındaki insanlardır. Hangi milletvekilinin oğlu ölmüştür bu savaşta , hangi bakanın , hangi subayın...Ölenlere bir bakın çoğu er , uzman er ya da assubaydır. Tek tük subay vardır bu savaşta ölen. Ancak nutuk atmaya gelince kimse mangalda kül bırakmaz....
Peki dağda ölenler kimdir ? Yine orta gelirin altındakiler... Annelerin göz yaşı rengi ayrı mıdır ? Bir tarafta törenle kaldırılan ölümler "şehit " ilan edilirken diğer tarafta dağda ölenlerin cenazesine dahi sahip çıkılamadığı anlar vardır... Yüksek askeri şura " irtica" kabilinden insanları asker kişiliğinden atarken diğer yanda dini terimleri kullanıp ölenleri "şehit" ilan etmektedir... Şehitlik inanışa göre başka bir dine ait düşmanla yapılan savaşta olur. Halbuki burada değişik bir din söz konusu değildir... O halde bu ölümler üstünden atılan nutuktan başka birşeydir...
Kürt nüfusunun varlığını sürdürdüğü bu bölgede işkence ile öldürülenler içinde anne karnında cenin olarak bulunanlarda vardır...
Bu savaşı kabul etmek mümkün değildir. Gönül isterdiki kendini "sol" bir parti olarak gösterenler bu açılımı yapsın ama gördük ki onlar " şehitler" üstünden nutuk atmaya devam edenler...Diğer bir alanda ise Sırpların Boşnaklara saldırdığı ırkçı bir söylem sürmektedir...
İnsanlar ölmeli ve onlar bu ölüm üstünden oy kavgasına girmelidirler. Ama inanıyorum ki Türkiye de yaşayan halklar bu oyunu bozacaktır... Anadolunun bağrında yaşayan insanların ölümleri üstünden siyaset yapılmasına izin vermeyecektir...
Annelerin göz yaşları ve oğullarının dağlarda ölmesi SON BULMALIDIR... Barışı engelleyenler NAZİ olmaktan kurtulamayacaktır...
bir tarih öğretmeni olarak fikirlerinize tamammen katılıyorum muhteşem bir yazı devamını yazınız lütfen türkiyede kürt yok kürtçü sorunu var.....EDEBİYAT DEFTERİNE GELİNCE BURDADA KÜRTÇÜ SORUNU VAR SORUN YAZINIZDA DEĞİL MALUM ŞAHISLAR BU KONUDA HASSASALAR ONLAR ZEHİRLENMİŞ VE NARKOZLU BEYİNLER SIKINTI YAPMAMANIZI TAVSİYE EDİYORUM.SAYGI VE SEVGİLERİMLE.
Sayın Şanlıer
Tartışma fikirlerin çatıştığı bir alandır...
Demokrasi ilk çıkışında Atina'daki Agora meydanında halkın sorunlarının tartışılıp çözüm arandığı bir platforumdu. Zamanla değişti gelişti. Bir ara eski Yunan'da Aristo ve Eflatun demokrasiyi " Ayak takımının yönetimi " olarak da adlandırdılar. Ancak günümüzde artık gelişmesiine parel olarak böyle algılanmıyor. Çünkü önündeki yol uzun bir yoldu ve bu yolda demokrasinin aldığı kültür onu bir yere oturtturdu.
Demokrasi konuşma , tartışma ve çözüm üretme yönetimidir. Sonrasında sosyal demokrasinin katkılarıyla kendini geliştirdi. Özgürlük , eşitlik , adalet ve dayanışmayıda bir ruh olarak kendi iç dinamiğine katarak günümüzdeki şeklini aldı. Demokrasi aynı zamanda şiddeti ve ırkçılığı red eden bir kültürden gelmektedir.
Burada amacım kimseye ders vermek değildir...
Satırlarımda kesinlikle bırseylerın arkasına saklanmam...
Fikirlerimin üstüne karanlık bir örtü örtmektense, siyasi görüşüm ne ise açık açık yazarım, siyasi görüşü olmayan
birilerini de yok sayarım...Bana göre elbette... Düşüncelerim birileri tarafından ırkçı olduğum tabiri ile lanse ediliyorsa, bir daha düşünülmesini tavsiye ederim...
Derim ki,12 Eylülün yaratmak istediği bakma, görme, duyma, ya da uygun bir yaklaşımınız var sanki...
İnsanın düşünceleri ve fıkırlerınden dolayı yok edıldığı ve zulüm gördüğü her türlü karanlıkta görevim aydınlığı haykırmaktır.Dünyanın neresinde ne surette olursa olsun her türlü katliam, zulüm, işkence ve bunu destekleyenlerin karşısında olduğumu bir kez daha İLAN EDERİM...
Bana bize verececeğiniz doğru ve gerçek cevaplarınızı hani merak etmiyor değilim, buyrun efendim kalem sizde sizede dinliyelim ...
Şiddet hiç bir zaman bir yol ve yöntem değildir. Bu yolu kullananlar çıkmaz sokakta dolaştıklarını bilmelidirler. Çözüm her zaman diyalog ve barış yolunun açık olduğu yerlerdedir. Bu anlamda ülkemizin bir bölümünde yaşanan acı ve sıkıntıların çözüm yoluda milatarizmi savunmaktan geçmez.. "hainlik edabiyatı" yapılarak bir yere varılmaz.. Daha doğrusu böyle bir ortamda sıkıntıların ortadan kalkması bir yana daha fazla büyüyeceğide aşikardır.
Öncelikle insana karşı ve onun yaşama hakkının kutsal olduğundan hereketle şiddetin her zaman nereden gelirse gelsin karşısında olunmalıdır. Diyalog kanallarını kapatmak isteyenler ve militarist nutuklar atanlar terörden beslenenlerdir.
Ancak ülkemiz insanı genel olarak her türlü şiddetin karşısında ve barıştan yana bir yapıya sahiptir.
Eğer tersi olsaydı militarist nutuklar altında şimdiye kadar amaçlanan "iç savaş" çıkardı. Ki şiddet yanlılarının asıl olarak istedikleri budur. Ülkemizdeki insanların birbirini boğazlaması bunlara " zevk" verecektir.
Bunu da çok iyi biliyorum ki,bu ülkenin geleceği şiddetten ve onu savunanlardan arınacaktır. İnsanlarımızın ölmediği şiddetin olmadığı bir gelecek hayal olmaktan çıkacaktır...
Saygımla
Yıllardır yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz bir şey var, oda bu dünyada barış içinde kardeşce yaşamak için bu sömürü düzenine ve faşizme karşı mücadele etmektir… Emperyalistler kendilerinden olmayanı küresel terörist ilan ettiği, yerelde ise onların uşaklığını yapanlar bölücülük, devletcilik yok efendim türke hakaret nidaları ile barıştan yana şavaşa ve sömürüye karşı olanları bastırmaya çalışıyorlar.
Biliyoruz ki halk bunları yutmuyor artık, fakat bu kan emici kapitalistler bize ideolojilerini hala benimsetmeye çalışıyorlar, lakin bilmiyorlarki artık benimseyecek bir tarafımızın kalmadığını. Bir de bunun bir yerel tarafı var ki, milliyetçi-ırkçı-mukaddesatcı bir hastalıkta bu ülkeye ve halklarına karşı yıllardır kendilerinden farklı düşünenlerin vatan haini olduğunu bu ülkeyi karşılıksız sevdiklerini zırvalayıp duruyorlar.
Aslında görüyoruz nasılda karşılıksız olduğunu, bir bakın kim var her türlü mafya ve çıkar gruplarının içinde, kim organize ediyor bu uyuşturucu çetelerini, kim çıkıyor bu karanlık cinayetlerin altından ve derin devletten !!!
Kin ve kanla beslenen odaklar bunlar, ya bu sistemimizi seversiniz yada terk edersiniz bu ülkeyi diyerek kendilerinden olmayanı tehdit ederek bu halkın sırtından asalaklar gibi beslenmeye devam etmek istiyorlar…
Onlarda çok iyi biliyorlar ki, yarattıkları bu kaos ve nefret vede destekledikleri katillerin öldürdüğü faili belli belirsiz insanların kanları onları boğacaktır...
Biliyoruz ki ne militarizm , ne şövenizm , ne de ırkıçılıkla Kürt sorununu çözmek mümkün değildir.
Muhalefet ve alt tabandaki partilerin hainlik edebiyatı yaptığınıda çok iyi görüyoruz... Önce sorunların ne olduğuna bakılmalı , keni kendimizi tatminden öte bu ülkede var olan bir kardeş kavgasına son verilmesinin önü açılmalı, ve bence ele geçirilen bu tarihi fırsat çok iyi değerlendirilmeli...Her konu , her yönüyle tartışılmalı , ancak tartışılırsa bir sonuç çıkacağınıda çok iyi biliyoruz...
Önü kapatılmaya çalışılan bir fırsatın, ülkemizi daha fazla karanlığa gitmesine neden olacaktır...
Bu anlamda ben muhalefet ve alt tabandaki partinin görüş ve fikir olarak militarizmi , şövenizmi , ırkıçılığı savunduğunu söylüyorum , ve görüş olarak ta desteklemiyorum. Bunlar sistem olarak Nazi Almanya'sında denendiler . Bosna'da , Filistin'de denendiler...Bu anlamda benim ülkemde denenmesi daha fazla ocak sönmesi anlamına gelecektir...
Saygımla.
Türk toprakları 1000 yıl ötesinde de Türk'tü, yeni 1000 yılda da Türk kalacağına inandık.
Emperyalizmin bu oyunları bozulacak, ne yapılması gerekiyorsa o yapılacak ...
Hiç bir zaman Kürt ismini verdiğimiz Oğuz boyuna dahil olan bu kardeşlerimizi bizden koparmaya çalışan amerikan ve batı emperyalizminin sonu gelecek, göreceğiz. Bu katil sürülerinin kardeş topluklukları birbirlerine düşürmelerinin cezasını Türk Devleti ve milleti verecektir...
Kürt ismi verilen bu kardeşlerimizi kışkırtmaya çalışanların hangi ideoloji ekseninde yetiştiklerine iyi bakmak gerekir.. Zira, kürtlerin yüzde birini bile temsil etmiyorlar...
Dün ermenileri yetiştirip doğudaki Türkleri-Kürtleri kadlettirenler, şimdi kafrdeşi kardeşe kırdırtmaya çalışıyorlar...
Yapılan olumsuzlukları, kabul edilemez olayları iyice irdelediniz mi kimler tezgahladı? Ordumuza, milletimize suç atmak ne kadar kolay. Kürtleri ve Türkleri her konuda mağdur edenlerin kimliklerine iyice bakın... 12 eylülü bile kimler ne için yaptırıdığını görün...
Kürtlerin kimlikleri ile ilgili yazılan kitapların yazarlarının kitaplarını incelendiğinde Kürtlerin Tüklerden ayrı bir kavim olmadıkları görülecektir. Ve bu kitapları yazanların çoğuda kürt aşiretlerine mensup kişiler..
Türk milleti, sergilenen oyunların üstesinden gelecek kadar sabır ve metanet sahibidir... Gürcü asıllı bir yahudi ailden geldiği yazılıp çizilen başbkanımızın dediği söylemleri Türk milletini temsil etmez. O icazet altığı ülkenin söylemlerine göre tavır takınıyor..
Bu millet çok ali kemaller gördü ve gereğini yaptı!
Saygılar değerli hocam... Konuyu ne güzel işlemisiniz, varolasın...
Siz geceleri kapılarınız kırılarak uykularınızdan uyandınız mı hiç ? Çocuklarınızın feryat figan ağladığı akşamları soludunuz mu ? Siz hiç köy meydanlarına toplanıp çırılçıplak soyuldunuz mu ? Siz oğlunuzun elinden babasına pislik yedirmeye zorlanan bir coğrafyada yaşadınız mı ? Siz karınıza , kızınıza sahip çıkamayacağınız günler yaşadınız mı ? Sizin oğlunuzun ölüsüne dahi sahip çıkamadığınız anlar oldu mu ?
Siz hiç köşe bucak kaçarak Ağladınız mı ? Her akşam evinizin birleri tarafından basılıp kurşunlanacağınızı düşündünüz mü ? Ve siz , sizin dilinizi , renginizi , çeşitliliğinizi , kültürünüzü yok sayanlarların dağlara yazdığı sloganların altında yaşadınız mı ? Siz sürekli üstünüze çevrilen namlular ve nefret dolu bakışlar altında ezildiniz mi ? Her gün her saat ailenizden birinin ölüm haberi ile yaşadınız mı ?
Yaşamadınız.. Gece yarıları yataklarınızdan fırlayarak kalkmadınız.. Dipçiklerle dövüle dövüle meydanlara toplanmadınız. . Siz cezaevinde yatan oğlunuza ya da kızınıza kendi dilinizle konuşmaya yasak edilmediniz....Sadece öğrendiğiniz "nasılsın" cümlesiyle hitap etmek zorunda bırakılmadınız....
Kaldı ki ben o dilide bilmem , onların milliyetinden de değilim...Ama insanım. Nerede zulüm varsa , zulüm nerede hangi insanı ezerse ben ondan yanayım... Bir halkı toptan yok saymak , onun dilini kültürünü baskı altına almak ve yaşadığı dağlara başka bir etnik kimliğin sloganlarını yazmak zulmü sürekli o insanların yüreğine taşımak artık bitmeli... Bitmeli ve bütün bunları yapanlar insan olduklarını da hatırlamalı... Halklar kardeştir , kardeşlik ortak değerlere sahip olmakla yaşatılır. Ortak değerlere yer vermeyen ne varsa yere yeksan olmalı...
Hocam yazdıklarınızı okuduk, teşekkür ediyorum...
Müsadeniz ile ...
Son yirmi beş yıllık savaş sürecinde faili meçhule giden binlerce Kürt insanının, askeri cezaevlerinin işkence tezgahından geçen yüz binlerce insanın, yakılan ve yıkılan binlerce köy ve kasabanın ve büyük şehirlere göç ettirilen milyonlarca insanın tüm dünyanın gözü önünde yaşadığı zulümleri görmemezlikten gelemeyiz...
Mezopotamya topraklarında bin yıllardır yaşayan Kürt halkı, Ortadoğu'nun birçok ulusu ile iç içe yaşamış ve medeniyetin oluşumunda pek çok emeği geçmiş Kürtler yıllarca çeşitli baskılar maruz kalmışlardır...
Göz ile görülebilen bir Kürt halkı adeta yok edilmeye çalışılmış, Kürt diye bir halkın olmadığı, Kürtlerin dağlı Türkler olduğu yada Farsların bir kolu olduğu iddia edilmiştir.
Kürt adı sözlüklerden ve tüm kitaplardan çıkartılmaya çalışılmış, Kürtlerin kendi tarihi ile buluşması engellenmiş ve tüm tarihi eserler tahrif edilmiştir. Kürt dili yasaklanmaya çalışılmış ve Kürtçe diye bir dilin olmadığı iddia edilmiştir. Jenositler, sürgünler, katliamlar, bir halka yapılacak tüm zulümlere maruz kalmıştır Kürtler.
Tarihi, değerleri, kimliği unutturulmaya çalışılmış bu halk, bugün belirli noktalar da tanınmak mecburiyetinde kalsa da halen yeryüzünün en çok horlanmış, aldatılmış, sömürülmüş, ve yok edilmeye çalışılmış halkıdır.
Bu halkın ne yapıp ta bu zulümleri hak ettiğini ise söylemek mümkün değildir.
Kürtler ne yazık ki zulme maruz kalma da yeryüzü halkları içerisinde ilk sırada yer alsada, hiç yılmadan direnme ve maruz kaldığı zulümlere karşı sesini yükseltme de de ilk sıralarda yerlerini aldıklarını biliyoruz...
Kürt halkı çok kez kurşunlanmış, ama hiçbir kurşun bu halkın umudunu vurabilmeyi başaramamıştır.
Arzum ve hedefim iki kardeş kavmi ( Türk- Kürt ) ayrılık noktasına getiren zulmün ve adaletsizliğin ortadan kalkmasıdır... Bu ülkede yaşayan her kavmin bu ülkenin asli sahibi olduğunu unutmayalım...
Yüreğimizin yandığıyla kalıp, artık akan kanın dinmesini isteyen etnik kökeni Kürt bireylerden biri olarak diyorum ki, Filistin'deki kolu kırılan çocuğun kaderiyle, Hakkâri de kafası vahşice parçalanan çocuğun kaderi arasında hiçbir fark yoktur.
Kürt sorununa ulus devletin resmi ideolojisi çerçevesinde tek tipleştirici, bir perspektif ile çözüm aramaya çalışan Hükümet'in durumu, çözümsüzlükte ısrar etmek anlamına gelmekteydi. Kürt toplumunu diliyle, tarihiyle, siyasetiyle ancak resmi ideolojinin sınırlarına riayet etmeleri şartıyla kabul etmek bir lütuf, bir açılım veya kardeşlik ortamının tesisi için fedakârlık yapmak değildir.
Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'a gelerek EVET KÜRT SORUNU VARDIR ve BU SORUN BENİM SORUNUMDUR dedikten sonra sonraki seçim çalışmalarında meydanlardaki kalabalığa bir yemin/ant olarak tekrarlatıp sadakat istediği "Tek Devlet, Tek Bayrak, Tek Vatan…" sloganları olsa olsa Türk ve Kürt kavmiyetçiliğini azdırmakta ve Kürt sorununu daha derin bir çözümsüzlüğe doğru sürüklemekteydi.
Şimdi soruyorum, ne oldu da Başbakan Erdoğan doksan derece u dönüşü yaparak Kürt açılımı altında Kürt sorununa çözüm getirmeye çalışıyor...
Hatırlatmadan geçemeyeğim...
İnsani çözüm militarist siyasetten ve Türk kimliği dışındaki diğer kimliklere düşmanlık etmeyi marifet sayan Devlet ve Hükümet politikalarından vazgeçmekle başlar...
Gene tekrarlıyorum, Şiddet ve çatışma ortamı sona erdirilerek, barış ortamı sağlanmaya çalışılmalıdır.
Saygılarımla...
Benim lügatımda kürt Türk meslesi yok onu çıkaranların amaçlarını biliyoruz.Hala neyin açılımını yaparlar.Bunca yıl aynı topraklarda yedik içtik kardeşcede şimdimi ayrımcı olduk.Şu mübarek günlerde böyle bir ayrımcılığı nifak tohumlarını içimize sokanları Rabbim her iki cihanda da güldürmesin.Fazlada bir şey demeyeceğim.
BU mübarek günde insanların kardeşliğine ur düşürücek bir yazıdan başka bir şey değildir bu bahsettikleriniz..............
Evet sen Türksün ve ben Kürdüm senin benden hiçbir üstün yanın olamaz benimde sizden olamaz.............Çünkü buna Kuran-ı Kerim zaten izin vermiyor.
Yabancı derslere madem karşıydınız neden o zaman bu yazınızı yazmadınızda Kürt konusuna gelince yazdığınız çünkü bu diyar ne yazık ki milliyetçilik duygularının şah sürdüğü bir diyar.................
sen kürtsün türkçe konuşacaksın,sen kürtsün cezaevine atılacaksın, sen kürtsün evin askerler tarafından sarılacak,sen kürtsün çünkü sen anadan doğma bölücüsün ;
peki şimdi kim haklı, kim haksız, neden bu Kürtler bazı haklar istiyor size göre sebepsiz yere istiyorlar tabi, çünkü yıllarca silahlar altında kalan bir köyünüz,sürülen bir aileniz olmadı, bilemezsiniz.
sorarım size; Anneniz Türkçe konuştu diye kaç kere dipçiklendi?hiçbir zaman
ama benim annem Kürtçe konuştuğu için ve Türkçe bilmediği için dipçiklendi, ve eteğine tutuşarak nefret besledim her silaha her askere bir çocuk bunlara nasıl dayanabilir.
Kendi özel okullarını açsınlar demişsinizanayasadan haberiniz yok sanırsam......izin versinler onlarda yapsın o zaman...dikta bir sistemin içinde sistemin adamı olmak kolaydır, sistemin adamı olamamak ölümdür..
nedense bu ülke insanların
Kürt ve İslam kelimelerine hiç tahamülleri yok.
Kadir geceniz mübarek olsun
allaha emanet olun
sevgiler
saygılar
selamlar
Düşüncenize bir bakıma katılıyorum ama sac ayağı tam basmıyor bence.Benim kızım bu yıl Üniversitede üçücü yıl ingilizce okuyacak yani İngiliz eğitimi ile Türkiyede mezun olacak.Bir İngiliz yapmaz bunu.Sana Türkçe eğitim vermez ama biz veriyoruz,Eurovisiyona İngilizce şarkı ile giriyoruz niye?İngiliz sömürgesine girmişiz de ondan.Can Ataklı'nın son röportajını izleseydiniz bir sitede.AKP'li bir millet vekili,İngiltere'nin kendilerine Türkiyeyi bölün size istediğniz kadar Arap ve İsrail sermayesi hazır.
Bu bir itiraf!Gelelim Kürt meselesine.Bu tarihten beri var ve devam ediyor.Bence onu hiç karıştırmayın ama Kürtlerin şeyhler,ağalar,ve aşiretler tarafından sömürüldüğünü her fırsatta yazın.Bende destekliyeyim.