AYŞEGÜL' üm
Bir sonbahar öğlenindeyim. Yeşillikler arasındaki balkonumun cennet köşesindeyim
Bir kızım olmasını isterdim hep. Hatta doktor arkadaşım ” sana benzeyen bir kızın olmalı” dedikçe daha bir isterdim kızım olmasını. Olmadı, kısmet değilmiş.
Hayal davet edilmiyor aslında, kendiliğinden oluşuyor. Geçmiş zamanın an zerreleri, sizin andaki duygularınızla bütünleşiyor ve sizi hayal alemine taşıyor sandığımca. Belki de balkonumdan görebildiğim muhteşem bir yapı eseri olan Özel Çocuk Hastanesi getirdi bunları aklıma.
Başımı balkonun duvarına yasladım ve gözlerimi kapadım, usulca. Yine dudağımda o sıcak ve masum, sevecen tebessüm. Sanırım benim hayal tüneline giriş kapımın anahtarı, bu sıcacık tebessüm.
Hastaneye gidiyorum, elimde kırtasiyeden aldığım Ayşegül Okulda, Ayşegül Tatilde, Ayşegül Çiftlikte gibi seri hikaye kitapları var. Yolum çocuk servisine yöneliyor. Koridorda yürürken odalara bakıyorum ve geçmiş olsun diyorum hasta çocuklara, hepsinin yanında anneleri var, şefkatle eğilmişler yavrularına. Teşekkür ediyorlar bana.
Yürürken bir odanın önünde kalakalıyorum. Dünyalar güzeli bir kız çocuğu yatağın içinde büzülerek oturmuş ve sessiz hıçkırıklarla ağlamakta. İçimden acı bir şeyler akıyor adeta. Yavaşça süzülüyorum odaya ve usulca sesleniyorum; Geçmiş olsun canım, neden ağlıyorsun? diyorum. Minik kız irkilerek yatağın içinde toparlanıyor ve gözyaşlarını siliyor. Yatağın ucuna oturuyor ve saçlarını okşuyorum, bağrıma bastırıyorum olanca gücümle ve sıcacık gözyaşlarını siliyorum, elimi değil ama yüreğimi yakan sıcak göz yaşlarını.
Adın nedir yavrum? Diyorum “Ayşegül, efendim” diyor, inananıyorum ve elimdeki kitapları hatırlıyorum. Bak sana adaşının kitaplarını getirdim diyorum, sevinçle alıyor ve boynuma sarılıp teşekkür ediyor. Ardından yanağımı öyle bir sevgiyle öpüyor ki, dünyanın tüm hazinelerine değişilmez bir sevgi yumağını içimde buluyorum, ruhum ısınıyor,gözlerim kamaşıyor.
Ayşegül’ ün annesi doğumda ölmüş ve babası bu yüzden Ayşegül’e kin beslemiş, sevememiş kızını, çok sevdiği yarini elinden aldı diye. Masum yavruya; “annen öleceğine, sen ölseydin” dermiş zaman zaman… Ayşegül’ü babaannesi büyütmüş, ama geçen yıl o da ölünce, 2 yıl önce evlenen ve bir oğlu olan babasının yanına gelmek zorunda kalmış. Ama hiç mutlu olmamış Ayşegül…
Bunları anlatırken karşılıklı ağlaştık, birbirimizin gözündeki yaşları sildik ara ara… İçimde fırtınalar esti. Boralar, tayfunlar cirit attı sanki. O esnada saçlarımı okşadı Ayşegül ve gözlerime bakarak, “benim annem de sizin gibi güzelmiş” dedi. “Sesi de aynen sizin ki gibi yumuşacıkmış”, babaannem bana annemi anlatırdı, bazen de resmine bakarak birlikte ağlardık babaannemle”…..
Gözyaşlarım seldi artık, dolup, dolup taşıyor, zapt etmek imkansızlaşıyordu. Ayşegül’ ü öpüp kokladıktan sonra, soluğu doktorun yanında almışım, Ayşegül’ zaturre olmuş, babası hastaneye yatırmış bir kez de ziyaret etmiş, bir daha aramamış kızını.
Vefasız babanın adresini aldığım gibi arabama atlıyor ve gidiyorum, direk söylüyorum niyetimi; “ ben Ayşegül’ü almak, büyütmek ve okutmak istiyorum” adam dün’den razı… Hemen işlemlere başlıyoruz, önce Ayşegül’ü hastaneden çıkartıyorum, çocuk mağazalarına gidip, kıyafetler alıyorum, oyuncak bebekler ve gelinlikler…Ayşegül o kadar mutlu ki. Okulun açılmasına 1 hafta var, hemen evimin yakınındaki okula kaydını yaptırıyorum ve yıllar geçiyor, Ayşegül büyüyor, doktor oluyor ve evleniyor.
Gelinliği ile mutluluğa gitmekte olan Ayşegül’ üme el sallarken gözlerimi açıyorum. O esnada okuldan evine dönen sarı saçlı güzel bir kızın da bana el salladığını görüyorum. Garip ve tatlı kız, nereden bilsin ki, benim hayal aleminde olduğumu… Kendisine el salladığımı düşünmüş….
YORUMLAR
değerli yorumlarınız için Teşekkürler ediyorum değerli arkadaşlarım meselci, med_i tabi ve ayhansarıkaya.
Bu, gerçekleştirmeyi çok istediğim bir hedef aslında, hayalden çok. Toplumsal olaylara ve yaralara duyarsız kalamıyorum. İçimde hep, insanlığa yararlı şeyler yapmak için akmaya hazır bir pınar var sanki. Dilerim hayallerim bir gün gerçek olsun.
Sevgi ve saygılarımla.
İnşallah böyle dramatik öyküler,sadece senaryo olarak hayal aleminden çıkar da gerçeğe dönüşür ve Ayşegül'ler her zaman kurtulur...
Yazınız insanın yüreğine oturuyordu doğrusu...
Kalem,yağ gibi kayıyordu...Belli ki ilk günden usta olduğunu gösteriyor okuyucusuna...
Aramıza hoş geldiniz efendim...saygılar...
Bence de yan tarafımda balkondan gelen hafif soğuk hava mı yoksa sizin öykünüz mü çarptı bilemedim bir ürperti geldi tenime...
Güzel çok güzeldi...
med_i tabi tarafından 9/15/2009 12:21:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bunları anlatırken karşılıklı ağlaştık, birbirimizin gözündeki yaşları sildik ara ara… İçimde fırtınalar esti. Boralar, tayfunlar cirit attı sanki. O esnada saçlarımı okşadı Ayşegül ve gözlerime bakarak, “benim annem de sizin gibi güzelmiş” dedi. “Sesi de aynen sizin ki gibi yumuşacıkmış”, babaannem bana annemi anlatırdı, bazen de resmine bakarak birlikte ağlardık babaannemle”…..
Gözyaşlarım seldi artık, dolup, dolup taşıyor, zapt etmek imkansızlaşıyordu. Ayşegül’ ü öpüp kokladıktan sonra, soluğu doktorun yanında almışım, Ayşegül’ zaturre olmuş, babası hastaneye yatırmış bir kez de ziyaret etmiş, bir daha aramamış kızını.
Vefasız babanın adresini aldığım gibi arabama atlıyor ve gidiyorum, direk söylüyorum niyetimi; “ ben Ayşegül’ü almak, büyütmek ve okutmak istiyorum” adam dün’den razı… Hemen işlemlere başlıyoruz, önce Ayşegül’ü hastaneden çıkartıyorum, çocuk mağazalarına gidip, kıyafetler alıyorum, oyuncak bebekler ve gelinlikler…Ayşegül o kadar mutlu ki. Okulun açılmasına 1 hafta var, hemen evimin yakınındaki okula kaydını yaptırıyorum ve yıllar geçiyor, Ayşegül büyüyor, doktor oluyor ve evleniyor.
Gelinliği ile mutluluğa gitmekte olan Ayşegül’ üme el sallarken gözlerimi açıyorum. O esnada okuldan evine dönen sarı saçlı güzel bir kızın da bana el salladığını görüyorum. Garip ve tatlı kız, nereden bilsin ki, benim hayal aleminde olduğumu… Kendisine el salladığımı düşünmüş….
....................................
edebi değeri yüksekti.
saygımla.