- 616 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Mezarını Bilmediğim
Gem vurdum yüreğimin diline.Sormadım…O günden sonra bir daha bize dair hiçbir şey sormadım.Zaten hiç başlamamış, başlama ihtimali olmayan bir ilişkiydi.Bense bu gerçeğin altında ezilip durdum ya hep.
Kederleri giydim gecelerde.Sen bir başka tende çoğaldıkça ben azaldım.Geceler girdap gibi deşip aldıkça beni içine gömüldüm kendime.Kendimin yaralarında kayboldum.Karanlık nasıl boğar bir bilsen.Bir bilsen kaç kere boğulup kendimi öldürmediğimi.Daha fazla acı…Daha fazla kan…
Bazen dostlarım bile zor geldi.Çekilip kabuğuma sana küstüm…Onlara küstüm…En fazla…Kendime küstüm.Aynalara bakmadım.Suretimin yansıdığı hiçbir şeye yaklaşmadım.Suretimin suretine küstüm.
Yollarla ırmaklar birleşti.Gece gündüzün gündüz gecenin içinden geçiyordu en azından.Bense teğet bile geçemedim sana.Yıldızlar aya aşık, ay güneşe…Güneş kendine..Sevmedim bu yüzden güneşi.Aya benzediğim için galiba…
Gündüzleri siyah perdeleri çekip sarıldım yalnızlığıma.Çok zayıfladım.Elimden kahve düşmüyor her öğünde.Arada olmazsa olmazları almak için çıkıyorum dışarı.Geçtiğin sokak, bana gülümsediğin yer, ellerinde bir başkasının elleriyle seni gördüğüm yer…Ağır bu kadarı çok ağır.
Eve gelip poşetleri bırakıyorum kapıyı kitliyorum, perdeleri kapatıyorum.Kapıya yığılıp kalıyorum.Çöküyorum aşağı,ruhum cehennemin bilmem kaçıncı katında azapta.Kalbim çıkacak yerinden.Nefesimi, ağlamamı kontrol edemiyorum.Ellerimi saçlarımın arasına götürüp olan bitene inanmak istemiyorum hala.
Uzanıyorum betona.Soğuk çok soğuk…İçim yanıyor.İçimde dolanıp duran sen yakıyor içimi.Belki bir gün kül eder beni diye bekliyorum.Kül olmuyorum.Ağlama nöbetlerim başlıyor.
Uzunca bir süre uyuyorum betonda.Uyandığımda gece mi gündüz mü bilemiyorum.Kalkıyorum yerimden perdeyi kaldırıyorum hafifçe.Yıldızları görüyorum. Bir kahve alıp balkona çıkıyorum.Rezalet durumdayım.Omuzlarıma beyaz şalımı alıp kahvemi yudumlarken bir mesaj sesiyle irkiliyorum.Salona geçip telefonu almak için can atıyorum.Yüreğimin gel gitleri müsaade etmiyor.Aynı acı, aynı sancı nöbetleri…Yoruldum artık…
Kahvemi içmeye devam ediyorum.Sabaha geliyor vakit.Ezan okunuyor.Mahalleden birkaç amcayı görüyorum namaza gidiyorlar.Köpekler havlıyorlar yine.Temiz bir hava yayılıyor göğsümden içeri.Ferahlıyorum içimin yangınında.Artık zamanı deyip alıyorum telefonu elime…
Seninle bir ömür yaşayabilir miydim?Gözlerine bakıp bir ömür sadece senin gözlerine bakacağımı söyleyebilir miydim?Ellerin ellerime değerken, ruhun ruhumla birleşirken ve sen benimle tek olduğunu düşünürken ben bunu yapabilir miydim diye sordum hep kendime.Aldığım cevapla yanında değilim ya şimdi.
Çünkü sen sahipleniyordun aşkın hayattaki en büyük değer olduğuna inanarak.Sen benim sana ait olmamı istiyordun oysa bende senden başka birçok kadının parçaları vardı.Bunu biliyor muydun bilmiyorum.Ve seninle birlikte olduğumda bunu kaldıramayacağını da biliyordum.
Dokunduğun zaman bana akıyordun.Bana coşuyordun.Hiçbir kadının hiçbir erkeğe hiçbir zaman böylesine akamayacağını düşündüğüm bir inançla sen bana akıyordun.Bana yazılar yazıyordun.İnanmasam ve senin inandığını bilmesem kendimi senin tanrın hissederdim.Öylesine tapıyordun bana.Bir kadın bir erkeği bakışlarıyla sarabilir mi?O bakarken içinden suçluluk hissettiği şeyler için ondan özür dileyip durabilir mi?Sen bilmiyordun…Defalarca özür dilediğimi, uyurken senin beni affetmen için yalvardığımı bilmiyordun.
Herkes hak ettiğine layık olmalıydı.Şu an bir başkasının her şeyini paylaşıyorum evet.Bunu bilmek sana ne kadar acı veriyor biliyorum.Acıya nasıl boğulduğunu, bana küstüğünü,kızdığını bazen nefret bile ettiğini biliyorum.Haklısın…O da parçalar taşıyor başkalarından, bende…Bu yüzden bazen bana bakarken başkaları geçiyor gözlerinin önünden…Bazen ona dokunurken başkaları geçiyor içimden…
Şimdi söyle bana.Sana bunları yapabilir miydim?Seni kandırıp devam edebilir miydim kaldığım yerden.İçinin nasıl yandığını görüyorum…Kızma bana.Sen böylesine temiz yaşarken aşkını, hiçbir riyakarlık katmadan sadece sen olarak yaşarken aşkını bende birçok yüz vardı.Sen hangi yüzüme aşık oldun hiç düşündün mü?
Aşkı senin gibi yaşarsam ölürdüm ben.Benim yüreğim seninki kadar meydan okuyamazdı, ben senin kadar büyük sevemezdim ki.
En iyisi başlamamalıydı.Başlamadı da.Benim hayatımdan birçok kadın arasından bir kadın geçti yine…Hiçbir zaman unutulmayacak bir kadın.Gözlerini içiyorum başkalarının gözlerinde…
Hiçbir şey yazmıyorum ona.Herkesin parçaları var, benim de var.Ama ben bunları hayatımdaki insanı zora sokacak şekilde kullanmadım.Yaşamlarımız bizimdi.Yaşadıklarımızı nereye atabilirdik ki?
O anlamadı hiçbir zaman.Birini çok sevdiğinde aşklarını temize çektiğini anlamadı.Anlamak istemedi belki de.Bense çoktan temize çektim geçmişimi.
……………………………..
Dışarı çıkmaya karar veriyorum.Her bir caddeye yeniden isim vermek için.Anılarımı temize çekip hayatımı dürüst yaşamak için.Yeşil kalem çekiyorum gözlerime.Uzun olan kirpiklerime şeffaf rimel sürüyorum.Kırmızı dudaklarıma nemlendirici.
Perdeleri açıyorum.Bedellerini ödediğim bir aşkın acılarını özgür bırakıyorum.Dilleri yalanlarla dolu olanlarla işim olmadı hiçbir zaman.Baharın gelişini fark ediyorum.Yeniden fark edebildiğimi fark edip seviniyorum.Yanımdan siyah gözlükleriyle bir bey geçiyor.Bana bakıyor…Gözlerinden başkaları geçiyor belki yine…
Acıtmıyor içimi.Kapatılan defterler arasına koyup acımı hayatıma devam ediyorum yaşadıklarıma dürüst olarak…Taş kesilen buz yüreklerle alıp vereceğim bir şey olmayacağını anlıyorum bir kez daha.
Mezarını bilmediğim biri için dua yolluyorum.Kendi kendini öldürmüş biri için.
Çağla GÖKDENİZ