ALDATMAK
Şebnem, gardırobu alt üst etmiş, hala en güzel kıyafete karar verememişti. Aynanın önündeydi iki saattir. Ne giyse olmuyor. Yakışmıyor. Çok özel bir kıyafet bulmalı.
Alış verişe mi çıksam, diye düşündü. Ama vakti yok. İki saat sonra evden çıkması gerekir.
Al al olmuştu yüzü. Aynada baktı kendine yine. Yüzü değişmiş. Bu ben miyim? dedi. Dudağının kenarında hınzır bir gülümseme peyda olmuş. Var mıydı bu daha önce? Yeni mi oldu? Evet , o günden sonra oldu bu gülüş.
Kendini attı koltuğa. Ne yapıyorum, dedi, ne yapıyorum? Deli miyim ben? Nasıl böyle bir şeyi yapabilirim? Ama vazgeçecek cesaretim yok. Onu görmeliyim. Elimde değil, görmek zorundayım.
Şebnem, on beş yıllık evli ve bir kızı var. Kocasını seviyor. Evlilikleri mükemmel. Hani, arda bire klasik sorunlar elbette oluyor. Ama bunların hiçbiri bunaltmazdı onları.
Şimdi bir tehlike var ufukta. Şebnem’in bile isteye davetiye çıkardığı bir tehlike.
İlk aşk. İlk sevgili.
Can, Şebnem’in ilk aşkı. Üç yıl deliler gibi yaşadıkları aşktan sonra, kavga edip ayrılmışlardı. Sonra iyice yolları ayrılmış, ikisi de farklı kişilerle evlenmişler, çoluk çocuğa karışmışlardı.
Kemal, ortak arkadaşları trafik kazasında ölünce, cenazede karşılaştılar.
On beş yıl sonra. İkisi de aşklarından hiçbir şey eksilmediğini fark edene kadar şaşkın bakıştılar. Bu nasıl olabilir, diye sorarak birbirlerine.
Şebnem, telefonunu hiç düşünmeden vermişti bile.
Şimdi, koltukta iki büklüm oturuyor. Yanlış yaptığını bile bile vazgeçememenin verdiği acıyla kıvranıyordu.
Can. Onu görmeliyim. Mutlaka gitmeliyim, diyordu sürekli. Sonra şaşıyordu monoloğuna. Sanki içinde başka birisi vardı konuşan.
Kalktı, herhangi bir kıyafet seçip giydi. Yıllar onu deforme etmemişti. Hala genç güzel ve alımlı duruşunu seyretti bir süre.
Kaygılar uçup gitmiş, sadece Can’a odaklamıştı kendini. Mutlu, hınzır yüz hazırdı günaha.
Günah, bunu yapabilecek miydi?
Hayır, dedi birdenbire.bağırarak, hayır yapamam!
Kendimi kaybetmedim ya, nasıl olur ömür boyu bu vicdan azabı ile yaşamak.
Yeni bir monoloğa başladı: Gitme, atma kendini ateşe… Bu senin sonun olur.
Kocası, tolga gülümsüyor zihninde. Neşeli, sempatik, sevgi dolu. Ona bunu nasıl yapabilirim, diye inledi. Yine koltuğa çöktü. Hayır arayıp, gelemeyeceğini söyleyecekti. Bu adil değildi. Yani, kocasına, sevdiği insana ihanet etmeyecekti.
Can, kırılmış bir sesle , ısrarlı:
--Günlerdir, bu anı bekliyordum Şebnem. Lütfen…
--Yapamam Can, yapmamalıyım. Sen de yapmamalısın. Olmaz.
Şebnem in ses tonundaki kararlılık öylesine etkiliydi ki, can sustu.
Akşam olunca, yaşam o eski tek düze ama güvenli ve huzurlu çizgisine geri dönmüştü.
Şebnem, sevdiği tv filmini keyifle izlemişti. İşte her şey yolunda, mutluyum, dedi, az kaldı ateşe atıyordum kendimi.
Kocası ve kızıyla kurdukları yuvada kaygısız yol almak varken.
Kendini defalarca kutladı…Eşikten dönmüştü. Can, bir daha da arayıp ısrar etmemişti.
Ancak Şebnem yanılıyordu.
Ne yazık ki güven asla kalıcı değildi, huzur da öyle. Tam da her şey yolunda dediğiniz an bir şeyler yıkılıverir.
Yıkıldı da…Hiç beklemediği anda yediği darbe, yaşamını alt üst etti.
Eğer, kocası aceleyle evden çıkıp gittiği gün, telefonunu evde bırakmasaydı yine de bir şey öğrenemeyecekti.
Beş dakikada geri dönmüştü gerçi, soluk soluğa evdeydi.
---Canım telefonumu unutmuşum, deyip içeri dalışı.
Ama iş işten geçmiş. Şebnem, o anda gelen mesaja çoktan okumuştu bile.
‘’Tatlım, çıktın mı? Seni aynı yerde bekliyorum.’’ İsim , yani kayıtlı isim ; Asia . sanırım şifereli.. Ancak bir kadın olduğu kesin.
Tolga’nın yüzü allak bullak, ne diyeceğini şaşırmış, öylece kalmıştı.
Şebnem ise, alı al, moru mor. Tolga yerine kendi utanmıştı önce.
Sonra , epey sonra toparlandı;
--Demek, bir sevgilin var, öyle mi?
Şaşkın bir gülümsemeyle. Evet. Gülüyordu. Hayret içinde olmaktan kaynaklanan bir gülüş bu.
Asla Tolga’nın onu aldatacağını düşünmemişti..
Arkadaşı, Kübra ikide bir:
--Kızım erkeklerin hepsi aynı, mutlaka aldatırlar, deyişi geldi gözünün önüne.
Savunmuştu Tolga’yı. Sevgilerine, aralarındaki uyuma güvenerek.
Demek Kübra haklı. Demek, karısını seven bir erkek hiç düşünmeden aldatabiliyor.
Ama Tolga, yalvarıyor;
--Geçici bir ilişki. Hiçbir önemi yok inan. Benim için sen ve kızımdır asıl olan, diyor.
Şebnem inanılmaz sakin. Dinliyor. Ama kumdan şato yıkıldı. Sevgi ayaklar altında. Dünya koca bir yalan.
Demek Can’la gitseydi o gün. Ve bir gün karısı anlasaydı . O da şöyle diyecekti.
--Hayatım, saçma bir ilişki, geçici, değersiz…
Can da, Tolga da anlamsızlaştı. Silindi.
On beş yıllık kocası gözünde sıradanlaştı.
--Demek, değersiz biri için ilişkimizi tehlikeye attın? dedi kocasına.
Sonra,
Kalkıp, arkadaşı Kübra’ya gitmek için giyindi.
--Oysa Can benim için ne kadar değerliydi.
----------------
13.09.09 16:13 İSTANBUL
1. ÖYKÜ // müget
YORUMLAR
Arkadaşı, Kübra ikide bir:
--Kızım erkeklerin hepsi aynı, mutlaka aldatırlar, deyişi geldi gözünün önüne.
Savunmuştu Tolga’yı. Sevgilerine, aralarındaki uyuma güvenerek.
Demek Kübra haklı. Demek, karısını seven bir erkek hiç düşünmeden aldatabiliyor.
.............................................................
konuyu muhteşem işlemişsiniz sevgili müget.
erkekler aldatmaya daha çok meyilli.
katıldım bu konuda size.
ama sanırım
teknoloji aldatmaları davetiye çıkarıyor.
nefse yenilmek, öyküleri çoğaltıyor habire.
öyküde başarılı buldum seni.
YOLA DEVAM derim dostum.
saygımla.
Merhaba
öncelikle öykü sade kelimelerle örülmüş, yani gündelik hepimizin hayatında karşılaşabileceği bir konuyu içeriyor. belki bazılarımızın başına gelmiş yada gelecektir.
etrafımızda medya organlarında ve tv programlarında artık iyice bayatı çıkan konulardan birisi aldatmak.. ki en çok kadına zarar verdiğini bilmeyenimiz yok gibi.. böylesi bir konuyu tekrar tekrar işlemek ve bunu bir öyküyle hikayeyle farkını hissettirerek anlatmak zordur. öykü kendi içinde akışıyla elbet okuyanı sürüklüyor ancak konu itibariyle artık birçok kişi tarafından maalesefki basite indirgendiği için büyüsünü kaybediyor.
yazım diliniz ve anlatımınız gayet güzel ve hoş..
farklı konuları içeren öykülerinizde buluşmak dileğiyle.
Çok hissettiren bir çalışma...
Anlatılanı yaşadım sanki.
Birden evlendim ve karımı aldattığım için kendime kızdım..
Çok pişman oldum ama geri dönemedim..
Kumdan kale yıkıldı..
Böyle birşeyin hepimizin hayatında;
Sadece böyle iyi tasvir edilen denemelerde gerçekleşmesi dileğiyle...
tebrikler.