- 569 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK-45
Kezban Hanım, kızının halini gördükçe kalbine sanki kör bıçaklar saplanıyor ve acı çekiyordu. Ona söz vermesine rağmen, kadın olmanın çaresizliğinden hiçbir şey yapamamıştı. Kocasına o kadar yalvarmış ama bu yalvarmalar, onca yıllık evliliği de bir işe yaramamıştı. Kaderine razı olmasına göz yummak, canını daha çok acıtıyordu.
Kendi gençliği aklına geldiğinde, mücadelesi ve ölümü bile göz alışının şimdiki bakış açısıyla delilik olarak gözüküyordu gözüne. Ama aşk, öyle bir duyguydu ki, insanlara her türlü deliliği yaptırabiliyor, ayaklarını yerden kesip, ne yaptığını bilmez bir hale geliveriyordu.
Kızı da mücadele etmeliydi. Ve edeceğine de adı gibi emindi. Kızının bazı huyları kendisine çok benziyordu. O da sakin ama kendini savunması gerektiği zamanlarda atmaca gibi olur ve hakkını arardı. Gülistan’ ın da gözü kara olduğunu görüyor ve içinden memnun oluyordu.
Gülistan’ ın son günlerde neşesi geriye gelmişti. Bir değişiklikler vardı ruhunda. Düğüne az kalmasına rağmen, ilk zamanlardaki gibi ağlamıyor ve herşeyi kabullenir gibi gözüküyordu.
Bu durumu herkes normal görürken, o bu durumdan rahatsız oluyordu. Birkaç kez konuşmayı düşündü fakat vazgeçti. İçinden “ En iyisi, onu takip etmeli ve hata yapmasına engel olmalıyım “ Diye düşündü. Belli etmeden hareketlerini izliyor ve arada sırada onun odasına girerek, değişiklik olup olmadığını kontrol ediyordu. Başka da bir şey elinden gelmiyordu. Kızının hayatından endişe ediyor, törenin onu da mahvetmesine izin veremezdi. Vermemeliydi.
O nedenle de, gece gündüz hem kulakları hem de gözleri kızıyla ilgili en ufak bir sesi ya da hareketi gözlemlemekle geçiyordu. Uykuları ise uyur, uyanık arasında geçmeye başlamıştı. Ökkeş’ in durumdan kuşkulanmaması için de normal davranmaya çalışıyordu.
İbrahim’in geliş ve gidişlerinde çok büyük rahatsızlık duyuyor ve kızgınlığını delici bakışlarıyla anlatmaya çabalıyordu. İbrahim’ de farkındaydı bu durumun. İnatla gelerek, yengesini sinir etmeye çalışıyordu sanki.
Yatağına yattıktan sonra bir müddet içinden dualar okudu. Kocası yattığı anda uyumuş ve güçlü bir şekilde horlamaya başlamıştı. Gözlerinden uyku akıyor fakat bir türlü uyuyamıyordu. Aklı hep kızında olduğundan, kapıların gıcırtılarını dinliyor ve en ufak bir harekette kulaklarını o sese veriyordu. Odanın kapısını hafifçe aralayarak, sessizliğin içinde kızının odasına doğru baktı. Gülistan’ın odasının kapısının altından cılız bir ışık gözüne çarptı. “Uyumamış galiba “ Dedi içinden.
Sonra ,odasına geçti ve tekrar yatağa yatmadı. Camın önündeki küçük sedire oturarak, karanlıkta dışarıyı dalgın ve yorgun gözlerle seyretmeye başladı. Sokaktan yansıyan, cılız ışıkların içinde dışarıda, evlerinin biraz uzağında park etmiş bir arabayı fark etti. Sonra, daha dikkatli bir şekilde incelemeye başladı. Arabanın, köyden birisine ait olmadığını anladı.Hiç görmemişti bu arabayı.
Gülistan, evden kaçma saati yaklaştıkça heyecanlanıyor ve içinden dualar ediyordu bir taraftan da. Yatağının altına hazırladığı, nüfus cüzdanı ve sevdiği birkaç eşyasını koyduğu, bohçayı çıkardı. Dışarı çıkmasına ve sevdiği adama kavuşmasına yaklaşık on dakika kalmış ve heyecandan dili damağına yapışmıştı.
İçinden, düzene, töreye ve onu bu şekilde kaçmaya zorlayan her şeye lanet okudu. Sessizce ,
“Anam, babam, töreler, beğeniyor musunuz bu sonucu. Keşke, siz anlayışla karşılasaydınız bu durumu. Ben, bu evden beyaz gelinliğimle çıkmış olsaydım. Hakkını helal et Anam. Hakkını helal et babam ve kardeşlerim. Sizleri çok özleyeceğim. Allahısmarladık. “
Saatine baktı ve yirmi dört olmasına bir iki dakika kaldığını fark etti. Eline aldığı bohçasıyla, ayaklarının ucuna basarak kapıyı açtı.
İbrahim, yatağına yatmış, düğününü ve Gülistan ile geçireceği gerdek gecesinin hayallerini kuruyordu. Heyecanı artıyor ve yüzü kızarıyordu. Aynı zamanda da içinde garip bir his belirmiş, onu rahatsız edecek duruma gelmişti. Nefesi kesiliyor, kendini açık havaya atma isteği duyuyordu. Yatağına yattı ve uyumak için gözlerini kapattı. Olmuyordu. İç sıkıntısı geçmiyor, daha da artıyordu. Üzerini değiştirdi.. Tam odadan çıkacakken, tabancasını unuttuğunu fark etti. Geriye dönerek yanına aldı ve kendini sokakta buldu. Sokakta kimseler yoktu. Biraz yürümek ve sevdalısının evinin önünden odasının camına doğru bir bakış bile rahatlatacaktı. Eve yaklaşmaya başladığında, evin yakınında park halindeki Bursa plakalı aracı fark etti.
Hemen, kimseye görünmeden yakındaki bir evin karaltısına gizlendi ve oraya bakışlarını çevirerek bakmaya başladı. O sırada, amcasının dış kapısı açıldı. Karanlığın içinden çıkan kişiyi görünce, damarlarındaki kan bir anda dondu. Gülistan, elindeki bohça ile dış kapıdan çıkarak, araca doğru yürümeye başladı. Arabaya yaklaşması ile içinden çıkan bir erkek , arka kapıyı açtı ve Gülistan’ ı oturttu. Sessizliğin içinde motorun sesinin duyulduğu sırada, şaşkınlığını üzerinden atan İbrahim, öfke içinde kendini yanlarında buldu.Silahı onlara doğrulttu. Yüzündeki kızgınlık ifadesi ile tetikteki parmağı ile onlara öylece bakmaya başladı. Kızının dışarıya çıktığını farkeden Kezban, arkasından dış kapıya geldi. Dışarıdaki manzarayı gördü ve dışarıya fırladı.
Kezban hanım koşarak yanlarına gelmiş ve İbrahim’ e elindeki silahı bırakması için yalvarıyor ve kızının önüne doğru atıyordu.
“Çekil yenge ! Gülistan ! Çık dışarıya.Vururum ikinizi de. “
Melih, arabayı çalıştırmış fakat Halil arabanın dışında olduğu için hareket ettiremiyordu. O sırada Gülistan arabadan indi ve Halil’ in yanına geldi. Elinden tuttu ve
“ Vur hadi vur. Ne duruyorsun. Seninle evlenmektense ölmeyi tercih ederim. Ben, seni sevmiyorum. Hadi bitir işini. “
Halil, Gülistan’ ın elini bırakarak İbrahim’e doğru ilerlemeye başladı. Gülistan’ da arkasından gitti. Kezban, İbrahim’in önüne geçmiş ve kızını korumaya çalışıyordu.
Ahmet Astsubay, saat yirmi dörte gelirken köye gelmiş ve eve yaklaşmıştı. Eve geldiklerinde, manzarayı görünce aklı başından gitti. Hemen araçtan inerek, silahını İbrahim’ e doğrulttu ve onu caydıracak kelimeler kullanmaya başladı.
Tam o sırada, evin diğer fertleri çıkmış ve ağızları açık bir şekilde ve korku ifadeleriyle yanlarına gelmekteydi. Karanlığın içinde keskin iki kurşun sesi yankılandı.
İbrahim, elindeki tabancayı tutan sağ kolunu yanına indirmiş ve yerde yatan sevdiği kıza, donuk gözlerle bakıyor ve yanında yatan yengesinin acı dolu haykırışlarını hiç duymuyordu sanki. Gözleri bir caninin gözlerindeki anlamsız ifadenin içinde sanki hapsolmuştu.
Ahmet Astsubay ve diğerleri Gülistan ve Keban’ ın yanına, yere çömelmişler ve akan kanı durdurma çabasıyla, ne yaptıklarını bilmez bir halde çırpınıyorlardı. O sırada, erlerden bir tanesi İbrahim’ i etkisiz hale getirmiş ve kollarından tutmuştu.
El çabukluğuyla, araca taşındı ana ve kızı. Son sürat yola devam etti Jandarmaya ait araç. Hastaneye girdiklerinde, Gülistan ile annesinin nefes alışları azalmıştı sanki. Ameliyathaneye alındılar ikisi de. Dışarıda ise sevdiklerinin canı için dua eden iki erkek kalmıştı çaresizce göz yaşları döken....
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
İnşallah. Eğer bastırma olanağı bulabilirsem tabii ki. sponsor arıyorum ya da yayınlayacak iyiliksever bir yayıncı. Allah nasip ederse tabii ki :)
Tabii ki okuyucunun takdiri çok önemli. Benden yazması. Okuması size kalmış :)
Hülyam tarafından 9/12/2009 10:16:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
Kezban hanım koşarak yanlarına gelmiş ve İbrahim’ e elindeki silahı bırakması için yalvarıyor ve kızının önüne doğru atıyordu.
“Çekil yenge ! Gülistan ! Çık dışarıya.Vururum ikinizi de. “
Melih, arabayı çalıştırmış fakat Halil arabanın dışında olduğu için hareket ettiremiyordu. O sırada Gülistan arabadan indi ve Halil’ in yanına geldi. Elinden tuttu ve
“ Vur hadi vur. Ne duruyorsun. Seninle evlenmektense ölmeyi tercih ederim. Ben, seni sevmiyorum. Hadi bitir işini. “
Halil, Gülistan’ ın elini bırakarak İbrahim’e doğru ilerlemeye başladı. Gülistan’ da arkasından gitti. Kezban, İbrahim’in önüne geçmiş ve kızını korumaya çalışıyordu.
Ahmet Astsubay, saat yirmi dörte gelirken köye gelmiş ve eve yaklaşmıştı. Eve geldiklerinde, manzarayı görünce aklı başından gitti. Hemen araçtan inerek, silahını İbrahim’ e doğrulttu ve onu caydıracak kelimeler kullanmaya başladı.
Tam o sırada, evin diğer fertleri çıkmış ve ağızları açık bir şekilde ve korku ifadeleriyle yanlarına gelmekteydi. Karanlığın içinde keskin iki kurşun sesi yankılandı.
İbrahim, elindeki tabancayı tutan sağ kolunu yanına indirmiş ve yerde yatan sevdiği kıza, donuk gözlerle bakıyor ve yanında yatan yengesinin acı dolu haykırışlarını hiç duymuyordu sanki. Gözleri bir caninin gözlerindeki anlamsız ifadenin içinde sanki hapsolmuştu.
Ahmet Astsubay ve diğerleri Gülistan ve Keban’ ın yanına, yere çömelmişler ve akan kanı durdurma çabasıyla, ne yaptıklarını bilmez bir halde çırpınıyorlardı. O sırada, erlerden bir tanesi İbrahim’ i etkisiz hale getirmiş ve kollarından tutmuştu.
El çabukluğuyla, araca taşındı ana ve kızı. Son sürat yola devam etti Jandarmaya ait araç. Hastaneye girdiklerinde, Gülistan ile annesinin nefes alışları azalmıştı sanki. Ameliyathaneye alındılar ikisi de. Dışarıda ise sevdiklerinin canı için dua eden iki erkek kalmıştı çaresizce göz yaşları döken....
.........................
hülyam
takip etmeye çalıştığım kadarıyla
bu ölümüne aşk romanınız
uzun soluklu bir edebi olacak.
yanılıyor muyum?