- 493 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CELLAT BULUTLAR
CELLAT BULUTLAR
Yaklaşık 2 yılı aşkın bir süredir koynumda biriktirdiğim naçizane kelimelerimi paylaşmaktayım sizlerle bazı siteler aracılığıyla sevgili okur. Bugüne kadar benden asla esirgemediğiniz değerli yorumlarınızı bir terazinin iki kefesine koyduğumda olumlu yorumların ağırlığı ciddi şekilde hissettirir kendini doğrusu. Ve bu durum ayaklarımı yerden keseceği yerde daha bir sağlam basmalarını sağlar yere. Yazı yazmam için daha bir heveslenirim. Keza olumsuz yorumlarınız karşısında da aynı hisleri beslerim.
Birkaç öykü denemelerimin haricinde gönül verdiğim takımım Fenerbahçe’mi anlatırım hep satırlarımda yüreğimin döndüğünce. Diğer takımların taraftarlarından bile olumlu tepkiler alırım. Hiçbir rengi rencide etmeden yazdığım konusunda hemfikirlerdir çoğu. Olumsuz yorumlar, fanatizmle beslenen skor severlerden gelmiştir zaten hep. Ama inanın tüm eleştiriler mürekkebidir kalemimin.
Yüreği çınlasın; beni Milliyet blog sokaklarıyla tanıştırıp, ucu bucağı olmayan o sokaklarda kelime tezgâhı açmamda büyük payı olan sevgili dostum Yasemin; “Tamam anladık, sıkı bir Fenerbahçe aşığısın fakat yalnızca Fenerbahçe ile sınırlı kalmamalı yazıların. Okuyucu farklı tattaki yazılarda bekler. Azıcık konu yelpazeni genişlet” derdi. Okuyacağınızı umduğum bu yazım birazda onun benim için altından değerli bu öğüdünü kulak arkası yapmadığımın göstergesi olarak kaleme alındı. Bir nevi dertleşmek istiyorum sizinle pek kıymetli okur. Ve bu kez konu sahiden de Fenerbahçe haricinde.
Parmaklarım klavyemde volta atarken, gözlerim önce duvara asarak idam cezasına çarptırdığımız saate ilişiyor. Her ne kadar idam mahkûmu da olsa, hayata dair ‘tik tak’larıyla nefes alıp vererek gece yarısının 03.30’unu gösteriyor. Yelkovanı ve akrebiyle üç buçuk atan saatin suratsızlığından sıkılarak pencereme yoğunlaştırıyorum uykuya hasret bakışlarımı. Bir dilim ay sırtüstü uzanmış zifir saçlı gecenin koynuna ve bana nispet yaparcasına derin uykusunda. Belli ki çok yorgun. E tabi kolay değil yağmur bulutlarıyla günlerce güreş tutmak. Neyse ki bu gece sakin ve huzurlu geçmekte.
Şımarık bulut ahalisinin 6 aydır biriktirdikleri gözyaşlarının hepsini birden 10 dakika içinde yaşadığım kentin topraklarına foşurdaması hiç birimizin aklına gelmezdi açıkçası. Ayrıca bulut kanunlarına aykırıydı baraj sularıyla güç birliği yapıp 30 küsur cana kıymak. Aklım hala tüm gün izlediğim haber bültenlerinde gördüğüm yurdumdan utanç manzaralarında. Yiğitlik midir selde hayatlarını yitirenlerin eşyalarını yağmalayıp haraç mezat satmak? Ya o çeyiz düzme derdinde olan genç kıza ne demeli? Ya da Zonguldak’tan minibüs kiralayıp yağmalamaya destek veren insancıklara? Eşyaları yağmalarken sele kapılıp gidenleri de hiç yazmayayım en iyisi. Akut ekibi onları mı kurtarsın yoksa selzedeleri mi?
Utanıp yağmaladığı LCD televizyonu geri bırakacağını düşünerekten yağmacının birine uzatıyor mikrofonu muhabir. “Yazık değil mi burada insanlar can derdinde siz ise zavallıların eşyalarını yağmalıyorsunuz.” dediğinde aldığı cevap içler acısı. “Ağabey ne yapayım, bırakayım da güzelim LCD ziyan mı olsun. Hem ben bunu en az 2000 TL’ye okuturum birine.”
Sele kapılan bir arabanın lastiklerini sökmeye çalışan başka bir yağmacıya uzanıyor mikrofon bu kez. “Becerebilseniz arabayı götüreceksiniz.” diyen muhabirin aldığı cevap karşısında ağzı bir karış açık kalıyor. “Yapabilsem seni bile yağmalayıp götürürdüm…” Çoluk-çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek canlarını hiçe sayarak bir parça eşya yağmalamak adına kendilerini sel sularına çekinmeden atanların ise ortak bir gerekçeleri var. “Bu ütüden, bu buzdolabından, bu tabak-çanaktan, bu ıvır zıvır dan ve bu bilmem neyden bizim evde yok. Ziyan olacaklarına biz faydalanalım.” İnanın izlerken insanlığımdan ben utandım sevgili okur, onlar ise yağmalamaktan usanmadılar.
İdam mahkûmu duvar saati, sabahı fısıldıyor odaya sabahçı ’tik tak’larıyla. Gece yine sorgusuz sualsiz sabaha teslim bayrağı çekmeye hazırlanıyor her zamanki gibi. Bana da kalemimi kınına çekip, yatağımın yolunu tutmak düşüyor. Firardaki uykum nihayet gözlerimi hatırladı sevgili okur. Satırlarımı gözlerinize kabul ettiğiniz için çok teşekkürler. Bir başka kabul gününüzde daha buluşmak dileklerimle…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.