MEKTUBLARIN AKLA GETİRDİKLERİ
VE BABAMIzıN İLK MEKTUBU
Artık mektubun devri geçti mi geçmedi mi bilemem..
Benim mahkûm olduğum kalem uçları tuşlar oldu..
Hısım akrabada da aynı hâl var.
İnternet denen âlet hayatımıza girmezden evvel de mektublar yoktu, işi telefonla bağlıyorduk.
Şimdi laga/lugalarımız, MSN vasıtasıyla raylarına oturuyor..
Peki bu laga/lugalar ne kadar benliğimizde yer ediniyorlar.. Ne kadar hatıra mahiyetiyle mazimizin bir bölümüne müessir olabiliyorlar..
Onları ihtiyaç duyduğumuz hasret sayfalarımızdan okumamız mümkün mü..
Hayır..
Bu itibarla, şimdi bu sayfaya önce bir şiir düşmek istiyorum..
Tabii mektubun has adamları yine Sincan Diyarı’ndan olacak. Şiir içi okuduğunuz isimlerin bazı özellikleri var.. Mehazlar bazılarını ele verseler de bazılarını vermeye güçleri yetmeyecek.. Ama bu meseleye yakın olanlar için konu basit..
Basit veya zorlu pek önemli değil..
Önemli olan tarihin açlığını gidermekti.. Biz de önce öyle öyle yaptık..
Sonra da, babamızın 58 yıl öncelere dayanan bir mektubu sizinle paylaşmak istedik:
kERİZİN SON MEKTUBU
Kâğıda kaleme lüzum kalmadı
Mektubun deviri geçti postacı
Göçeden Ceylan’lar selâm salmadı
Dünün tadı tuzu kaçtı postacı
Yıldız’ın suçu ne? “Ya Allah!” demek
Bir gecede yitti biriken Emek
Aziz’le Bedran’ı görmüyorsan pek
Dar gelen Sincan’dan göçtü postacı
Baştimur ihtiyar biz ihtiyarız
Zamanın en köhne yerinde varız
Bir çeşme olduk ki kurnası keriz
Her gelen her giden içti postacı
Fahri, Demir, Osman göçtü diyorsan
Ecel şerbetinden içti diyorsan
Karakuş, Arı’yla uçtu diyorsan
Vallahi doğrudur, uçtu postacı
Ufaklar büyüdü elde satırla
Süleymangâh’ta Remzi’yi hatırla
Sevabımız vardı, çeksen katırla
Mum dibine ışık saçtı postacı
Altın’ın rengini sorma unuttuk
Vefa sayfasını Su’da kuruttuk
Pişmiş kelle gibi dostta sırıttık
Dostluğun mevsimi geçti postacı
Mecnun’u olmuşuz Dünya çölünün
Kırk yılda anladık, hatır; ölünün
Büyüdüğüm Isparta’mın Gülü’nün
Kaçı soldu, kaçı açtı postacı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.