Mağaradaki ses...
Bazı insanlarda zeka ve kabiliyet hakikatı görmeye yeterli olmuyor, oysa herkes ondokuzunda putperesttir, bazıları bu putperestliği kırkında sonra yaşamak ister.
Hotantolar ile büyümüş bir çocukluluğun yaşamı boyunca yüzlerce putunun olduğunu görebiliriz, kırdıkca farklı bağlanışların, tutkuların, aşırılıkların, imandan şüphelere, şühpelerden inkara, inkardan putperestliğe kadar yürümeye devam eden bir hayatın, kırması gerekli olduğuna inandığı putlarının her birinin kocaman yapılarının arkasında yokluğa dair ufacık izler taşıdığın farkına vardığında, düşünmenin güçlülüğünde bilginin özgürlüğünü yaşadığına inanırım..
Oysa ki, her yaşın kendine has putperstliği olduğunu ögrenmek metafor bir düşüncenin hayata hakim olduğunu kanıksamaktır.
Kırılması gereken taş blokların sıra sıra dizilişi değil, sapkın fikirlerin bilgi ve düşünce ile telafi edilişi olmalıdır.
Fikri gelişim, varlığın en soyut hali ile en somut hali arasında git gel yapan yaşamların enkaza dönmüş fikri bulanıklıkları olmamalıdır, ıstırabı nükte ile yenmeye çalışan acizliklerin yaşam içinde boy gösteren bir fidan gibi yeşirip büyümesini önlemek için bilgiye ihtiyaç hisseden aklımızı tatmin etmeyen düşünceler ile gerçeklere varabilmenin doğru bilgiyi yaşam içinde ki yerini aldığını görmek isteriz...
Kaç yılımızı bir hiç uğruna gömüyoruz, kimbilir kaç yıllık yanlışlıklarımızı hayatın gerçeği diye başkalarının önüne sürüyoruz, çarka takılmış sıradışı hayatlarla keşişmeyen yolumuzu her günü aynı olan yaşamlara, bilginin değerini ve ölçüsünü anlamayan toplumlara uyuyoruz, gerçekler saklı kalınmışlıklar, düşünce dünyamızda sadece kalbimizde gölge ediyor diye düşünüyorum...
Mağaradaki ses bu konu bir başlanğıç yazısı olarak ele alınmalı ileri ki günlerde devam etmeyi düşündüğüm yaşamların keşişmeyen yönleri ile ele almayı tasarladığım deneme yazılarına bu ismin yön verebileceğini umuyorum.
Kendimize ait mağaramızdaki putperestliğimizi saklamadan yaşamak umudu ile...
Sevgiyle kalın...