- 711 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VALOGLAR, PASRONGALAR / ARDAHAN ÖYKÜLERİ 53... kitap 46
Hızek: Atların hızlı gidişine uymuş yavaşta hızlı; süratle, hızla çekilerek götürüldüğü yöne gidiyordu... Atların hala-hatrı kalmasın diye hiç ses etmiyordu...
Hızek seçilemiyordu karanlıktan.
Tipi vardı! Esiyor! Vuvultusu adeta " Vay şivan " sesiydi!
Kaç kişi boğulacak şimdi bu tipi de?
Baharın gelmesiyle aynı sözü söylerdi ahali:
"Kaç kısmeti kesik boğulacak, Kura Nehrinde?."
Papağlı Hızekçi Daşo Dayı:
" "-Boğulup moğulmayalım? diye aklından geçiriyordu. Bir yandan ise:
"Şimdi ne sayıda adam boğulacak?" tahmin yapıyordu. Düşündüğü ile konuştuğu arasındaki ayrıyeti Haşo Emi sezdi. Erkekliğe leke sürmemek için kurdalamadı!
Dizlerine keçe almış, oturdukları yerde vojlar Daştan’ın elindeydi. Kamçıyı; boş eline alıp atlara şakkıldatıyordu.
Biçimleri seçemiyorlardı. Hoş: Sesler olmasa ya, hep hepine anlayamayacaklar.
"Göz gözü görmüyordu!"
Kızağı izlerken birden kızağın dışında ki zemini şekil gibi görmeğe başladılar. Zümzümesi ile serpeleyen kar yağışı: Burnu olan her canlıya, nefes bırakmayacak kadar havasızlaştırıyordu.
" Boğulma; usulca ve uyku uyur gibi geliyor!"
Kars’tan Ardahan’a nakliye kızaklarla yapılırdı. Yıllar evvel.
Daştan Dayı kantarmayı halı çırpan gibi hamletti. Biçimleri ezbere bellediğinden; anlardı. Atların kuyrukları ortak yöne toplanırsa o vakt "o kuyruk"tur diyebiliyordu.
"Göz gözün önünü görmüyor!.."
Atların pasrongaya sallanan püsküllerini iki üç tanesi yığılınca tanıyabiliyordu.
Püsküller yakın ve çoğaldığında: Saraç Kiraz Dayı’nın vitrininde seyrettiği izlenimlerle birleştirip teşbih ediyordu.
Heyko’nun Han’ı, Aliko’nun Han’ı, Gürzo’nun Han’ı, Hasköylü Şemso’nun Han’ı, Gülabert’te Faik Kirva’nın Han’ı....
Hanları sayıklıyordu.
Haşo Emi soluğu alamayınca göğsü daralıyordu. İsimleri aklına getirip tılsımlıyordu kendince. Bununlaysa avunuyordu.
İsmeyil Emi’nin Yeri, Memet Çavuşun Han’ı, Meliköy’de Eyo’nun Han’ı, Kars’ta Kemal’ın Han’ı, Sarzep’te meşhur Müşür, Telat Kirvaların Hanları...
Nereye gidiliyor?.. Haşo ile Daşo Dayı unutmadılarsa bildikleriyle kalırlar.
Atlar bilmiyor ki nereye gittiklerini; sürücü ve yoldaşı bilsin?
Haşim Dayı Aliko’nun Hanında... peykede şilte yastığa sırtını vermişti. Kont’a dayaklanan direğin yan beginde ki katlanmış- kaldırılmış döşekleri seyrediyordu. Döşegin dengini beyaz çarşafla örtmüşlerdi!
Çarşaf: Kireçle badanalanmış zeminde kararıyordu. Sedirin üstüne serili kahverengi keçeyle dikten inip yüzeye yarım metre eninde yayılmıştı.
Beyaz çarşaf beyaz kireç zeminde kararıyorken. Keçenin (kahverengi) üzerinde daha bir açılıyordu. Çok çok beyazlaşıyordu. Bu aynı zaman oluyordu!
Açık renk, açık zeminde kararıyor; koyu zeminde açılıyordu.
Hızegi kim sürüyordu?..
"Daştan Emi" ymiş.
Vojları değiştiriyordular: Ara da bir...
Haşim Dayı zor zoruna nefes alıyordu.
" Ölüp m’ölmüyak." diye de söylendi!
Daştan’ın kamçılı degenegi elindeydi... Degeneg han’da ki deng gibi oluyordu. Buysa atın ala renk baldırında açıklaşıyor ve sarılaşıyordu. Havaya doğru zeminin kar beyazlığında ise kararık, koyuya sarılaşıyordu.
Haşim Dayı:
"- Elin oğlu acaba bunu keşfetmiş midir?" dedi!..
" Bir Renk: Kendinden açık renk üzerinde kararır. Kendinden koyu renk zemininde ise açıklaşır."
Haşim Dayı’nın bu keşfi bin dokuzyüz kırklar... İzlenimci Ressamların keşfettikleri sene ise bin sekiz yüz altmışlar... Paris’te...
Kars’tan çıkıp geliyorlar...
Pasrongalar bir çizgiyle uzanıyor... Daştan Emi ayağının altında ki samanların karma-karışıklığından gözünün yorgunluğunu arındırmak için bakışını pasronganın cetvelle çekilmiş gibi sırığa sardırdığında rahatlayan sinirleri; şakaklarına rahatlığı yayıyordu. Ensesinden kalkıpta gelen seğirmeyle uyuşup kaldı.
Şınarka telefon direği gibi tak dedi durdu!..
İki ahbap-çavuşlar; zınk!.. Duran hızekten indiler.
Atlar durmuştu! Atlar açlıktan durmuştu.
Hızek istop etti. Herşey çamlatmıştı.
Atlara alaf vermemiştiler. Gece "Şeyhan’a da eğlenmiştiler."
Gece boyu koridoru sesle çınlatmışlardı.
Çınlatılar, horatalar:
" Oyna yavrum oyna,
Sen get öbürü gelsin!"
Yetişen kafileler alaf ve azık verdiler de; kendileri ve atlar karınlarını doyurdular.
Şükür; bir rezillik çıkmadı!..
Y.YILMAZ
11/09/2009
GEBZE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.