- 1285 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞ ZAMAN PEŞİNDE
Geçenlerde yine kazıdaydım ve cam bir şişe buldum. Oldukça basit, hiçbir özelliği olmayan öylesine bir şişe gibiydi, alsam mı almasam mı diye düşünürken üzerindeki kabartma yazı dikkatimi çekti : NERVOL CEMAL . Ne ola ki bu ?...Bizim kuşak eczacıların hazırladığı ilaçlara, cam kapaklı ilaç şişelerine, adını ilaca veren Türk doktorlarına yabancı haliyle…İnternetten yaptığım araştırmada bunun 30’lu-40’lı yıllarda kullanılan bir sakinleştirici olduğunu öğrendim. Doktor Cemal’in ruhu şadolsun.
Eskiden hayat daha mı kolaymış yoksa daha mı zor bilemiyorum…Annem 50’li yılların güzel ama 60’ların zor olduğunu anlatır, anneanneme göre ise 40’lı yıllar kıtlık demek, 70’ler asla hatırlamak istemediği kötü anılarla dolu. Ben 80’lerin yeniyetme genç kızı olarak sanırım 70 lerin sonlarındaki çocuk dünyamı özlüyorum. Ufak iki odalı, sobalı güneş alır, manzarası güzel şirin evimizi asla unutmam mümkün değil. Kollarımı dayayıp bahçeyi seyrettiğim geniş pencere pervazı ne pembe çocukluk hayallerine tanıklık etmiştir kimbilir…Annemin salıncak kurup beni oyaladığı ufacık arka balkon, balkonda beni görüp seslenen komşu teyzelerim, kızarmış patatesin mis gibi kokusu ve annemin mutfaktan gelen tıkırtıları…Pazar günlerine has yıkanmış çamaşır kokusu…siyah beyaz tv deki diziler ; Kökler, Dallas, Zengin ve Yoksul, Çarli’nin Melekleri, Komser Columbo, Küçük Ev, Şeker kız Candy, Sevimli Hayalet Casper, Heidi….Bu liste uzar gider. Özlediklerimi daha da yazabilirdim ama masamın üzerinde sessizce duran o ufak şişe kendi geçmişini dile getirmek için sabırsızlanıyor gibi geldi bana…
Babam anlatırdı, anneannemden de dinledim, eski kadınları sürekli bir şeyler basarmış. Mesela karakura…Nasıl bir şeydir bilemiyorum ama geceleri kadınların üzerine çöreklenir, soluklarını keser, sıkar boğarmış…Çözümü hocaya gitmek elbette…Babam köyde karakura basmasından hocaya giden yaşlı bir kadına hocanın verdiği gezeteden kesilmiş bir resmi anlatmıştı bana. Kadıncağız bu resmi kapının üzerine asmış, her gün düzenli olarak seyretmiş, sonuç inanmayacaksınız ama karakura kaçmış. Alın size bir çözüm.
Loğusa kadınları ya al basarmış, ya ankebit…Bazen de ikisi birden. Al basması hadi diyelim ki doğum sonrasında gelişen bir ateş çıkması falan, ankebit ne ola ki ?...Ankebut Arapçada örümcek demek…Acaba kadınları örümcek mi basıyor…Biz buna sıkıntı diyelim, doğum sonrası depresyonu belki…
Bir de hafakanlar basardı kadınları, annemi bile basardı çoğu zaman hafakan denen şey…Hafakan basınca sinirli olurdu annem, fenalaşırdı az biraz…Çok da bayılırmış kadınlar…Acaba kötü beslenme ve kansızlıktan mı ?...yoksa içe kapalı bir hayatın kendince patlamaları mı ? ya da bayılmanın kadınlara has bir romantizmi olduğu için…...Bunu bilemem. Ama cinsi latifin ayılma bayılmalarına karşı ilaçlar icad edilmiş onu öğrendim. Hafakan Ruhu, Pürjen Şahap, Niyazol Cemil, Ergun sinir kolonyaları ve bizim Nervol Cemal…Ya koklanır, ya da suya bir iki damlatılıp içilirmiş. Ben en çok Hafakan Ruhu’nu tuttum…Çok amaca uygun bir isim…
Şimdilerde kadınları ne basıyor diye düşündüm, ah öyle uzun bir liste olur ki ; parasızlık, anlayışsızlık, işsizlik, iletişimsizlik, sorumluluklar, yalnızlık, aşksızlık, sevgisizlik, acımasızlık, toplumsal dejenerasyon, bozulan doğa, kirlenen hava, hormonlu yiyecekler, hastalıklar, bölünmüş aileler, gelecek korkusu, güvensizlik, kredi kartları…Basıyor da basıyor…Bunlara Nervol Cemal de, Hafakan Ruhu’da şişe şişe içseniz bile bir şey yapamaz… Keşke bir de Huzur Ruhu olsa da içip huzuru yakalasak…İlaç etkisi kadar sürse bile olsun değer…
YORUMLAR
benide hafakanlar bastı yazını okuyunca...
tüm insanları basanları yazmışsın vesselam.
nerden buldun.ben de okuyunca hatırladım bu isimleri...
bilginize hayran oldum...
gece gece korktum şimdi...
en iyisi yorganı üzerime çekip uyuyum. nolur nolmaz...
eline sağlık çok hoş bir araştırma yazısıydı..
ben 3 kulhu 1 elhem okuyum önce...!