- 834 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
EYLÜL
Eylül’de gel…
Alpay’ın hüzün dolu, buğulu sesinde, bir başka hayat bulur bu şarkı. Herkesten bir şeyler taşır. Kiminin okul anılarıdır. Kiminin ayrılık şarkısıdır.
“Eylülde gel, beklerim seni okul yolunda”
Bu şarkıyı hep hüzünle dinledim ve kaybolup gittim yolunu bile unuttuğum okulumun yollarında. Oysa eylül, okul anılarıyla doludur. Şarkıyı yazanın kastı neydi bilmiyorum ama bizi anılarımıza gömüp, sonbaharın hüznünü yaşattığı kesin.
Aylardan eylül… Artık göçmen kuşlarında şehri terk ettiği mevsimdeyiz. Nedendir bilmem, mezun olduğum okuluma 30 yıl hiç uğramadığım için kendimi hep vefasızlıkla suçladım. Hatıra heybelerime yüklediğim anılarımla beraber ruhumu da seyyah yapmanın hüznüydü belki de. Oralardan çekip giderken, içimdeki kırık bir veda ve göçmen kuşlardan bana kalan tortularla, eylül ayını karşılamıştım geldiğim şehirde.
Yüküm çok ağır. Sırtımda şehrime vefasızlığımın ağır yükü ve koskoca bir otuz yılın hesabı. Eylül yorgun, ben yorgun, bakıştık ürkekçe. Ağaran saçlarıma ve yüzümde her geçen gün derinleşen çizgilere.
En güzel anılarımı yaşadığım okulum, bunca zaman sana neden gelmedim? Neden bu kadar geç kaldım? Harap halini görmeyi mi beklemiştim bilmiyorum? Ben mi yaşlandım, vefasızlığım mı kim bilir?
Sonbahar, hüzün mevsimidir. Hep dipten, hep derinden gelir. Eylül, olgun ve ağırbaşlı.
Eylül geldi… Mevsim hazan…
Sarıkamış’ta gökyüzünden yağan yağmurun birkaç damlası değdi gözlerime. Şehrimde hüzünlendi bu duruma. Dalından kopan yapraklar sessizce yavaş yavaş düştü. Ağaçlar da Eylül gibi hüzünlü, dallarındaki yaprakları kaybetmenin ve yalnız kalmanın hüznü. Tıpkı bizlerin şehrinden kilometrelerce uzakta yabancılaştığı şehirlerde olmanın yalnızlığı gibiydi.
Eylül geldi… Mevsim hüzün…
İçimde vefasızlığımın tarifsiz acısı, kırılmış dökülmüşüm tane tane şehrimin yollarına.
Mevsim hazan, başımda orta yaşlılığımın akşam güneşi.
Küçük bir çocuk gördüm düşümde. Dalından kopmuş sarı yaprakların üzerine basarak kahkahalarla geçip gitti. O yapraklarda bizim gibi dallarından kopmuştu. Çocuk güldü, ben ağladım.
Ömrümün keşkeleri bekler beni köşe başlarında “Ah hep çocuk kalsam, hiç büyümesem…” Yeniden lise yıllarıma dönsem ve şehrimden ayrıldığım o günleri hiç yaşamamış olsam. Oysa, ne çabuk büyümüşüz her birimiz. Düşüp dizlerimizi kanattığımız günler, çok gerilerde kalmış. Kardan adam yaptığımız günleri ne çabuk unutmuşuz.
Çocukluğumuzu orada bırakıp sessizce gençliğimize yürüdük hepimiz Eylül gibi olgun ve ağırbaşlı. Bunları düşünürken düşmeye hazır bir damla yaş gözümde donup kaldı. Sonrası… İşte eylül geldi… Mevsim hüzün…
Öyle sessiz gelir ki, şaşar kalırsınız. Her ne kadar bir anda gelse de gidişi hep zamanlı olmuştur. Tıpkı Sarıkamış’ta yaşadığımız çocukluğumuzun, gençliğimizle yer değiştirdiği gibi.
Ne zaman ki okul yollarının gidişleri bitmiştir. İşte o zaman insan anlar, gençlik zamanı değildir. Yıllar nasıl geçti, saçlarımız ne zaman ağardı. Eteğimizdeki çocuklar ne zaman büyüdü. Ya yüzümüzdeki çizgiler? Hep bu sorularla doludur kafamız. Zamanın hızla geçişini anlayamadığımız gibi. Şimdi mevsim karışık…
Ne yaz, ne de kış. İkisinin ortasındayız, tıpkı ömrümüz gibi. Bu halimizin adı ne yaşlılık, ne de bahar kadar taze bir gençlik. Bunun adı ne kadar uğraşırsan uğraş, içimizdeki vefasızlığın yorgunluğudur…
Eylül geldi…
Ayrılık çığlığıyla ansızın bizi ürperten eylül? Hiçbir mevsim eylül kadar üşütmez biliriz.
Bu kez biz sana geleceğiz Eylül, yine okul yollarında sırtımızda seni eski haline döndürecek heybelerimizle ve sen bize şunu söyleyeceksin;
Nisanlar sana küsmüş sırtını çevirmişse
Yağan yağmur ruhunu alt edip devirmişse
Eylül ne yapsın?
Hayaller beş paralık üstüne çiğ yağmışsa
Gece erken başlayıp sevincini sağmışsa
Eylül ne yapsın?
Terk eden vefasız kapıyı çarpmış gitmişse
Kaderinde payına güz gülleri düşmüşse
Eylül ne yapsın?
Hayatın hazan, renginde hep soluk geçiyorsa
Hüzünler ayrılık hep eylülü seçiyorsa
Eylül ne yapsın?
(Şiir: Mehmet Orhan Durdu)
03.09.2008
Hülya TÜRK
YORUMLAR
Hüzünlü ama sanat içerikli bir yazı okudum kaleminizden.
Ne kadar hüzünlensek de nasıl ki ilkbaharın gelmesi kaçınılmazsa sonbaharın gelişi de kaçınılmaz olacaktır.Her doğanın ölmesi gibi...
Hep anılarda kalacak gençlik yıllarımızın en güzel şeyleri...
kutlarım efendim...