- 432 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK-42
Halil’in arkasından ağlayarak seyretti. Hıçkırıkları nefes almasını zorlaştırıyordu. Haykırarak ağlamak istedi o anda, ama yapamadı. Yatağına kıvrıldı. Ayaklarını, tıpkı ana karnındaki bir bebek gibi büzdü ve ağlayarak o şekilde uyudu kaldı.
Gülistan’ın, onun arkasından yalvaran gözlerle bakması içine işlemişti Halil’ in. Bir an, geriye dönüp, elinden tuttuğu gibi kimsenin onları bulamayacağı uzaklara götürme isteğiyle doldu taştı yüreği.
Otobüsün hareket etmesiyle, içini bir ürperti kapladı. Bindiği aracın tekerlekleri, sevdiği kadın ile arasında mesafeler açıyordu. İçinden “Bekle sevdam, döneceğim. Seni asla bırakmayacağım. Seni çok ama çok seviyorum Gülistan’ ım”Diye haykırdı.
Uzun bir yolculuğun sonunda Bursa’ ya ulaştı. Otobüsten indiğinde, şöyle bir etrafına baktı. Çok uzun yıllar yaşadığı şehre gelmişti. Derince bir nefes havayı ciğerlerine çekti. Hep bu günü hayal etmiş ve özlemle geçirmişti onca zamanı. Ama nedense sevinemiyordu bir türlü. İçinde, onu mutsuz eden bir eksiklik vardı. O da Gülistan’ın eksikliğiydi.
Evine gitmek üzere, bir dolmuşa bindi. Annesine ve babasına ne zaman geleceğini özellikle söylememişti. Önce Gülistan ile görüşmek istemiş, tehlikeyi göze alarak, camının önüne kadar gidebilmişti.
Kapıyı çaldı. Bir müddet bekledikten sonra kapı açıldı. Annesi, onu karşısında görür görmez çığlığı attı.Hemen, Halil’ e sarılarak,
“Oğlum! Halil’ im. Şükürler olsun Ya Rabbim. Kavuştum en sonunda sana. Allah, herkesin evladını kavuştursun. “
Sesleri duyan Hidayet Bey’ de kapının önüne geldiğinde oğlunu karşısında görünce, sevinç çığlıkları atarak o da sarıldı oğluna.
İçeriye girdiklerinde Halil, etrafına bakındı. İlk defa geliyordu sanki bu eve. Epeyce bir etrafı inceledikten sonra hep beraber oturdular. Uzunca bir sohbete başladılar. Sohbetin sonunda konu Gülistan’ a geldi. Hayatlarında ilk defa bu şekilde ciddi bir konuda konuşuyorlar,hepsinin de yüzüne endişe ve belirsizlik yerleşmişti.
Evlerine döndüklerinden bu yana Hidayet Bey ve Müjde Hanım’ ın neşesi yerine gelememişti bir türlü.
Halil için endişeleniyor ve bu uykularına da yansıyordu. Gecenin geç saatlerine kadar bu konu hakkında fikir yürütüyorlar ve bulamayınca da suskunluk kaplıyordu ikisini de.
Hidayet Bey, oğluna sıkıntılı bir ifadeyle,
“Oğlum, Gülistan ile ilgili kararlarında bir değişiklik var mı ?”
“Yok baba, hiçbir değişiklik yok. Gülistan’ ı amcasının oğlu İbrahim’ e vermişler. Onun için de ben hemen yola çıktım ve geldim. Tekrar döneceğim oraya. Yalnız, sizin desteğinize ihtiyacım var. Her an korkuyla düğün hazırlıklarına başlayabilirler. Onun için biraz paraya ihtiyacım var. Bana yardım eder misin baba. Güzellikle istedik, vermediler. Ben, Gülistan’ı kaçıracağım baba. Başka çare bırakmadılar bana.
“Oğlum, aklını başına topla.Tek başına oralarda, ne yapacaksın. Başına bir şey gelmesini istemiyorum. Vazgeç bu sevdadan. Bak! Kendin diyorsun. Amcasının oğluna söz kesmişler diye. Allah korusun! Kötü şeyler düşünmek istemiyorum. Fakat tehlikeli bir macera bu. Biz istemez miyiz, sevdiğin kız ile bir ömür boyu mutlu olmanı. Bizim, iki evladımız var, ablan ve senin için her şeyi yaparız. Ama bu yapacağın şey çılgınlık. Gel vazgeç. Biraz acı çeker, sonra da unutursun. Kendi hayatını tehlikeye soktuğun gibi Gülistan’ı da tehlikeye atıyorsun. “
“Baba! Ben, seni çok iyi anlıyorum. Anne ve baba olmak çok zor. Benim için endişelendiğinizi biliyor ve hak veriyorum. Ama ben Gülistan’a söz verdim. Onun, hayallerini yıkamam. O olmazsa ben de olamam. Kimseyi sevemem. Kimseye bakamam. O, benim rüyalarımdaki kadın. Ve ben onu, yüzlerce kilometre uzakta buldum. O, benim alınyazım. Kaderim. Kaderimde ne var ise ona razıyım. Kötü şeyler getirmeyin aklınıza. Sadece bana maddi olarak destek vermenizi istiyorum. Size, yük olduğumu biliyorum. Beni büyüttünüz, okuttunuz, askere gönderdiniz. Bütün bunları karşılıksız yaptınız. Lütfen! Bana güven baba. Bak! Göreceksin. Gülistan, bembeyaz gelinliği ile girecek bu kapıdan. Allah, sevenlere yardım eder. “
Hidayet Bey, Halil’in vazgeçmeyeceğini anlamıştı. Kararlıydı ve babası olarak yanında bulunması gerekiyordu. Her şey alınyazısına göre gelişir ve olurdu. Ne kadar sakınsa da olacak şeyler yine gerçekleşiyordu. Bu durumda da ona güvenmesi ve onun için dua etmesi gerekiyordu.
“Tamam oğlum. Ne gerekiyorsa yapacağım. Allah,yardımcın olsun. Ne zaman yola çıkıyorsun?”
“Üç gün sonra çıkacağım baba. Bir arkadaşım ile gideceğim. Melih var ya arkadaşım. Onunla konuşacağım. O, beni kırmaz. Arabası da var. Şoförlüğü de iyidir. Uzun yol olduğu için sıkıntı çekmeyiz. “
“Tamam oğlum. “
Müjde Hanım da onlar konuşmaya başlayınca mutfağa geçmiş ve öğlen yemeğini hazırlamıştı. Yemeği, neşe içinde yediler. Halil, odasına geçti ve üzerine rahat bir şeyler giyerek, salona geçti. Arkadaşlarını aradı. Geldiğini haber verdi.
Sonra da biraz uyumak için odasına geçti. Yorgunluktan, yastığa başını koyar koymaz uyudu kaldı. Rüyasında” Gülistan bembeyaz gelinliğin içinde ona doğru yürüyor ve o güzel gülümsemesi ile Halil’ e bakıyordu. Tam yanına geldiği sırada, arkasında bir anda ortaya çıkan bir erkek, kolundan tuttuğu gibi yanına çekti. Halil, koşmak ve onu kurtarmak istiyordu. Fakat bir güç engel oluyor, ayaklarını kımıldatamıyordu. Ayaklarına baktığı anda, ayaklarının demir zincirlerle bağlı olduğunu gördü. Haykırıyor, bağırıyordu.
O sırada, başının üstünde, beyaz sakallı bir dede belirdi. Yanına indi. Demirleri, sanki ipi çözer gibi rahatlıkla çözdü ve Gülistan’ ı işaret etti. Gülistan ve onu kaçırmaya çalışan adama yetişti . Gülistan’ın elinden yakaladı. Adam, ona saldırıyor, Halil de karşılık veriyordu. Yumruk darbeleriyle adam yere devrildi. Tam o sırada, çok şiddetli bir gök gürültüsünün sesi geldi kulaklarına.
“Gülistan! “
Kendi sesiyle uyandığı yatağından doğruldu. Bir müddet o şekilde kaldıktan sonra banyoya geçti. Yüzünü yıkadı ve üzerini giyindikten sonra dışarıya çıktı. Gördüğü rüya, onu çok etkilemişti. Özlediği ve sevdiği yerleri gezdi akşama kadar. Dışarı çıkmak onu rahatlatmıştı. Bu rüyanın anlamı olmalı diyordu kendi kendine.
DEVAM EDECEK !