- 804 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖKSÜZ ALİ -1
ÖKSÜZ ALİ
Öksüz Ali köyün içinde başı boz gezer dururdu. Annesi ,babası yıllar önce ölmüştü. Köy yerinde hısım ve akrabası yoktu. Sadece öksüz Ali derlerdi.Mehmet Amcanın Alisi ,Fatma Emenin Hasanı ,muhtarın oğlu Satılmış gibi ailesini tanıtan bir sıfat ,Ali’ nin isminin önünde kullanılmazdı. Ali’ ye sadece Öksüz Ali yeterli bir isimdi.Soy ismini kimse bilmezdi.Kendisi de bazen soy ismini nüfus cüzdanına bakarak söylerdi.
Ali , köyde başı boş gezerdi ,Çalışmak bırakın aklının ucundan, aklının beş metre ötesinden dahi geçmezdi.Yemek saatlerinde rast gele herhangi bir kapıyı çalar ,direk yemek masasına geçer yemeğini yer, çayını içer sigarasını yaktıktan sonra sohbete katılırdı.Arada sırada köyün öğretmenine takılırdı.Köyün öğretmeni bu durumdan memnun kalır yalnızlığın verdiği can sıkıntısından, köyün öğretmenini kurtardı.Sabahlara kadar sohbet ederlerdi.
Öksüzün bu davranışları köy sakinleri tarafından pek yadırganmazdı.Herkes tarafından sevilirdi.Köyde her evin yerlisi gibi karşılanırdı. Öksüze kimse suratını asmaz, hoşnutsuzluk göstermezdi.Misafir gibi karşılanmaz , ev sahibi gibi ağırlanırdı.Bunun sırını kimse bilemezdi.kimse de merak etmezdi.Köyün öğretmeni arada sırada öksüze geleceği ile sorular sorardı. Ali bu sorulara kaçamak cevap verir, hemen konu başka yöne çekerdi.
Ali’ nin tek gözlü bir evi vardı.Yatak odası,mutfak,banyo oturma odası ,misafir odası,bir tek oda bunların görevini yapıyordu.Odanın kapısının arkasında çağalık denilen biraz yüksek ,plastik bir boruyla su dışarıya akan, betondan yapılmış bir metre kare genişliğinde banyo yapılacak yer vardı.Bu yere köylü halk çağalık derdi.Odanın doğu duvarında , öğretmen tarafından verilmiş eski öğrenci sıra tahtasından ,öksüz bir raf yapmıştı.Rafta üç beş tabak ve çay bardağından başka bir şey yoktu.Rafın altında eski model bir tüpü bitmiş ipragaz bulunurdu.Mutfak olarak kullandığı duvarın karşısındaki duvarda , yirmilik bir çivi, çiviye asılmış yedek bir pantolon ve gömlek bulunurdu.Diğer duvarın kenarında tahtadan yapılmış bir kanepe ve üzerinde bir yatak bir yorgan bulunurdu.Öksüzün tüm varlığı bunlardı.Bunların dışında yalan dünyada dikili bir kavak ağacı yine yoktu.
Öksüz Ali koca dünyada yapayalnızdı.Gelecek ilgili kaygı ve korkusu yoktu.Korku ve kaygılarımız bizi ve ailemizi bir çok tehlikelerden korumuştur.Korkmasak her türlü tehlikelerle karşı karşıya kalırız.Kaygılanmasak geleceğimizi düşünemeyiz.Demek ki geçmişi olmayanın gelecekle ilgili bir kaygısı korkusu da yoktur.Geçmişi yaşamayanın gelecek ile kaygısı olmaz .Korkusu olamayan insanın hayatı tehlikededir. Diye düşünüyorum…Gelecek ile ilgili kaygı, insanları çalışmaya sevk eder.Korku da tehlikelerden uzaklaşmamızı sağlar.Çocuklarımız eve geç geldiği zaman veya gelmediği zaman korku onlara ulaşmamızı sağlar. Tehlikelerden uzaklaştırır.Hastalık korkusu hastalanmamamız için çeşitli tedbirler almamızı sağlar.Ailesi olan ve akrabası olan insanlarda korku vardır. Korku onları korumamızı sağlar.Kaygıda geleceğimiz ve gelecekleri için yatırım yapmamızı sağlar.Ailemiz den bize maddi açıdan miras kalır. Bizden de çocuklarımıza kalır.Dünyanın hiçbir toplumunda miras arkadaş dost ve ahbaplara kalmaz.Kendi kanımızda olan insanlardan bize geçer .Bizden de kendi kanımız da olan bireylere kalır. Bu şekilde sağlıklı bir toplum yetişir.
Öksüzün hayat ile ilgili kaygısı ve korkusu yoktu.Annesi babası ,kardeşleri , ailesi olmadığı için ,sorumluluğu ve bunlara karşı görevleri ,kaygısı da yoktu. Kaygı olmayınca korkusu da yoktu.Geleceği yoktu.Yaşadığı o andı.Zaman onu bir kılıç gibi biçiyor ama bu olayın farkında değildi.Geçmiş zaman defteri sayfaları çoğalıyor, ömür defterinde kaç sayfası kaldığı bilinmiyordu. Artıkça azalan tek şeyin ömür olduğunu bilmiyordu.Uzun bir kış gecesinde Ali,öğretmenle sohbet ederken, evlilik konusu açılır. Öğretmen Ali ‘nin evlenmesi gerektiğini evliliğin sorumluluk olduğunu,İnsana mutluluk getireceğini anlatı.. Ali yi ikna etmeye çalıştı. Sonunda Ali ikna olarak evlenmeye karar verdi.
Öksüz evlenme karar verdikten sonra öğretmenle birlikte köyün kızlarının hangisinin Ali ‘ ye uygun olacağı karara bağlanacaktı. Köyün kızlarının tamamı Ali için uygundu. Ali acaba hangi kız için uygundu. Önemli olan kız ve ailesinin onaylaması gerekliydi. Ali’nin başı boş gezmesi , maddi durumunun iyi olmaması ,köyde tarla bağ olmaması Ali ‘nin de ,öğretmenin de işini çok zorluyordu.Ama şanslarını denemek istiyorlardı.
Anadolu’muzun her köşesinde, evliliklerde ilk soru damat adayını ne iş yaptığı ,aylık gelirinin ne kadar olduğu ,kısaca ilk sorular maddi imkanlarla ilgilidir.İkinci soru mesleği ve kariyeri ile ilgili gelir.Daha sonra teferruat konuşulur. Damat adaylarının alışkanlıkları , huyu ahlakı sorulmaz.Belki aileler biraz haklılık payı da olsa haklı olabilirler…Çevremizde şahit olduğumuz bir çok boşanmaların olduğunu duyar ve görürüz.Dünün çok zengini hatta fabrikatörü yarının çok fakiri olabilir.Kumar, içki vb alışkanlıkları olan bir insan ne kadar zengin olursa olsun her şeyini kaybedebilir.Zengin olarak aldığı hanımı çok kötü hayal kırıklığına uğratabilir.Çok fakir ve tutumlu bir insan belli bir müddet sonra zenginleşebilir .Ailesini çok daha iyi bir yaşam standarttı yakalayabilir. Bu daha çok insanın kendi tutum ve davranışlarıyla ilgilidir.
Öğretmen Ali ile birlikte kapı ,kapı gezerek kız isterler.Nafile kimse Ali ye kız vermez. Sebebi bellidir.Ali ‘ bırakın düzenli bir işi düzensiz bir işi bile yoktur.Ali ye kız bulmak ,deveyi hendekten atlatmaktan çok daha zordur.Genç kızları olan evlere tek ,tek gidilmesine rağmen henüz Ali nin yuvasını yapacak dişi bir kuş bulunamamıştı.Öğretmenin işi ve öksüzün ümidi zayıflıyordu.
Köyün, gelin adaylarının evelerine gidilmiş olumsuz cevap alınmıştı.Sadece bir ev kalmıştı.Kart Mehmet dedikleri kişinin evi , o evde de evlenme çağına gelmiş kızları vardı. Ama kimse Kart Mehmet’ ten kız istemeye cesaret edemezdi.Bırakın kız istemeyi o evin önünden geçmek bile her baba yiğittin harcı değildi. Öğretmen hiç gidemezdi.Kart Mehmet le arası zaten yoktu.
Kart Mehmet köye muhalif bir insandı.O nun için kart lakabını almıştı.Kaburgası kalın bir insandı.Uzun boylu ,zayıf yüzü sürekli asık , gülmeyen yüzü ile sadece hafta bir Cuma namazına gelirdi. Köylü Cumadan cumaya yüzünü görürdü.Köyün içine çıkmaz kimseyle muhabbet etmez . kendi gölgesine bile muhalefet ederdi.Köylünün ak dediğine kara ,kara dediğine ak derdi. Sadece muhalefet olsun diye .Öğretmeni sevmez, öğretmen de onu sevmezdi. Muhalefetin ana sebebi Kart Mehmet kızını okula göndermemesinden kaynaklanıyordu.Kendince okulun kız çocuklarını yoldan çıkardığına inanıyordu.Kendisinin yoldan çıktığının farkında olmadan.
Yurdumuzun bazı kırsal kesimlerinde bu örümcek düşünce hala devam etmektedir.Kız çocuklarının okumasının haram olduğunu savunan cahil insanlar vardır.Bir şeyin haram olabilmesi için kuranda açık bir şekilde haram olduğunu belirten bir ayetin olması lazımdı. Böyle bir ayet mevcut değildi. Aksine ilk ayette, kadın,erkek ayırmadan oku emrini vermiştir.
Ayrıca bir çok hadiste okumanın kadın ve erkek için farz olduğu vurgulanmıştır.Annemiz Hz Hatice okuması ve yazması olan bir hanımefendidir.Kadınlarımızı ve kızlarımızı okutmayan zihniyettin tek hedefi kadınları kendilerine köle ,kızları da kendilerine berdel yapmak düşüncesi yatmaktadır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.