- 3592 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
TERÖR BAHÇESİNDE UÇMAZ BARIŞ DENİLEN GÜVERCİN
Ben bir Anadolu çocuğuyum!
Aslını unutanın soysuz olduğuna inandığımdan, Her zaman da bununla iftihar etmişimdir.
Çocukluğum, hayallerim, gençliğim hepsi o topraklarda yoğruldu, şekillendi ..
Bu nedenle bu yaşamın edebiyatını yapacaksam da en iyisini yapacağımdan emin olabilirsiniz.. Çocukluğumuzdan başlayarak anlatsam ne türlü sefaletlerden geçip adam olduğumuzu, ibret olur aleme.. Ezdirmeden, büzdürmeden hem de. Sanılır mı ki, sadece orada belli bir kesimedir yokluk ve mahrumluk ve kıtlık. Elbette hayır, o bölgedeki sıkıntılar ayrım yapılmaksızın cümle insanlara kaderdir, sorgusu suali dahi yasak olan, çekilen çileler ortaktır.
Eksi otuz, eksi kırk derecelerdeki ayazlarda cümleten çile çeker bütün yaşayanlar, Kürt-Türk , alevi-sünni ayrılmadan,susuzluksa hepsinedir, yol yoksa hepsinin yolu yoktur. İmkânsızlıktan evlatlar okul yüzü göremiyorsa "- Ey Türk çocuğu sen oku diğerleri okumasın." denilmiş değildir elbette. Üstelik bu zorluklara karşı birlikte göğüs germeyi sebat etmeyi öğrenmişlerdir oradaki insanlar hep birlikte. Şimdi toprağımdan çok uzaktayım ama unutmadım oradaki mahrumiyeti ve mahzunluğu..
Bu yüzden, şimdilerde doğu-güneydoğu derken sadece bir kısım insanlar ve belli bazı kesimler akla gelmemeli. Doğu ve Güneydoğu on yıllarca ihmal edildi ise bunun ceremesini orada yaşayan belirli kesimler değil tüm insanlar çekmiştir ve hâlâ da çekmektedir.
Kısaca işsizlik, cehalet, sefaletler hâlâ kol koladır benim topraklarımda. Bu yüzdendir köyden kente göçler. Bunun yanı sıra bir de terör belası vardır üstüne üstlük... Kahrolası vicdansız vatan hainlerinin belası ve buna mukabil sürdürülen sıkı sımsıkı yönetimler, takipler, operasyonlar, ve bir kere daha çileye gebe insanımız.
Oysa asırlar boyu hep kardeştik biz. Kardeşten de öteydik bazen, evlendik birbirimizle, karı-koca olduk, yâr olduk, birimiz ana birilerimiz baba olduk evlatlarımıza.
Bacı bildik, koruduk kolladık mahallemizin kızlarını.. Delikanlılarına ağabey dedik, güvendik büyük bildik de saygıda kusur etmedik. Kirve olduk yeğenlerimize toy düğün eyledik. Sağdıç olduk toylarımızda düğünlerimizde. Din, dil, ırk, mezhep ayırmadık. Daha bir anlamlısını yaptık bazen de en samimi dost, en hakiki arkadaş sayfasına yazdık isimlerimizi bir daha silinmemecesine.. Aynı sokakta, aynı mahallede velhasıl aynı iklimde barış ve kardeşlik içerisinde yaşarken bunların olmaması ihtimali var mıdır?
Aklıma düştü şimdi; adı İnci’ydi. O Ağrı’lıydı Ben ise Erzurumlu bir dadaş kızı. Kendisi ile seneler seneler evvel ailemden ilk kez uzaklaşıp yükseköğrenim yapmak için gözümü açtığım bana/bize çok yabancı bir şehirde, bir yurt odasında karşılaşmıştım. Akşam saatleriydi ve hepimiz çil yavruları gibi dağılmış acemilerdik.
İlk merhabamızdan sonrası gerçek bir samimiyet ve gerçek bir kadirşinaslıkla bezeli muazzam bir dostluktu. Aradan geçen onca senede birbirimizi göremedik belki ama yüreklerimizdeki o muhabbetin ne rengi değişti ne de şekli. Uzun zaman ve mekân ayrılıklarının arkasından duyulan her “alo” sesinde sanki daha yeni ayrılmışçasına sevgi ve muhabbetle doluyorduk. Ve inanıyorum ki hiçbir güç bu dostluğa zeval getiremez, değiştiremez.
Şimdi düşünüyorum da, bu kadar yıl beslenen ve yaşanan bu samimi duygular, yaşanılanlar, hissedilenler nasıl yok edilebilir? Kimin gücü yeter bu cinnete?
Ne o ne de ben asla unutmadık nereden geldiğimizi ve ne olduğumuzu. Ama bu bilinç bizleri birbirimize asla düşman etmedi. Bilakis sevdikçe sevdik birbirimizi, saydık, hürmet ve itibar ettik, muhabbeti daha bir yücelttik. Nasıl ki ailelerimizden uzakta iken birbirimize aile idi isek, araya ayrılıklar düşünce de sanki akraba olduk her biri kendi yaşam gurbetlerine sürgün edilen.
Bu gün birileri çıkıp hak-hukuk-güya ezilmişlik edebiyatı ile kafaları bulandırıyorsa onlar gerçekten bu samimi muhabbetleri hazmedemeyenlerdir. Gerçek vatan hainleridir işte onlar. Onlar ki güya hakkını savundukları o insanlara aslında en büyük kötülüğü edenlerdir. Onlar bu aziz milletin, ülkemin değerleri ile nemalanan önce kendi değerlerine ihanet eden hainlerdir.
Bu konuda her taraftan yazılan yazıları ibretle okuyorum sürekli. Ama görüyorum ki barış nükseden yazıların dahi çoğunda aşikâr samimiyetsizlikler söz konusu. Tıpkı meydanlara çıkıp bu insanlar için, onlar adına göstermelik ahkâm kesenler gibi. Büyük bir hazımsızlık, barış kelimesinin arkasından arsız arsız sırıtıyor adeta. Yapılan vicdansız icraatlardan ziyade işte bu samimiyetsizliktir benim midemi bulandıran. Bir yandan sözde kardeşlik söylemler diğer yandan radikal yıkım içeren icraatlar birbirine hep tezattır.
Bu vatanın parçalanması asla düşünülmemeli ki birlik-dirlik ve düzen sağlanabilsin. Hiçbir barış söylemi bir ülkenin parçalanmasına endekslenemez. Böyle bir şeyi ben ve bu aziz milletim şiddetle reddeder. Ucuz şovenist söylemlerde, öne sürülen şartlı “ama” lar ile bu ülkede ne barış sağlanabilir ne de huzur. Ülke bütünlüğünde “ama” lar “fakat” lar söz konusu değildir ve böyle saçma sapan şarta bağlı barış söylemi olmaz, olamaz. Hiçbir ülkede barış adına terör yapılmaz. Barış adına insan katledildiği nerede görülmüştür? Bu ironiyi lütfen çok iyi anlayalım, analiz edelim.
Ve perdeyi indirelim artık! Gerçek samimiyetimizle "barış" diyeceksek diyelim, yanına bebek katillerinin adını katmadan. Vatanlarının bütünlüğü için mücadele eden Mehmetçikleri sanki kan dökücü, barışı yok edici olarak ifade etmeyi bir yana bırakalım. Unutmayalım ki yine Mehmetçiktir yarın o perde arkasındaki gerçek düşmanın taarruzunda top yekûn herkesin müdafaasını yapacak olan. Ordumuzu, askerimizi barış düşmanı olarak lanse etmekten vazgeçip, sinemizde barındırdığımız gerçek amaç ne ise onu dökelim artık. Bu millet (türk-kürt) bazı lider pozisyonuna bürünmüşlerce meydanlarda ulu orta yapılan bu riyakârlığı hak etmiyor, hele hele aptal yerine konmayı ASLA!
Biline ki Misak-ı Milli sınırlarına göz dikildikçe bu ülkede ne barış olur ne de hak hukuk. O sebeple gözlerden ve gönüllerden akan yaş aynı olmalı bence. Aynı durulukta ve aynı samimiyette. Ancak o zaman barış denen bebek adım atmaya başlar. Çünkü şimdilerde barış kelimesi hâlâ yerlerde sürünüyor! Ve birileri hala meydanlarda ucuz şovenistlik yapıyorlar sözde barış ve demokrasi naralarıyla.
Yazık yıllarca birbirlerini kardeş bilmiş öyle yaşamış bu insanlara!
Yazık vatana!
Yazıklar olsun milletimizin sinesinden beslenen vatan hainlerine!
Kahrolsun bebek kanı, masum kanı, insan kanı, Mehmetçik kanı dökenler!
Kahrolsun yurduma ihanet edenler!
Kahrolsun!
K/argülü ALMILA
YORUMLAR
Son zamanlarda bu bu şekilde merkeze '' Milliyetçilik '' yerine insanlığımızı, kardeşliğimizi koyan bir yazıyı okumayı özlemiştim. Yazınız da anlatmak istedikleriniz konusunda sizi tamami ile katılıyorum. Bütün insanlık sonunda toprak olacak ve geldiği noktaya yaratıcıya dönecek, bunu bile bile, bu şekilde bölünmek, kavga niye? Sanırım bunun tek bir cevapı var. Biz her koşulda, damarlarımıza enjekte edilmiş olan '' Milliyetçi '' duyguların kölesi oluyoruz, Milliyetçi zihniyeti insalığımızın önüne koyduğumuz sürece maalesef bu kavgalar devam edecek. Dünyanın en barıştırıcı, paylaştırıcı kavramı '' Kardeşlik '' duruken her ortamda Türküde, Kürtüde, milltetçi duygularla konuştukça bu kavga bitmez. Çünkü toplumların afyonu din değil milletçiliktir evet milletçilik en kör, en deli içmizi paramparça eden hastalıktır.
Yazı için teşekkürler...
Bu yüzden, şimdilerde doğu- güneydoğu derken sadece bir kısım insanlar akla gelmemeli.
Doğu ve Güneydoğu on yıllarca ihmal edildi ise bunun ceremesini orada yaşayan belirli kesimler değil tüm insanlar çekmiştir ve hâlâ da çekmektedir.
Kısaca işsizlik, cehalet, sefaletler hâlâ kol koladır benim topraklarımda.
Bunun yanı sıra bir de terör belası vardır üstüne üstlük...
Kahrolası vatan hainlerinin belası ve buna mukabil sürdürülen sıkı sımsıkı yönetimler, takipler, operasyonlar, ve bir kere daha çileye gebe insanımız.
Oysa asırlar boyu hep kardeştik biz.
Kardeşten de öteydik bazen, evlendik birbirimizle, karı-koca olduk, yar olduk, birimiz ana birilerimiz baba olduk evlatlarımıza.
Bütün kalbimle düşüncelerine katılıyorum ve özlelikle de buraya aldığım bölümü her dilden seslendiriyor bas bas bağırıyoruz ama hiç bir şekilde sesişmizi duyuramıyorr kendi sessziliğimiz içinde boğuluveriyoruz.
Ama bizler yine de bu kadar kısılmak istemem sesimize rağmen konuşmaya ve yazamaya devam edeceğiz/etmeliyiz. Çünkü biz aynı topraklar üstünde yaşayan kürdü, çerkezi, gürcüsü, türkü v.s kardeşiz ve kardeş kanı ile beslenelere de geçit vermeyeceğiz.
Kutluyorum kaleminizi ve sevgiler yüreğinize
Aslında "hayır biz bir milletiz, biz bir bütünüz" diyen insanların varlığını gördükçe şükrüm daha da çok artıyor.
Yokluk, savaş ve entirikaların içinden bugüne gelen çok kıymetli,eşşiz ve mis gibi kokan bir memeleketimiz var, kökleri temiz ,dalları uçsuz...Her gün yeni istek ve formülle karşımıza çıkan birilerine net cevabımız ve net tavrımız olmuştur.cevabımız ve tavrımız Oldukçada yeni formülllerle gelmişlerdir karşımıza. Şunu isterdim "biz bu ülkeyi seviyoruz" diye miting meydanlarını doldursun kürt kardeşlerimiz . Çok azı hariç, sessiz bekleyen kesimle beraber, hep bağıran ve her zaman memnuniyetsiz bir kitlede var...Bunun sebebi sadece korku ve ezilmek mi,fakirlik mi, yoksulluk mu, inkar edilmek mi?...
Bizler biliyoruz ki doktor hatasından ölen ve hastanelerde azarlanan nice insanımız vardır batıda ve anadolunun her yerinde...Mahkemelerde hor görülen azarlanan, fakir diye eğitimde eşitsizlik yaşadığımız canım çocuklarımız eğitimde kobay olarak kullanılır nice zamandır. Bursanın dahi nice köyleri vardır çaresiz ve madur.Kastamonu köylerine de gidip görmenizi isterim ve nice dağ köylerini.Halbuki dünya üzerinde çok sıcak ve dağlık bölgelerde nasıl güzel şartlarda okulunu, evini, sistemini kurmuş ülkeler vardır. Örnek alınıla bilirdi. Bizler çocuktuk ve büyüdük, nine olacağız hala bir çok konuda elimiz kolumuz bağlı.Neden sorusunu sorarım hep kendime....Neden...
Aslında sorun ahlaki ve pisikolojik...Bizi birimizden koparıp dinimizide atıp, elimizde bize ait olmayan ahlaklarla yeni bir ülke kurmak. Kurtuluş savaşında yapamadıklarını şimdi yapıyorlar insanları kışkırtarak....
Şu an yaşadıklarımız bir fitnenin maya tutmuş halidir....
Gökhan Bey bu icraatların amacı bu zenginliği paylaşmak değil, bölüp parçalamaktır. Sonrasında ise yine o feodal yapının esareti eşliğinde mahrumiyetliğe devam! Hem de Ülkeme hıyanet ile!
Sonrasını ise izahata gerek yok!
Aklı salim olan her vatan avladı anlayabilir bunu!
teşekkürler desteğiniz için.
harikulade bir aktarım... müthiş güzel düşünceler... ahhh bu zengin sofraya keşke hepimiz otursakta doysaydık diyorum.. halbuki hepimize yetecek yer vardı...bu müthiş düşünce ve zenginliğin hayranlığıyla mest olmuş yüreğimi teşekkür, saygı ve tebrik şeklinde sayfanıza bırakıyorum.. var olun, nur olun... saygılarımla ....sağlıcakla kalınız...
''Yazık yıllarca birbirlerini kardeş bilmiş öyle yaşamış bu insanlara!
Yazık vatana!
Yazıklar olsun milletimizin sinesinden beslenen vatan hainlerine!
Kahrolsun bebek kanı, masum kanı, insan kanı, Mehmetçik kanı dökenler!
Kahrolsun yurduma ihanet edenler!
Kahrolsun!'' .............Katılmamak elde değil kutlarım duyarlı yüreğinizi.
İlaveten;
Kahrolsun siyasetin kirli yüzü, kahrolsun, kendi üç günlük ikbali için Vatan'ın geleceğini hiçe sayan siyasetçiler...
Bu Vebal;
Bu memleketin yalnızca ''Dış Mihraklı Terör sorunu''' varken,özel çabalarla(dışardan talimatla) oy avcılığı için '' Kürt Sorunu'' gibi lanse eden siyasetçilerimizindir.
Şimdi yapılan ise ; ''Kürt Açılımı '' derken bile, mozaiğin renk çizgilerini kesici elmasla çizip ayırmaktan başka birşey değildir.
Selam ve saygılarımla tekrardan kutluyorum
"Bu vatanın parçalanması asla düşünülmemeli ki birlik-dirlik ve düzen sağlanabilsin.
Hiçbir barış söylemi bir ülkenin parçalanmasına endekslenemez. Böyle bir şeyi ben ve bu aziz milletim şiddetle reddeder. Ucuz şovenist söylemlerde, öne sürülen şartlı “ama” lar ile bu ülkede ne barış sağlanabilir ne de huzur. Ülke bütünlüğünde “ama” lar “fakat” lar söz konusu değildir ve böyle saçma sapan şarta bağlı barış söylemi olmaz, olamaz. Hiçbir ülkede barış adına terör yapılmaz. Barış adına insan katledildiği nerede görülmüştür?"
Bacım. Bu konudaki her şeyi siz gayet açık ve net özetlemişsiniz. Bizede okumaka kalmış. inanın bir kaç defa okudum.
Yüreğiniz var. Kaleminiz daim olsun.
Bursaya selam ve saygılaımı gönderiyorum.
1-Temel şart silah bırakma
Kürt açılımı yapılmasında öncelik PKK?nın silah bırakmasına veriliyor. PKK Kongre-Gel 1 Haziran?a kadar silah bırakma kararı alırken, 1 Haziran?dan sonra bu tutumunu devam ettirip ettirmeyeceği açılımın geleceğini etkileyecek. PKK?nın tümüyle silah bırakması halinde Kürt açılımının adım adım hayata geçirileceği belirtiliyor. Açılımın hayata geçirilmesi konusunda zaman kaybedilmeyeceği de ifade ediliyor.
2-220?ye işlerlik kazandırılacak
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, TCK?nın 220. maddesine işlerlik kazandırılmasını gündeme getirmişti. Dağdakilerin indirilmesi için aileleri ile görüşmeler yapılarak TCK?nın 220. maddesinden yararlanmaları sağlanacak.
3-Öcalan?a tecrit bitecek
Kürt açılımında birçok madde bulunuyor. PKK elebaşısı Abdullah Öcalan?a İmralı?da uygulanan tecrit kaldırılacak. Öcalan?ın yanına 5-6 mahkum gönderilerek tecrit sona erdirilecek. Avrupa Birliği tarafından hazırlanana raporlarda da Öcalan?ın tecrit edilmesi eleştiriliyordu. Adalet Bakanlığı tarafından İmralı?da yeni cezaevi inşaatına başlanmıştı.
4-Yurtdışındaki Kürtler?e vatandaşlık
Avrupa?da yaşayan ve Türk vatandaşlığından çıkartılan binlerce Kürt kökenliye yeniden Türk vatandaşlığı verilecek. Teröre bulaşmadığı ve silaha sarılmadığı tespit edilen Kürt vatandaşlara Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden vatandaşlık verilecek.
5-Bölge vatandaşına şefkat
'Kürt Açılımı?nda Güneydoğu?daki vatandaşlara şefkatle yaklaşılması da yer alıyor. Hakkari?deki gösteriler sırasında Seyfi Turan isimli çocuğun polis tarafından dövülmesi nedeniyle Hakkari Valisi Muammer Türker?in emriyle polis anında açığa alındı. Olayın ardından 100. Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi?nde tedavi altına alınan Seyfi Turan'ı Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Yurdaer Olcan ziyaret etmişti. Polisin ve askerin bu tavırlarının bölge vatandaşlarına şefkatle yaklaşılmasının ilk adımları olduğuna dikkat çekiliyor.
6- Kürtçe engeli kalkacak
Kürtçe kullanımının önündeki engeller kaldırılacak. Kürtçe köy isimlerinin yeniden verilmesinin ardından çocuklara Kürtçe isim konulması sürprizi de gelecek. Televizyonlarda Kürtçe yayın yapılması tamamen serbest bırakılacak. Cezaevlerindeki vatandaşların telefonda Kürtçe konuşmalarının önündeki yasak da yapılacak tüzük değişikliği ile kaldırılacak. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan tüzük değişikliği Başbakanlıkíta bekletiliyor. Özellikle Güneydoğu?daki bazı dağlara ?Ne Mutlu Türküm Diyene? yazıları yazılırken, bu yazıların silinmesi sağlanacak. Bu yazıların büyük çoğunluğunun askeri bölgelerde yazılı olduğuna dikkat çekiliyor.
MADDE 1: ilk şartın silah bıraktırma olması güzel, ama kabul edilecek mi, bırakılacak mı, ben inanmıyorum.
MADDE 2: bahsettikleri madde 220 Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
Yani be demek oluyor ki kanun maddeleriyle oynanıp terör suçlularına af getirecekler. Buna kesinlikle karşıyım. Onlara varana kadar affedilmesi gereken daha çok kader mahkûmu var.
MADDE 3: o katilin senelerdir tecrit edilmiş olsa bile çoğu Türk ailesinden daha rahat biçimde yaşatılması yetmiyor da bir de yanına arkadaş mı getirecekler, saçmalık bence, haksızlık bence.
MADDE 4: teröre bulaşmadıysa buna sözüm yok, Türk vatandaşı olabilir.
MADDE 5: şefkate sadece bölge vatandaşı mı muhtaç acaba? Anadolu’nun her bölgesinde ilgiye, yardıma, şefkate muhtaç o kadar insan var ki, görecek göz yok sadece.
MADDE 6: Kürtçe yasağı mı vardı sanki Kürtçe isimler var zaten. Dağlardaki yazıları silecekler yerine ne mutlu kürdüm mü yazılacak. O dağlara binlerce şehidimizin kanı aktı.
Ben bir şehit yakınıyım. Amcaoğlum daha gençliğinin baharında şehit oldu o dağlarda. 17 yıl geçti acısı geçmedi. Hele de amcam ve eşinin halin görseniz, tek umut tek oğuldu. Vücudunun parçaları kaldı o dağlarda. Nasıl kabul eder şimdi yürekler bu açılımı?
Nasıl kabul eder şimdi yürekler, bir adada krallar gibi yaşayan adamın yanına yoldaşlar verilmesini. Kürt kökenli vatandaşlara bir diyeceğim yok, vatanımızda yaşayan herkes bizdendir. Ama bu vatanı bölmek isteyenleri kabullenmemiz beklenmesin. Yazılacak o kadar çok şey var ki hangisini yazmalı.
Geçen gün siyaset meydanını izledim. Çocuklar konuşturuldu. Bir çocuk diyordu ki; sizler Atatürk’ün resmini taşıyorsunuz biz neden Sayın Öcalan’ın resmini taşımayalım. O bizim liderimiz. ( sadece onun sözünü iletmek için sayın ifadesini kullandım çocuk katilinin). Çocukların beynine işlenmiş, ne hayır bekleyeceksiniz onlardan.
Bizler bir ay geciktirince elektriğimiz kesilirken onlar ahırlarını bile bedava elektrikle ısıtıyorlar. Diyarbakır’da şahit oldum. Demir somyayı tavana bağlayıp elektrik bağlantısı yapmışlardı. Tonlarca kömür yardımı yapılıyor.
Adamlara bir açılım dendi şimdiden şart koşuyorlar ayrı devlet kurmak için. Bu ülkeyi kimse bölemez, gücü yetmeyecek.
Konu güncel
Zamanlama süper
Anlatım edebi
Başarınız daimi olsun ablam
Müsadenizle yeni yazmaya çalıştığım yarım bir şiirimi yorum olarak yazacağım.(daha başlığı bile yok)
Özür dilenecek ise, Müslüman Türk’ten dileyin;
Vatan yaptığı topraktan, çeri ve çöpü eleyin.
Kimin eli hangi cepte, bilemezsin belli değil;
Koca gövde ele geçmiş, teslim almış küçük siğil.
Adı Ali, Veli olmuş, içi Agop ve ya Mişel;
Hile ile koca yurda, hâkim olmuş gizli bir el.
Yeri gelmiş Türkçü demiş, bazen masum Kürtçü dermiş;
Aynı kişi Araplara, ırkçılık komutu vermiş.
Önce parça-parça yapıp, sonra lokma-lokma yutmuş;
Cümlemizi okus pokus, gaflete sokup uyutmuş.
Saf Müslüman hep inanmış, hala inananlar yok mu?
Ama artık uyanan var, uyaran var buyur oku.
SAYGILAR SELAMLAR
Aklıma düştü şimdi;
Adı İncinur’du. O Ağrılıydı ve Kürt kökenliydi. Ben ise Erzurumlu bir dadaş kızı. Kendisi ile seneler seneler evvel ailemden ilk kez uzaklaşıp yükseköğrenim yapmak için gözümü açtığım bana/bize çok yabancı bir şehirde, bir yurt odasında karşılaşmıştım. Akşam saatleriydi ve hepimiz çil yavruları gibi dağılmış acemilerdik.
İlk merhabamızdan sonrası gerçek bir samimiyet ve gerçek bir kadirşinaslıkla bezeli muazzam bir dostluktu. Aradan geçen onca senede birbirimizi göremedik belki ama yüreklerimizdeki o muhabbetin ne rengi değişti ne de şekli. Uzun zaman ve mekân ayrılıklarının arkasından duyulan her “alo” sesinde sanki daha yeni ayrılmışçasına sevgi ve muhabbetle doluyorduk.
Ve inanıyorum ki hiçbir güç bu dostluğa zeval getiremez, değiştiremez.
......................Duyarlılıkla...........selam ile cannn