- 674 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
sal'lar sel'e kapıldı
Yazmak gerçekten de herkesin harcı olmayan bir eylemdir.Ki bu eylem hem düşünce bakımından hem de pratik bakımdan bir birliktelik gerektirir ki iş icraya geldiği zaman usta olmakla şereflendirilenlerin bile kalem oynatamadıkları görülür.Birtakım zorlama fikirlerle yola çıktığınız vakit neyi , nerde ve ne zaman söyleyeceğinizi kestiremezsiniz ve bu da düşüncelerinizin savruk olduğu fikrine kapılmamaza neden olur.Dil bilinci öyle konfüçyusvari söylemle üst ya da ast nitelemelerine sığmayacak bir tatbiki gerektirir ki bunun üzerine söz söylemekle kendini mükellef hissedenlerin özellikle buna dikkat etmelerini gerektirir..
Dil, klasik tabiriyle ülkelerin kültür aktarımında en önemli unsurdur. Bu sözü defalarca duymuş; fakat bunun üzerinde pek durmamışızdır. İnsanlar dilin yardımıyla anlaşır, ihtiyaçlarını karşılar, yaşamlarını dil sayesinde kolay bir hale getirirler. Kültürlerin oluşumunda ve devamında dilin önemi asla inkâr edilemez. İnsanlar anlaşabildikleri ölçüde birbirlerine yaklaşır ve millet haline gelirler. Aynı dili konuşan insanlar - hem mecaz hem de gerçek anlamda-arasında yakınlaşmalar başlar. Bir ölçüde kendi melallerini anlayan insanlar bir arada bulunmaktan memnun olurlar. Tersi bir durumda aynı dili konuşmayan insanlar da birbirlerinden o ölçüde uzaklaşırlar ve gitgide birbirlerine yabancılaşırlar millet olmaktan ‘biz’ olmaktan çıkıp ‘siz’ler ve ‘biz’ler olmaya başlarlar. Ayrılıklar böylece başlar. ‘Biz’ düşüncesine sahip milletler tarih sahnesinden asla uzaklaşmazlar.
Öztürkçecilik ilk bakışta kulağa çok hoş gelen, insana samimi olduğu ölçüde sevimli gelen bir anlayış. Atatürk döneminde büyük bir önem kazanan ve Güneş- Dil Teorisiyle zirveye ulaşan bu anlayışın bizim her şeyde olduğu gibi işin suyunu çıkarma dâhiliğimizle içi boşaltıldı. Nitekim ileri görüşlülüğüyle bu işin tadının kaçırılacağını anlayan Atatürk’ün bizzat kendisi yanlış bir yola girildiğini söyleyerek bu yoldan dönülmesi gerektiğini ifade etmişti. Yaşadığımız coğrafyalarda fetihlerle birlikte, yeni kazanılan kültürlerle zenginleşen dil, tıpkı devlet gibi büyüyerek imparatorluk dili haline geldi. Nasıl ki bir ülkenin saraylarını, hanlarını mallarını fethediyorsanız o ülkenin dilini ve kültürünü de fethedip o kültürle yaşar, o dille konuşur hale geliyorsunuz. Halk, o topraklarda o kültüre alışıp kullanılan kelimeleri benimseyip kendilerine sıcak gelenleri kullanıp benimsemediklerini ise kullanmayarak o dil için zaten bir seçme yapmaktadır.
Dilimize Farsçadan giren ‘neverd-i bam’ı ‘merdiven’ şekline getirerek onu Türkçeleştirmiş oluyorsunuz. Bu kelimenin yerine ‘çıkak’ gibi gayet samimiyetsiz bir kelimeyi uygun gören değerli büyüklerimiz(!) bu göstergeyle sadece çıkılmayacağını ara sıra inilebileceğini düşünmemişler olsa gerek.
Dile Türkçe kelime kazandırma uğruna gecelerini gündüzlerine katan bu üstatlar ‘saylav, söylev, ödev ’gibi nadide kelimeleri dilimize kazandırırken ‘-av,-ev’ ekini kullanmışlar; ama bu eklerin de Türkçe olmadığını araştırmaya pek vakit bulamamışlar sanırım. ’Duyumsal, azıksal’ gibi nadide kelimeleri uydururken bu eklerin ‘-al,-el’ eklerinin sırf ‘milli’ dememek uğruna ‘ulus-al ’kelimesindeki haline bir de ‘s’ harfini eklemekle müthiş bir iş yaptıklarını, benim gibi düşünen birçok dilbilimcinin alkışlarıyla taltif edildiklerini bilmiyorlardı sanırım. Burada bu nadide örneklerin birçoğunu daha sıralayabiliriz.
Dil konusunda hassas olan ve dilini seven herkesin, dili bu katletme yarışına, dili kısırlaştırıp yok etme sevdalılarına karşı dik durup sessiz kalmamaları gerektiğini, tekrar tekrar bu konuda yazmalarını, konuşmalarını bir dil sevdalısı olarak istiyorum. Söylenmesi gereken son şey ise sorunun asıl kaynağı olarak gördüğüm, bu kelimeleri Türkçeye kazandırma(!) uğraşında bulunan kişilerin bu alanda salahiyetsiz kişiler olmasıdır(siyasetçi, hukukçu ve bilumum dil dışı uğraşlarda bulunan zevatlar) .Dilbilimi hassasiyet gerektiren bir alandır. Dilbilim uzmanlık gerektiren, emek isteyen ideolojiler üstü bir bilim dalıdır. Bu yazı aracılığıyla bu kişilere, dil konusunu dil konusundaki salahiyetli kişilere bırakmalarını naçizane tavsiye ediyorum.