- 778 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KASABADA BİR YAZ ANISI (1)
Anadolu’nun sahil kasabasında yaşardı bizim Ali. Askerliğini sıhhiye olarak yapmış terhis olduğunda bir hastaya acil müdahale yapabilecek kadar bilgi sahibi olmuştu. Ali 7 yaşında yetim kalmış balıkçı olan amcasının yanında büyümüştü. Yaşlı bir annesinden, hasta bir amcasından başka kimsecikleri yoktu. Fırtınalı yaşamdan uzak sade bir hayat sürerdi. Arkadaşı yok denecek kadar azdı.
Denizin yakamoz dolu dalgaları evinin hemen yanında bulunan yalçın taşlara vurarak ona arkadaşlık yaparlardı. Dalgalar ve birde yeşil boyalı kayığından başka arkadaşı olmamıştı. Şehirden uzak bir yaşama merhaba demişti istemeyerek de olsa. Denizden tuttuğu balıkları kasabanın güngörmüş zengin ailelerinden olan Hacı Mehmet beyin evine getirir, parasını fazlasıyla hak ederdi. Bu doğal yaşamı yaz sıcakların gelmesiyle değişmeye başlamıştı. Kasabaya gelen tatilciler yaşamın olağan dışı olmasına etki etmişlerdi. Ali akşamları ay ışığında deniz kenarında yürür, yakamozların sevdalı oynaşmalarını seyrederdi. Bakir sahillerin dayanılmaz güzelliğinde kaybolurdu. Yine böyle bir akşam gezisi sırasında gözüne ileride bir kalabalığın olduğu ilişti. İstemeyerek de olsa oraya yanaştı. İnsanlarda bir telaş olduğunu seziyordu. Yanında bulunanlara nedir bu diye sorduğunda, bir kızın ayağının burkulduğunu ve yürüyemeyecek derecede acıdığını söylediler. Askerde edindiği tecrübelerden olacak ki hemen kızın yanına koştu. Yardımcı olabilir miyim deyince kızın yüzünde bir gülümseme belirti. Hemen oradan biraz buz ve ıslak bir bez parçası istedi. Kızın ayağına buz sararak onun acısını hafifletmeyi başardı. Teşekkürü hak eden Ali oracıkta kahraman ilan edildi. Babası arabasıyla kızı alarak kaldıkları yazlığa götürdü. Sabahleyin kızın ayağındaki acı hafiflemiş, yürüyecek duruma gelmişti.
Kız, akşamki gence hayran kalmıştı. Arabanın şoförünü çağırarak akşam ayağının burkulduğu yere götürmesini söyledi. Yanına kuzeni Leyla’yı da alarak birkaç dakikada olay mahalline geldiler. Şoföre: Bizi 2 saat sonra gelip almasını rica etti. Orada bulunan köylülere akşam ayağını saran delikanlının kim olduğunu ve ona olan borcunu ödemeye geldiğini söyledi. Köylüler az ilerideki balıkçı barınağını göstererek Ali nin orada yaşadığını söylediler. Az sonra Ali nin yanına vardılar. Kendilerini tanıtan kızlar, akşamki davranışından çok memnun olduğunu ve teşekkür etmek istediklerini söylediler. Ali ise herkesin böyle bir durumda yardım yapmak bir insanlık borcu olduğunu söyledi. Kızlar Ali nin bu doğal yaşamından çok etkilenmişlerdi. Şehirde ki delikanlılara hiç benzemiyordu. Durgun ve ağır başlı olması kızların çok hoşuna gitmişti. Leyla kuzeni Merve ye, vaktin dolduğunu evden merak ederler diye söylenmeye başladı. Merve ise delikanlının yanından ayrılmaya hiç niyeti yoktu. Aralarında bir elektriklenmenin olduğunu Leyla fark etmişti. Arabanın geldiğini gören kızlar, daha sonra buluşmak üzere söz birliği yaparak oradan ayrılarak, kısa zamanda evlerine gelmişlerdi.
Merve nin o gece gözüne uyku girmemiş, delikanlının yüzü aklından hiç çıkmamıştı. Sabahın olmasını dört gözle beklemiş, kuzeninden habersiz delikanlının balıkçı parakasının yolunu tutmuştu. Parakanın yanına geldiğinde Ali henüz uyanmamıştı. Kapıyı tıklatan Merve; Hey kimse yok mu? Diye seslendiğinde Ali heyecanla kapıyı ardına kadar açmıştı. Merve içeri girmeye izin var mı diye söylendiğinde Ali nin itiraz edecek sözü kalmamıştı. Kızın bu kadar gözü pek olması ali nin de hoşuna gitmiş ve Kıza hayranlığını belli etmemeye çalışıyordu.
(devamı haftaya)