21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1310
Okunma

Karanlıklarda hayat memat mücadelesi veren soluklara ithafen...
..........................................................
An oluyordu adını unutuyordu.
Ne yapsa, beş harften meydan gelen ismini zikredemiyordu. İlk harften sonra bocalanıyor, düğümleniyordu boğazı sıkı sıkı...
Günlerce, haftalarca yerin altında kömür taşıdığı, taş kırdığı oluyordu. Bir dilim ekmek eve götürmek, çocuklarının yüzlerini güldürmek, yaşama tutunmak, kimseler ona ’bir baltaya sap olmuyor’ demesin diye katlanıyordu karanlıkta ç-alışmaya...
Zaten başka seçenek sunmamıştı ona ters gelen hayat. Hayat onu daim hırpalamıştı, daim yormuştu, daim terletmişti... Hayat ona galip gelmeyi değil, mağlup olmayı öğretmişti...
Hangi işe başvurdaysa da kabul edilmemişti daha önceleri. Yüzüne kapılar hep kapanmıştı bir bir. Kaç sene böyle avare dolaştı iş bulmak için. Kaç kez kayınpederinden bir işi yok diye büyük laflar işitti Allah bilir. Hatta bir ara karısıyla boşanma noktasına bile geldi...
O da tam boşanacağım diye deli deli dolaşırken kaldırımlar üstünde, dilinde yalnızlığa oynayacağım artık şarkısını eksik etmezken, hava almaya çıktığı bir pazar günü sokağın ortasında bir bayanla çarpılmasıyla yaşama yeniden sarıldı... Çarpıştığı liseden sınıf arkadaşı olan Betül idi...Gözlerine inanamadı Betül ne kadar da güzelleşmiş, pempeleşmişti böyle. Aslında onunla evlenmiş olmalıydım şimdi, diye içinden geçirdi. Ama nerde? Geçen her an,bir daha kasedini saramıyordu geriye ne yazık ki....
anlamlı anlamlı birkaç bakıştan ve hal hatır sorulu birkaç cümleden sonra Betül söze başladı:
---Kankam (tarihin cilvesi mi ne, Betül ile tanıştığı ilk günden beri, Betül ona Kankam diye seslenirdi.) ne haber, Allahtan çarpıştığın bayan benim, yoksa başka bir kadın olsaydı deli yumruğu çoktan yanaklarında görmüştün...
---Ha vallah,kız Betül seni görmek,hacı olmak demektir,bilirsin...
Betül:
---Bilirim, bilirim... Sen kendinden bahset? Bu ne dağınıklık, bu ne başıboşluk böyle? Göze göze gelmeseydik, pardon çarpışmasaydık seni tanımazdım sanırım. Sen neden çalışmıyorsun bir işte,öyle aval aval bir serseri gibi dolaşmaktasın?
---Çalışacak bir iş bulmuyorum ki. Allah seni inandırsın, çalmadık kapı,sıkmadık el bırakmadım şu yeryüzünde. Mutluluğu hakkedecek bir adam değilim gibi bir yaşantı soluyorum her uandığım gün. Ama gel gör ki kader benden yana şansını zorluyor her seferinde. Ediyorum, edemiyorum kendime bir iş bulamıyorum. Ne iş olursa yaparım diyorum gittiğim dairelerde, işyerlerinde fakat geldiğim gibi dönüyorum eve... Ev desen gırgır şamata. Yumruklar, küfürler havada uçuşuyor? Olan fatura da bana patlıyor, sanki ben istemiyorum bir iş sahibi olayım. Sanki akılsızım gibi davranıyorlar bana ev halkım...
Betül:
--- Anlaşıldı,sen çok dertlisin be kankam.Hımm, dur dayımın taş kömürü maden ocağı var. Bir onunla konuşayım, seni işe alması için...
o çarpışma,dönüm noktası olmuştu B’nin...
.................................
MESELCİ
7 Eylül 2009,,,
Mardin