- 535 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KÜRT TIP KONGRESİ TARTIŞMALARI
KÜRT TIP KONGRESİ TARTIŞMALARI
Diyarbakır Tabip Odası tarafından 22-24 Ekim 2009 tarihleri arasında “Kürt Tıp Kongresi” adı altında bir etkinlik düzenleneceğinin açıklanmasından sonra hekim meslektaşlarımız arasında yoğun bir tartışma başlamış bulunuyor. Bu konuyla ilgili olarak Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Üçer’in “Hekim Forumu” nda yayınlanan yazısına , Bursa Tabip Odası Başkanı Bülent Aslanhan tarafından verilen yanıttaki hakaretamiz sözler tartışmayı alevlendirdi. Birçok hekim; bir taraftan uygun görmedikleri bu eylemi, bir taraftan da Aslıhan tarafından ifade edilen yakışıksız sözleri protesto ediyorlar.
Bu konuda, Hekim Yazarlar Birliği Derneği’nin görüşleri, “Kürt Tıp Kongresi Yapılamaz” başlığı altında gerekçeli olarak açıklanmış bulunuyor.
Dr. Bülent Aslanhan, uzun ve ayrıntılı bir yazıyla, konuya ilişkin görüşlerini bir kere daha açıklama gereği duyarak, olumsuz ifadelerini bir çeşit düzeltme yoluna gitti. Bu, oldukça uzun açıklamada içinde tümüyle katıldığımız fikirler olduğu gibi, hiç katılamadıklarımız ve karşı olduklarımız da var. Her şeyden önce; sivri ve batıcı sözcüklerin terk edilerek, hekimlere yakışır bir yolun seçilmesi ve hekimlere yaraşır bir tartışmaya girilmesini memnuniyetle karşıladığımı bildirmeliyim. Bu konuda ben de yeni bir yazı hazırlamaktaydım. Dr. Aslanhan benden önce davranmış oldu.
Ben belli bir yaşa gelmiş, belli deneyimler kazanmış, 51 yıllık hekimlik yaşamım ve sahip olduğum “Tıbbiyelilik Ruhu” itibariyle gerek Dr. Aslanhan’ın, gerekse bu tartışmaya katılan diğer meslektaşlarımın ağabeyleri konumundayım. Bu samimi açıklamamdan sonra, fikirlerimi daha rahat olarak ifade edebileceğim kanısındayım.
Ben de dahil olmak üzere; biz hekimlerin, farklı konulardaki görüşlerini, hangi kulvarlarda açıklamaları gerektiği konusunda yeteri kadar bilinçlenmemiş olduğumuzu düşünüyorum. Örneğin; tıpla ve halk sağlığı ilgili genel konular, hekimlerin içinde bulunduğu olumsuz koşullar ve özlük hakları ile ülkenin genel siyasetiyle ilgili görüş ve düşünceler, birbirine karıştırılmadan ayrı platformlarda görüşülüp tartışılmalıdır. Dr. Aslanhan’ın, farklı konulardaki içerikleri bir araya getirmiş olduğu bu ayrıntılı yazısı, bu söylediklerime örnek teşkil etmektedir.
Dr. Bülent Aslanhan’ın yazısında ifade ettiği TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Gencay Gürsoy’la ilgili görüşlere karşı düşüncelerimi açıklamak istiyorum. Bana göre, Sayın Gürsoy’un, kendisiyle lgili tartışmalar bizzat kendisi tarafından yaratılmaktadır. Zira Sayın Gürsoy; üzerinde taşımakta olduğu 3 ayrı vasfı birbiriyle karıştırmaktadır. Birinci vasfı iyi bir insan olmasıdır. İkincisi saygınlığı olan bir hekim oluşudur ki bunlara hiçbir meslektaşımın itiraz edeceğini sanmıyorum. Sayın Gürsoy’un üçüncü vasfı TTB Merkez Konseyi Başkanlığı’dır. Sayın Gürsoy, TTB Merkez Konseyi Başkanı olarak, farklı görüş ve inanışlarda olan bütün meslektaşlarını temsil ettiğinin farkına varamadan hareket ediyor ve kendisini tek taraflı olarak; bir fikrin, bir ideolojinin veya bir grubun sözcüsü haline getiriyorsa bu onun kendi kusurudur. Sayın Gürsoy hakkındaki tartışmaların kaynağı işte budur.
Sayın Aslanhan’ın, yukarda ifade ettiğim hususlarda, Sayın Dr. Ali Üçer’e yöneltmiş olduğu ağır eleştirilerde, tıpkı Sayın Gencay Gürsoy’a benzer şekilde hareket etmiş olduğu görülüyor. Ne yazık ki, Sayın Aslanhan da sahip olduğu Bursa Tabip Odası Başkanlığı sıfatının gerektirdiği şekilde hareket etmemektedir. Ancak, ikinci yazısından, yaptığı bu yanlışlığın bir ölçüde farkına varabildiğini anlıyorum. Zira son yazısındaki bazı ifadeler bu görüşümü doğrular mahiyettedir. Bunu yapabildiği için kendisini kutluyorum.
Sayın Asanhan’ın sözünü ettiğim yazısını buraya almak isterdim. Ancak, hem çok uzun, hem de asıl konunun dışında kalan şeyler içerdiği için bunu yapamadım..
Şimdi gelelim tartışma konumuza; gerek hekimler olarak bizim birçok mesleki sorunlarımız varken, gerekse halkımızın sağlık sorunlarının gittikçe olumsuz mecralara sürüklendiği bir ortamda, kendimizi bütün bu sorunlardan soyutlayarak, etnik köken tartışmalarının veya diğer siyasi konuların içine girmemizi doğru bulmuyorum.
Ulusal birlik ve bütünlüğümüzün korunmasında, Türk Hekimleri, geçen tarihi süreçte çok büyük rol oynamışlar, hiçbir etnik köken tartışmasının içine girmeksizin Çanakkale Savaşı’na ve Kurtuluş Savaşı’na, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte katılmışlardır. Aralarında bu uğurda şehit düşenler olmuştur. Hekimler arasında oluşacak bir bölünme hareketi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısının korunmasında büyük sakıncalar yaratır.
Türk Hekimleri, etnik kökenleri ne olursa olsun, bölünmez bir bütünün en önemli unsurları arasındadır. Hiçbirimizin, bazı kişisel görüş ayrılıkları ve duygusallıkla bu birlikteliğe gölge düşürme hakkımız olamaz. Şimdi, hepimizin elbirliği ile yapmamız gereken şey, toplanması düşünülen Kürt Tıp Kongresi’nde, kongre resmi dilinin Kürtçe olması girişimini engellemeye çalışmak olmalıdır. Zaten yasal olarak da böyle bir şeyin mümkün olamayacağını düşünüyorum. Bu nedenle, Diyarbakır Tabip Odası, bölücülük anlamına gelebilecek bu girişiminden vazgeçmeli veya vazgeçirilmeye çalışılmalıdır.
Türk Hekimleri olarak; kökenlerimiz ve dini inançlarımız ne olursa olsun hepimiz kardeşiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin ay-yıldızlı bayrağı altında yaşadık ve devletimizin bizlere sağladığı olanaklarla hekim olduk. Bu büyük gerçeği hiçbirimiz göz ardı edemeyiz. Kürt kökenli meslektaşlarımızı rahatsız eden sorunlar varsa, bunları hep beraber ele alarak bu konudaki savaşımı hep birlikte vermeliyiz. Eğer amaç, bölücülük olmayıp, Kürt kökenli meslektaşlarımızın kültürel varlıklarının korunması ve dünya kamuoyuna duyurulması ise bu konuda belli bir anlayışla hareket edilmesi mümkündür. Türkçe olarak yapılacak kongrede; yapılacak sunumlar simultane olarak İngilizce, Kürtçe veya diğer başka dillere çevrilebilir. Bütün meslektaşlarımı bu konuda olumlu çaba göstermeye davet ediyorum. Özellikle, TTB Merkez Konseyi ve Başkanı Sayın Prof. Dr. Gencay Gürsoy’a bu konuda büyük görev düştüğü kanısındayım.
TTB ve Tabip Odakları, Türk Hekimleri’ni temsil etmek, onların hak ve çıkarlarını sağlamaya çalışmak ve de tıbbi deontoloji yönünden denetlemek üzere kurulmuşlardır. Siyasetle iştigal edemezler. Bu gerçekler bir tarafa bırakılarak, siyasi ve ideolojik görüşlerle hareket edilmesi son derecede yanlıştır. Seçilmiş bazı yöneticiler tarafından, TTB ve buna bağlı bazı odalar, maalesef bir terör örgütüne siyasi destek sağlamaya çalışır konuma getirilmiştir. Oysaki, hekimlik mesleği tek başına önemli bir ideolojidir ve bu kuruluşlar mesailerini bu yönde vermelidir.
TTB ve Tabip Odaları, bazı siyasi partilerin arka bahçesi konumuna getirilemezler. İnsan hak ve özgürlüklerini savunma söylemiyle, TC Devleti’nin üniter yapısına zarar verebilecek eylemlerde bulunamazlar, TC Anayasası’na aykırı hareket edemezler. Amaçları siyaset yapmak ve bazı aşırı ideolojik akımları takip etmek isteyenlerin, tek yasal temsilcimiz olan Tabip Odaları’nı kendilerine basamak olarak kullanabilme hakları yoktur. Bu amaçta olanlar, bu kuruluşlardan ayrılmalı ve yerlerini ideolojilerine uygun siyasi partilerde almalıdır. Doğru olanı bu olacaktır.
Sağlık ve esenlik dileklerimle en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Dr. Sadık Özen
Hekim Yazarlar Birliği Derneği
Genel Başkanı
NOT: Bu yazımı, bir önceki yazımla aynı günde yazmıştım. Sitenin yayın kuralları gereği, dün buraya koyma olanağı bulamadım. Eğer bunu yapabilmiş olsaydım, belki tartışma bu derecede uzamayabilirdi. Çünkü daha ayrıntılı bir yazı ve konuyu aha açıklar mahiyette. Yani amaç Kürt kökenli vatandaşlarımızın ana dillerinde konuşmalarıına karşı çıkmak falan değil. Tam aksine bu konuda olumlu düşüncelese sahip olduğum , bu yazımdan daha iyi anlaşılır sanıyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.